27 Ocak 2016 Çarşamba

Dünyayı kim yönetiyor? Paramız nasıl çalınıyor? - Doç. Dr. Sait Yılmaz


En azından 19. yüzyılın ikinci yarısından beri dünyayı şekillendiren esas itibariyle uluslar üstü sermayenin kontrolünü elinde bulunduran perde arkası güçlerdir. Uluslararası sermayenin mensupları sadece şirket sahiplerinden oluşmamakta; üst düzey yöneticiler, akademisyenler, siyaset adamları gibiseçkinler de bu güce katılabilmektedir. Küresel elit tabakanın izleri bu yapı içinde birbiri ile ilişkili üç temel örgüt içinde bulunabilir; CFR, Bildelberg ve TriLateral Komisyon. İkisi de Yahudi kökenli olan İsviçre-Basel’deki Rothschild ailesi ile ABD’deki Rockefeller ailesi küresel sermayenin iki ana koludur. Bu sistem, İsviçre Basel’deki BIS 

(Uluslararası Ödemeler Bankası) tarafından yönetilir. Bu ana kolun Avrupa ayağında 12. yüzyıldan beri kıtada feodal yapıları ele geçiren soylu aileler grubu bulunmaktadır. BugünWindsor hanedanından İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’in liderliğinde;küresel ekonomiyi, bankalar, sigorta, ilaç, ham madde, ulaştırma, fabrikalar, ana perakende grupları, borsa ve ticari pazarı her yönüyle kontrol etmektedirler. Bunlara siyasiler, hükümetler, medya, istihbarat servisleri, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suç örgütlerini de eklemeliyiz. Avrupa’nın asil hanedan aileleri arasında şunlar sayılmaktadır; İngiltere’de Guelp ve Windsor, Belçika’dan Wettin, İsveç’ten Bernadotte, Liechtenstein’danLiechtenstein, Danimarka’dan Oldenburg, Almanya’dan Hohenzollern, Hannover, Wittelsbach ve 

Württemberg, Fransa’dan Bourbon, Hollanda’dan Orange, Monaco’dan Grimaldi, Portekiz’den Braganza, Lüksemburg’dan Nassau, Avusturya’dan Habsburg, İtalya’dan Savoy, Sırbistan’dan Karacorceviç, Arnavutluk’tan Zogu. 

Sekiz dev Amerikan finans şirketi (JP Morgan, WellsFargo, Bank of America, Citigroup, GoldmanSachs, U.S. Bancorp, Bank of New York Mellon ve Morgan Stanley) %100 oranda 10 hissedar aile tarafından kontrol edilmektedir. Dört büyük (BlackRock, State Street, Vanguard ve Fidelity)şirket bütün kararlarda daima yer almaktadır. Federal Rezerv Bankası bu dört büyük özel şirket tarafından kontrol edilmekte ve bu şirketler aynı zamanda ABD ve dolayısıyla dünya para politikalarını da belirlemektedir .Rothschild’in başında olduğu BIS, IMF ve Dünya Bankası’ndan para beklemekte olan ülke merkez bankalarına “köprü borçları” verir. Merkez bankaları diğer ülkelerin hükümetlerini bir daha kurtulamayacak şekilde borçlandırırlar. Bu borç o ülkenin parasına ve varlıklarına el koymak için meşruiyet sağlar. Neo-feodal düzende, geri kalan halk ve hatta hükümetler borçların esiridir. Herkes borç içinde boğulurken, borçlar bu kişileri daha da zengin yapar. Aynı kişiler parayı kasada tutmaz, dünya olaylarını yönetmek için kullanır, gezegendeki her şirketin ve her bankanın gerçek sahibi onlardır. Bu amaçla, gizli topluluklar, think-tank merkezleri ve gönüllü yardım kuruluşlarından oluşan geniş bir ağ kullanarak, tüm üyelerini bir safta tutarlar. 

Türkiye’deki zenginler onların franschising (bayi) uzantılardır. Birlikte hayırseverlik ödülleri düzenlerler. Sanırsınız ki hayatlarını insanlığa adamışlar. Hâlbuki hedefleri kendilerine hizmet eden tek bir dünya devleti kurmak ve dünya nüfusunu azaltarak, ırkları ayıklamaktır. Bu yüzden moleküler biyoloji, nano-teknoloji, gen bilimleri, klonlama, genleri değiştirilmiş yiyecekler (GMO), yeni aşılar; onların marifetleri, kurdukları vakıf ve araştırma merkezlerinin ana çalışma alanlarıdır. 

Medya ve eğitim yolu ile dünyaya nasıl bakmamız gerektiğini kontrol ederler. Çoğu politikacıların seçim kampanyalarına fon sağlar ve BM, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşların içinde etkin olurlar. Ama bütün bu gerçekleri itiraf edecek ya da fark edecek pek az kişi vardır. Rothschild’e ait olan İsviçre bankaları Vatikan’ın ve Avrupa’nın diğer asillerinin kirli servetini saklar.Birleşmiş Milletler’in New York City’de kurulduğu yer John D. Rockefeller tarafından inşa edilmiştir. Arkasında birkaç aile hanedanının olduğu bir avuç yatırım bankası küresel ekonomiyi; üçüncü dünya ülkelerini borçlandırmak, şirketleri birleştirmek ya da parçalamak, ekonomideki boşluklara göre yeni şirketler kurmak, stokları ve değerli kâğıtları sigortalamak, özelleştirme ve küreselleşmeyi desteklemek sureti ile kontrol ederler. Bu düzende kara para ile ak parayı ayırmak oldukça güçtür. Türkiye de bu kara para ağının içindedir. 17 

Aralık 2003 sonrası iyice belirginleştiği gibi ülke yozlaşmasının geldiği hal, Türkiye’yi yönetenlerin kalibresi bakımından acıklı ve kabul edilemez bir durumdadır. Çok övündüğü ekonomimiz yabancıların kara parası ile ayaktadır. Bu makalede üzerinde duracağımız konu, dünyadaki kara para işleri ve bu çarkın Türkiye ile ilgisidir. Böylece gerçekte dünyanın dizginlerini elinde tutan uluslar üstü sistemin nasıl çalıştığını ve Türkiye’nin iç dinamikleri ile neden oynandığını, sadece AKP değil, Türkiye’deki diğer düzen partilerinin de neden çare olamayacağını daha iyi anlayacağız.

Uluslararası parasal sistemin arka yüzü

Ultra-zengin uluslararası bankerler, küresel bir finans sistemi içinde dünya genelinde hâkimiyet ve kontrol kurmuşlardır. Bunun için temel olarak iki yöntem kullanılır; (1) Küresel olarak para tüm para akışını kontrol altına almak ve borçları az bulunan bir meta (genellikle altın) üzerinden ödetmek. (2) Hükümetin ve siyasi otoritenin kontrolünden tüm mali vasıtaları almak, özel bankacılığı çıkarları için kullanmak. Finansal kapitalizmin iki temel direği olan’ Wall Street’ ve 

‘Londra City (City of London)’ arasındaki ilişkiyi anlamadan cebimizden paranın nasıl çekildiğini anlamamız mümkün değildir.Küresel sermayenin para planlama ve aklama merkezi Londra City’dedir. Aksiyon merkezleri ise Wall Street, Belçika-Brüksel ve Singapur’dadır. Bu sistemin tamamı BIS tarafından 600 bin terminal ile kontrol edilir. Dünyanın en güçlü uluslar üstü bankası olmasına rağmen BIS, her zaman düşük profilde kalmayı başarmıştır. BIS, sadece ABD ve Avrupa’nın değil dünyanın tüm ülkelerinin merkez bankalarının merkez bankasıdır. Savaş zamanında Vatikan, City of London veya İsviçre’ye saldırılamaz çünkü büyük satrançta bu bölgenin tarafsız olmasına karar verilmiştir. Yoksa para akamaz ve parasız savaş olmaz. City of London, İngiltere’nin bir parçası değil, egemen bir finansal devlettir. Yerel yetkili, City of London Şirketi’dir. Bu bölgede 225 yabancı banka bulunduğundan dünyadaki en zengin alan olarak kabul edilmektedir. Vatican City gibi City of London da kendi anayasası ve bayrağı olan, kanunlardan muaf bir bölgedir. Böylece uluslararası bankacılar için kendi oyunlarını (dünya hükümeti) oynayacak özel bir kartel alanı oluşturulmuştur. Londra’da (Royal Bank of Scotland içinde) bir banka paneli tarafından açıklanan günlük faiz oranı (libor), küresel temel faiz oranıdır ve uluslararası finans piyasaları için çok önemlidir. Bu faiz oranına göre diğer bankaları kendi para politikalarını belirler.

Zürih’teki İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından dünyadaki 37 milyon şirket içindeki ulus aşan 43.060 şirket üzerinde yapılan bir çalışma sonucunda, çok küçük bir çekirdek şirket grubunun küresel ekonomi üzerinde orantısız bir güç sahibi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu dev, avcı çekirdek grup birbirine sıkı sıkıya bağlı 147 şirketten oluşmaktadır. Bu ultra-zengin grup arkasında katma katman birbirine geçmiş pek çok şirketi saklamakta ve en zengin 500 şirketi kontrol etmektedir. Bu zengin tabaka ABD Merkez Bankası (FED) sistemini kontrol eden Wall Street bankaları ve Avrupa’daki uzantılarından oluşmaktadır. Küresel ekonominin merkezinde olan 10 şirket şunlardır; Barclay’s (İngiltere), CapitalGroupCompanies (ABD), FidelityInvestments (ABD), AXA (Fransa), State Street 

Corporation (ABD), JP Morgan & Chase (ABD), Legal & General Group (İngiltere), VanguardGroup (ABD), UBS (İsviçre), Merrill Lynch (ABD). Bu 10 şirket küresel finansal ağın %19.45’ini kontrol ederken, ilk 50 şirket ele alındığında yaklaşık %40’ını kontrol etmektedir. Rockefeller’ın bankaları ABD’deki en büyük 50 ticari bankanın varlıklarının %25’ini, 50 büyük sigorta şirketinin varlıklarının %30’unu kontrol eder. Rockefeller ailesi iki ana bankanın sahibidir; J.P. Morgan Chase ve 

Citigroup. Rothschild ailesi de iki ana bankayı kontrol etmektedir; Barclay Bank ve State Street Bank. Bu iki aile ana bankaları kontrol ederek FED’i, FED ise ABD ekonomisini kontrol etmektedir. Rothschild ailesi; Bank of England, Federal Rezerv Bankası, Avrupa Merkez Bankası, IMF, Dünya Bankasıve BIS’i kontrol etmektedir. Londra Altın Borsası’na ilave olarak dünyadaki altının çoğuna sahiptir. Altının günlük değerini belirleyen ailenin dünyadaki gelirin yarısı olarak görülen 231 trilyon dolar serveti olduğu hesaplanmaktadır. 

1990’ların başında JacobRothschild’in himayesinde Küresel Güvenlik Fonu oluşturuldu. Bu fon istihbarat servisleri tarafından jeopolitik mühendislik amaçları için kullanılmaktadır. AB Parlamentosu İngiliz üyesi AshleyMote, istihbarat servislerinin bu fona katılımı ile ilgili bir soru önergesi verdi ama cevap alamadı. Bu dev ve kanunsuz tröst fonu, örtülü şekilde 65 trilyon doların rüşvet, suikast, terörist faaliyetleri destekleme gibi amaçlar için bir finansör mekanizmanın mali kaynağıdır. Rothschild ailesi üyeleri, 1998-1999 yılları arasında Tayland, Endonezya ve Rusya parasını çökerten George Soros’un Quantum Fonu’nuna sermaye sağlayan Club of theIsles’in üyeleridir. George Soros, sadece dünyanın önde gelen spekülatörü değil aynı zamanda Anglo-Amerikan mali yapısının ayak işleri memurudur. Ülkelerin yağmalanması için egemenliklerine el konulması işlerine yoğunlaşmıştır. Komünizm çökmeden çok önce Açık Toplum Vakfı ile mevzilenen 

Soros, Doğu Avrupa ülkelerinin ekonomik ve siyasi dönüşümünün aktörü oldu. Soros, Mossad ve JacobLordRothschild ailesinin de içinde olduğu bir zincirin halkasıdır. ABD’deki CFR, Rockefeller ailesi başta olmak üzere çokuluslu şirketler ve finans odaklarının sahipleri ve üst düzey yöneticileri ile vakıf temsilcilerini, kapalı-gizli oda (think-tank) üyelerini, ClA’ye hizmet verenleri, CIA’ye eleman yetiştiren devlet üniversitelerinin elemanlarını, muhafazakâr (demokrat ve cumhuriyetçi muhafazakâr) siyasetçileri, devletin dışişlerinde ile dış misyonlarda görev yapanları, George Soros ve adamları gibi para piyasası oyuncularını buluşturmaktadır. Soros aslında Hedge fon sihirbazı ve Soğuk Savaş’ın finansörüdür. Küreselleşme, NATO, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, serbest pazar ekonomisi, çok partili demokrasi ve savaşlar bu ailelere hizmet etmektedir.

Dünyayı yöneten elit tabaka nelerle uğraşır?

Süper zenginlerin tüm dizginleri elinde tuttuğu neo-feodal bir dünyada yaşıyoruz. Daha çok kıyı bankacılığı (off-shore) ile ülke dışında sağlanan fonları kullanan ve her türlü yasadan muaf, uluslararası mali merkezlerin (vergi cennetleri) aktörleri olan bu kişiler ülkenizde üretilen her malı ve hizmeti alır ama vergi ödemez. 

2012 yılı raporlarına göre sadece kıyı bankacılığında küresel elit 32 trilyon doları elinde tutmakta idi. Hâlbuki 2011 rakamlarına göre ABD’nin GDP’si 15 trilyon, borcu ise 16 milyon dolardır. Bu elit kesimin kıyı bankacılığı dışında pek çok gayrimenkul, değerli metal ve diğer finansal olmayan varlıkların toplamı da 21-32 trilyon dolar arasında hesaplanmaktadır. Sahip oldukları güç ve kontrolün sınırlarını çizmek kolay değildir. Bilinen aynı kişilerin uzun zamandır değişmediği, siyasi partilerin kontrol ettiği, liderlerini seçtiği ve politikalarını dikte ettiği, devlet içindeki önemli mevkilere tayinlere etkili oldukları ve bu kişileri usulsüz büyük iş bağlantıları için kullandıklarıdır. Bu elit tabaka, pek çok ülkedeki politikacıları ağına düşürmüştür. ABD Başkanını seçen Kongre üyelerinin belirlenmesi bu elit 

tabakanın işidir. Bu mutlu ve zengin kesimin gücü ülkenin şirketleri, bankaları, medyası, hukuk sistemi, üniversiteleri, yardım örgütleri, siyaset belirleme kurumları, gazinoları, spor alanları arasına dağılmıştır. Dünya para piyasasının denetimini sağlamak üzere ‘Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yasal ve teknik çalışmaları CFR tarafından yapılmıştır. Böylece Rockefeller, Mellon, DuPont, Rothschild vb. bankacıların oluşturduğu özel bankalar karteli; Federal 

ReserveSystem (Federal Merkez Bankası) vasıtası ile hükümete para akışını, para değerini ve faiz oranlarını dikte etmektedir. 
Bu aileler sadece siyaseti ve ekonomiyi kontrol etmiyor, dünyanın sosyal güçlerine de hâkim olmak için think-tank’ler, NGO’lar, vakıflar kuruyor, hayırseverlik işlerine el atıyorlar. Böylece toplumu ve modern insan tarihini değiştirmeyi ve yeniden şekillendirmeyi hedefliyorlar. ABD eğitim sistemine hâkim olan Rockefeller 

Vakfı ve diğer elit örgütler Ivy Ligi Okulları’na yıllardır büyük miktarda para aktardılar. Bugün bu okullar Amerikan kolej ve üniversitelerinin standart okuludur ve son dört ABD başkanı Ivy Ligi Okulları’nda yetişmiştir. Bu elit aynı zamanda gizli topluluklar (SkullandBones, Mason vb.), güçlü think-tank merkezleri (CFR, 

Trilateral Komisyonu, Bildelberg, BohemianGrove, Chatham House vb.), büyük bir gönüllü yardım ağı ve NGO’lar (Rockefeller Vakfı, Ford Vakfı, World Wildlife Fonu vb.) yolu ile büyük bir güç kullanmaktadır. Medya boyutunda ise altı büyük dev şirket tekeli televizyonlarımıza, müzik kanallarımıza ve web sitelerimize karar vermektedir. Rothschild ailesi Reuters ve AssociatedPress haber ajansları yanında ABC, CBS & NBC gibi televizyon kanallarının sahibidir. 1600 CFR üyesinin 120’si kendi gazete, dergi radyo ve tv ağını yönetmekte ve akademik dünya ile iç içedir. CFR üyeleri dünyanın en önemi vakıflarını yönetir ve kurulduğu günden beri CIA onların kontrolü altındadır. 90 üyesi Wall Street’in ana uluslararası bankacılık kuruluşlarına sahiptir. Başkanlar, Başkan Yardımcıları ve dev şirketlerin yönetim kurulu başkanları CFR üyesidir. 

Uluslararası finansörler vergiden muaf olan vakıfları eğitim, bilimsel ve diğer kamusal amaçlar için kullanır. Vakıflar; özel servetlerin hâkim olduğu Wall Street ile Harvard, Yale, Columbia ve Princeton gibi Ivy Ligi kolejleri ile bağ kurmak için gereklidir. Hayırseverlik kurumları gibi hareket eden bu vakıfların verdiği bağış ve burslar ile aslında kurucularının çıkarlarına katkıda bulunulur. Moleküler biyoloji ve genler ile ilgili çalışmalar Rockefeller Vakfının yarattığı bir alandır. Nüfus azaltması ve GMO’lar büyük bir stratejinin parçasıdır ve dünya nüfusunda önemli bir azaltmayı hedeflemektedir. Bill ve Melinda Gates Vakfı, Sahra Altı Afrika’da kullanılacak GMO ürünlerinin geliştirilmesi 10 milyon dolar bağışladı. Vakıfların el attığı diğer bir alan aşılardır. Bill Gates’e göre; “Dünyanın nüfusu bugün 6.8 milyardır ve 9 milyar civarına ulaşacaktır. Eğer yeni aşılar üretir, yeniden üretim sağlık hizmetleri ile birlikte bu nüfusu %10-15 azaltabiliriz.” Rockefeller Vakfı, 

Nüfus Konseyi, Dünya Bankası, BM Kalkınma Programı (UNDP), Ford Vakfı ve diğerleri Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte 20 yıl boyunca, tetanoz ve diğer aşıları kullanarak üremeyi önleyici aşı üzerinde çalıştılar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), BM Çevre Dairesi, BM Nüfus Fonu, Bill ve Melinda Gates Vakfı bütün insanlar üzerinde kullanılacak kitlesel aşı programları ve GMO ürünleri üzerindeki çalışmalarda işbirliği yapmaktadır. Rockefeller kurumları sosyal kontrol ve sosyal mühendisliği (soy arıtımı) en önemli vasıtalardan biri olarak görmektedir. Rockefeller Vakfı, Carnegie Şirketi (New York) ve Carnegie Endowmentfor International Peace dış politika, propaganda ve hükümetlere sızma konularında büyük fonlar kullanmaktadır. Ford, Rockefeller ve Carnegie gibi vakıflar CIA’nın örtülü faaliyetleri için örtü sağlamakta, özel fonlardan gelen cömert paralarla CIA sınırsız bir şekilde gençlere, sendikalara, üniversitelere, yayın organlarına ve diğer özel kurumlara ilişkin örtülü programlar uygulamaktadır. 

Kara para dünyası
ZbigniewBrzezinski’ye göre; “Bütün ülkelerin insanları, hükümetleri ve ekonomileri çok uluslu bankaların ve şirketlerin ihtiyaçlarına hizmet eder.” Aldığımız her şeyin %35-40’ı bankacıların, finansçıların ve hissedarların faizlerine gider. Bu da paramızın başta Wall Street olmak üzere küresel sermayenin cebine gittiğini 

gösterir. Bu acımasız özel bankacılık sistematiği zengini daha zengin fakiri daha fakir yapar. Eğer kredi kartı borçlarınızı zamanında ödüyorsanız bu saklı haracın sizi ilgilendirmediğini düşünebilirsiniz ama gerçek öyle değildir. Tüccar, tedarikçi, toptancı ve perakendeci gibi bu zincirde yer alan herkes faturalarını ödemek için kredi kullanmaktadır. Bir ürün tüketici tarafından satın alınana kadar malı üretmek için işçilik ve malzemeye para ödemelidir. Bu yüzden zincirdeki 

her aktör üretim masraflarına faiz ekler ve son tüketiciye kadar eklenerek gelir. Bu faiz ürünün özelliğine göre %10-80 arasında olabilir ama bankacılık faaliyetleri bu faizleri etkiler. Sonuçta en alttaki %80 bu faizleri öderken, en üstteki %10 fakirlerin vergisini toplar. Aşağıdan yukarıya doğru bu çığ etkisi durdurulamaz. Bu bileşik faiz toplumu yiyip bitiren parazitler ve kanserdir. Kredi kartınızı zamanında ödemediğinizde faiz oranları bileşik olarak her gün artmaktadır. Minimum ödemeyi yapsanız bile faiz ödemekten kurtulamazsınız. Bu faiz ödemelerinin son durağı olan Visa-MasterCard ve bankalar her işlemde 4 sent masraf yapmasına rağmen 44 sent ücret almaktadır. Her üründe %35 paranız uçmakta yani üç ödeyip iki almaktasınız. 

Federal Rezerv Bankası sistemi içinde gizlice uygulanan mafya tipi bir bankacılık süreci gizli hesaplarda bu işlemleri yürütmektedir. Trilyonlarca dolar kara para uluslararası bankacılık sisteminin kontrol etiği kıyı bankacılığı denilen İsviçre, Lüksemburg, İngiliz Kanal Adaları, Cayman Adaları ve dünyanın 50 diğer yerindeki bankalarda tutulmaktadır. 15 sanayileşmiş ülkenin 8’inde kara para trafiği suç olarak bile görülmez ve kimse bununla suçlanmaz. İsviçre, dünyanın en büyük kara para ülkesidir. 2009 yılında 2.1 trilyon dolar bankalarındaki kara para miktarı 2008 krizi öncesi 2007 yılında 3.1 trilyon dolar idi. Büyük Batılı bankalar ve finansal kurumlar uyuşturucudan gelen paraları bu hesaplarda saklamaktadır. İngiliz HSBC, uyuşturucu parası trafiğine liderlik etmektedir. HSBC, uyuşturucu 

trafiği içinde Asya’da diğer yasal olmayan altın, elmas ve diğer değerli maden trafiğini de yönetmektedir. Uyuşturucu parası çökmekte olan bankalar için en iyi likit yatırım sermayesidir. 2008 krizinde de bankalar sisteminin likidite sorunu büyük ölçüde uyuşturucu ve diğer illegal faaliyetlerden sağlanan para ile karşılandı. İllegal yollardan kazanılan paranın sonunda gittiği yer New York ve London City’deki merkezleridir. Uyuşturucu trafiğinde yer alma ve kara para temizleme konusunda adı çıkmış büyük bankalar şunlardır; Bank of England, Federal Rezerve Bankaları, BIS, Dünya Bankası, HSBC, American Express. American Express Bankası’nın Seyahat Çekleri, uyuşturucu dolarlarının taşınmasında kullanılan bir yöntemdir. Yukarıdaki bankaların altında ve kontrolünde dünya genelinde binlerce büyük ve küçük banka da kara para trafiğinin içindedir.

Dünyada uyuşturucu ticareti tek bir şebekenin kontrolü altındadır ve bu dünyadaki en büyük iş alanıdır. Uyuşturucu trafiği, tarladaki afyondan caddenin köşesindeki eroin satıcısına dünyada tek bir entegre operasyon ağı ile çalışır. İngiliz monarşisi 200 yıllık tecrübesi ile Uzak Doğu’ya yönelik uyuşturucu trafiğini yönetmektedir. Anglo-Dutch (İngiliz-Hollanda) kıyı bankacılığı sistemi ve ilgili değerli metal ve mücevher ticareti kara para üzerine dizayn edilmişken, dünya uyuşturucu trafiği baştan aşağıya İngiliz ve müttefiki monarşilerin kontrolü altında çalışır.İngiltere’de Mİ 6, dünya uyuşturucu trafiğinin Lordu olarak bilinir. 

Hong Kong, İngiliz uyuşturucu trafiğinin merkezi idi. Kokain dünyanın en karlı ticaret maddesidir. 1951 yılında Mİ 6’dan Sir William Stephenson tarafından kurulan Mossad’a aynı zamanda bu tür görevleri yapma yeteneği kazandırılmıştı. BCCI, İran Körfezi’nin petro-dolarlarını uyuşturucu parası ile karıştırıp finans dünyasına örtülü şekilde süren CIA, MOSSAD ve Mİ6 ağının kasası idi. ABD’nin 1950’de Güney Asya’ya, 1959’dan sonra Hindiçini’ne, 2001’de Afganistan’a müdahaleleri bir yandan dünya uyuşturucu pazarının da restorasyonunu getirdi. ABD Uyuşturucu Mücadele İdaresi (DEA) ve ilgili teşkillerinin hedefi olan kişiler sorgulamalar sonrası CIA adına çalışmaya başladılar. CIA, Meksika’dan Honduras, Panama ve Peru’ya kadar ülke istihbarat servisleri uyuşturucu işlerinde işbirliği ağı kurdu. 1980’lerde BirleşikArap Emirlikleri’nin Dubai’si serbest liman ve kara para aklama merkezi haline getirildi. CIA artık Hong Kong yerine 

Dubai’den afyon ve gizli silah satışını yürütmeye başladı. Yaratılan bu Altın Hilal’de İran, Afganistan ve Pakistan bulunmaktadır.

Uyuşturucu ve kara para trafiği
Uluslararası uyuşturucu ticareti yukarıdan aşağıya dünya siyasi yapılanması içinde en iyi organize olmuş, İngiltere’nin koruması altında ve ABD’nin büyük görünmez gelirler elde ettiği bir iş alanı olmaya devam etmektedir. Uyuşturucu geliri Amerikan ve dünya ekonomisinin ayrılmaz bir parçasıdır. ABD’nin yıllık 700 milyar dolarlık illegal uyuşturucu geliri büyük ölçüde Wall Street’deki finans kurumları tarafından yutulur. Halkının büyük çoğunluğunun fakir olduğu ve 56 milyon kişinin yiyecek kuponu ile beslendiği ABD’de sosyal çalkantıların önüne geçmek için ‘din’ dışında iki şeyin ucu açılmıştır; seks ve uyuşturucu. ABD, hem uyuşturucudan para kazanmakta hem de ülkeye giren uyuşturucuyu kontrol altına almaktadır. ABD’ye yıllık 400 ton uyuşturucu girmesine müsaade edilmektedir. ABD’nin uluslararası uyuşturucu trafiğini kontrol sistemi Meksika’dan Kolombiya ve pek çok ülkeye Pentagon, CIA ve ülke liderlerinin yer aldığı bir sistemle yürütülmektedir. Latin Amerika’da uyuşturucu trafiğini kontrol etmek; ABD’ye aynı zamanda siyasi baskı ağı sağlamakta, bu alış verişte ABD şirketleri mağdur ülkelerin kamu teşebbüslerini skandal denecek ucuz fiyatlara satın almakta ve pazarlarına girmektedirler. Bu sistemin bir aracı olan Panama diktatörü 

Noriega, izin verilenden fazla uyuşturucu satınca, demokrasi adına bir askeri harekâtı müteakip ABD’ye getirildi, yargılandı ve hapse konuldu. ABD dünya genelinde uyuşturucu (narkotik) ile mücadele görüntüsü altında silahlı kuvvetleri ve istihbarat örgütleri ile birlikte operasyonlar yaparak, bu trafiği kontrolü altında tutmaya ve para kazanmaya devam etmektedir.

ABD tarafından işgalini müteakip ABD-NATO kontrolü altındaki Afganistan’da eroin üretimi ve satışı patlama yaptı. Azerbaycan, en stratejik eroin geçiş merkezi oldu. ABD hava üslerinin olduğu Kırgızistan, Azerbaycan ve Türkiye bu geçiş güzergâhının üzerindeki ülkelerdir. Bu güzergâh Türkiye’den sonra Bulgaristan, 

Kosova, Bosna istikametini izlemektedir. Deniz güzergâhı ise Korsika adasına uğramaktadır. Afganistan harekâtı başladığından beri 10 yılda Akdeniz’de bir gram bile uyuşturucu yakalanmadı. Afganistan’da Batılılar bir yandan uyuşturucu üretimi, ulaşımı ve dağıtımını kontrol altına aldı. Petrol ve enerji hatlarının jeopolitik ve askeri kontrolü kadar uyuşturucu rotalarının da kontrolü stratejik bakımdan önemlidir. İstihbarat servisleri, iş dünyasının güçlü merkezleri, uyuşturucu ticareti yapanlar ve organize suç örgütleri bu rotaların stratejik kontrolü için rekabet halindedir. Amerikan uyuşturucu trafiği ve ilgili suç faaliyetleri için Bahama önemli bir merkezdir. Küresel uyuşturucu ticareti, istihbarat servisleri tarafından yönetilir ve bu işe İngiliz istihbaratı liderlik eder. Mİ 6’nin edindiği uyuşturucu parası Bank of England, Barclays Bank ve diğer bağlı bankalara aktarılır. Bu para orijini kaybolana kadar büyük bir işlem trafiği içinde hesaptan hesaba aktarılır. Para ne kadar temizlense de tamamen temizlenemez. Bu para ile illegal değerli taş trafiğini yöneten Oppenheimers gibi iş dünyası ailelerinden elmas satın alınır. Elmaslar uyuşturucu parası temizlenene kadar satılır. ABD bir yandan ülkeleri uyuşturucu ile mücadelede yetersiz kalmakla suçlarken, CIA elemanları dünya genelinde uyuşturucu gelirlerinden yolsuzluk cennetleri yaratır. Uyuşturucular, petrol ve silahtan sonra dünyanın en değerli üçüncü ticari metasıdır.

Ortadoğu’yu İngilizlerden devralan ABD, 1950’lerden beri bir Arap aristokrat tabakası yetiştirdi; bir şah (İran), sultanlar (Abu Dabi, Umman), emirler (Bahreyn, Kuveyt, Katar, Dubai) ve krallar (Suudi Arabistan, Ürdün, Fas). Fas’tan İran’a bu istikrarsız bölgede Amerikan silahlarına bağımlı askeri ittifaklarla kendine sadık rejimler oluşturdu. Bu ülkelerin iç güvenliğini, Amerikan sermayesinin ve ülke elitlerinin özel beklentilerini karşılamak için CIA sağladı. 1974 yılında petrol fiyatları aniden artınca ABD ile Suudi Arabistan arasında yapılan gizli anlaşma ile petro-dolarların Amerikan ekonomisine dönüşü garanti altına alındı. Bu anlaşmaya göre Suudi Arabistan’ın petrol gelirleri ABD’ye yatırım olarak giderek, ülke borçlarının kapatılmasında kullanılacaktı. Genç bir Wall Street yatırım bankacısı Suudi 

Arabistan’a gönderildi ve Suudi Petro-dolarlarının Londra ve New York’da hangi bankalara yatırılacağına karar verildi. 1974’den itibaren OPEC gelirlerinin üçte biri olan 60 milyar dolar en büyük üç Amerikan bankasına gitmeye başladı; JP Morgan Chase, Citigroup ve Bank of America. Körfez İşbirliği Konseyi Ülkeleri 

(Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Umman ve BAE) Batılı bankalara ve şirketlere 1 trilyon doların üzerinde yatırım yaptı. Bu yatırım uzun dönemli ABD ve Japon hükümet tahvilleri ile gerçekleşmektedir. Körfez şeyhlerinin bu garanti parası ABD borçlarının satın alınması demektir. Arap emirleri ve onların elit dostları aynı zamanda CIA’nın örtülü operasyonlarını finanse eder, fazla paraları ile ABD silahı da alarak böylece ülke içinde kendi hanedanlıklarının ayakta kalmasını sigorta altına alırlar. 1973 yılından beri ABD silah satışlarının %65’i Ortadoğu’ya gitmiştir.

Sonuç; Türkiye’de kara para trafiği ve yolsuzluk batağı

Özetle ABD, İngiliz ve İsrail istihbaratı uyuşturucuyu örtülü bir şekilde taşımakta ve satmaktadır. Para, Batılı bankalar vasıtası ile terör örgütlerine silah alınmasında ve diğer örtülü operasyonların desteklenmesinde kullanılmaktadır. ABD ve Avrupa silah üreticileri gelirlerinin önemli bir bölümünü silah için küresel uyuşturucu trafiğinden sağlamaktadır. Türkiye’deki hükümetler de bu çanaktan izin verildiği ölçüde yalanmakta ama başlarına örülen terör belası nedeni ile büyük ölçüde mağdur konumundadırlar. AKP ile birlikte işler değişti, kendini sınırsız ve karşı konulmaz bir güçte gören Erdoğan, kendi özel para trafiğinin başına geçti. AKP hükümeti 11 Eylül 2001’den sonra Batı’dan kaçan Arap sermayesini Türkiye’ye çekmeyi ve bu para ile rejimin dönüşümü projesinin finansman sorununu aşmayı planladı. ABD’nin önde gelen stratejistlerinden Michael Rubin, AKP hükümetinin Arap sermayesini illegal yollardan Türkiye’ye getirdiğini açıkça yazıyordu. 

Bu paraların Suudi Arabistan kaynaklı olduğunu belirtiyordu. Buna karşılık İstanbul, Arap sermayesine peşkeş çekiliyordu.Taksim Gezi Parkı’ndaki paylaşım İstanbul rant pazarı haline gelmesinin bir yansımasıdır. Küresel sermayenin yeni bir finans merkezi ve para ekonomilerini canlı tutacak, sıcak geçişleri sağlayacak, bir mekân olarak ülkemizde İstanbul seçilmiş ve bunun alt yapısı hazırlanmıştır. İstanbul, yeşil sermayeye peşkeş çekilirken, her yeri saran AVM ve site inşaatları hükümete yakın olanlara ihale edildi.. 28 Şubat süreci bağlamında Refah Partisi'ne karşı topluca isyan eden büyük gruplar, birkaç yıl sonra, bu partinin içinden çıkan AKP'yi benimsemekte tereddüt etmemiştir. Türkiye'nin büyük burjuva¬zisi, AKP'nin birinci döneminde herhangi bir 'çatlak ses' çıkarmamaya özen gös¬termiştir. Birçok büyük sermaye grubu, birinci AKP iktidarı döne¬minde varlıklarını birkaç kat arttırdı. 

ABD’nin ılımlı İslam projesi için üretilen ve her seçim öncesi yelkenleri şişirilen AKP, küresel sermayenin de desteğini hemen arkasında bulmuştu. Verilen krediler 2007’deki genel seçimler için kurtarıcı oldu. Bu destek sonraki seçimler için de devam etti ve AKP hükümetinin iyice pervasızlaşmasına uygun bir zemin hazırladı. Bütün bu kredilerin nedeni küresel sermayenin neo-liberal politikalarına harfiyen uymak yani yabancı sermayeyi ülkeye açmak ve özelleştirme önündeki engelleri kaldırmaktı. Halka yansımayan ama yaratılan refah yanılsamasının üzerine “demokratikleşme” oyunu içinde Kürt açılımı ve Ergenekon komploları sahnelendi. Batı zamanla AKP’nin başka yönlerini görmeye başladı. AKP de Ortadoğu’da ılımlı İslam diye getirilen diğer rejimler gibi radikal ve otoriter hale geldi. Dayatılan Kürt politikasına rağmen kendi İslamcı tezleri için ABD ve AB çıpasından kurtulmaya çalıştı, bağımsız bir mezhep politikası izlemeye başladı. 

Hükümet, Ortadoğu’da terör bataklığına bulaşırken, kara para trafiğine de daldı. İran ile altın-gaz alışverişi, Suriye’deki cihatçılar, Yasin el Kadı, Saleh al Aruri, Hamas bağlantıları, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile bağlantıları bu trafiğin ifşa olmuş kanallarıdır. Uçak ve TIR’lar ile para, altın ve silah taşıma işlerine başlayan 

MİT, kargo şirketine döndü. El Kaide finansörü Yasin El Kadı'nın kara parasını Türkiye'de akladığını ortaya koyan görüşme kayıtları rüşvet ve yolsuzluk soruşturması dosyasına girdi. Başta ATV-Sabah medya grubu ve BMC gibi TMSF tarafından el konulan kuruluşların el değiştirmesinde kayıt dışı paraların sisteme sokulduğu söylenmektedir. Başbakan Erdoğan’ın bizzat telefonla iş adamlarını arayarak, para topladığına ilişkin ses kayıtları medyada yayınlanmaya başladı ve bu tür ifşaatların devam edeceği anlaşılmaktadır. Nitekim Erdoğan para sıfırlamaya çalıştığı evde bulunan 1 milyar dolardan fazla paranın 400 milyon avro kadar bölümü, ATV-Sabah medya grubunun satın alınması için toplanan paralardan arta kalanlardı.

Türkiye’nin 2013’ün altı ayında Esad karşıtlarına 47 ton silah yolladığı ifade ediliyor. Hamas’ın önde gelen liderlerinden Saleh al Aruri de dışardaki faaliyetlerini Türkiye üzerinden yürütüyor. Aruri, Türkiye toprakları üzerinde finansal kaynak sağlayıp bunu terör gruplarına aktarıyor. Türkiye, Gazze’deki Hamas yönetimine finansal ve materyal destek sağlıyor. İnsani Yardım Vakfı’nın El Kaide’ye destek sağladığı iddia ediliyor. Türkiye’ye kayıt dışı olarak giren ve kaynağı belli olmayan yüklü miktarda altın ve dövizin, aklanarak sisteme sokulduğu iddia edilmektedir. Kara para trafiğinin en ilginç boyutu Halkbank’ın marifetleri oldu. 

Halkbank, üçüncü kişilere sattığı ürünlerin ödemelerini tahsil edebilmek için İran’ın çalıştığı bankalardan sadece biridir. Büyük kısmı İran’dan olmak üzere 87 milyar Avro’yu transfer eden RezaZerrab, son 1-1.5 yılda yaklaşık 1 metrik ton altını her gün İran’a taşıdı. Zerrab’ın bunun karşılığında bakanlara ve bakan ailelerine milyonlarca dolarlık nakit ve hediye verdiği iddia ediliyor. Zerrab’ın ilk başta Rusya odaklı bir sistemle kara para akladığı, bu yöntemin deşifre edilmesinin üzerine Halk Bankası üzerinden yeni bir kara para aklama yöntemi geliştirildiğini belirlendi. Toplanan külçe altın ve nakit paraları kuryeler aracılığıyla havalimanından İran’a veya İran’a göndermek üzere Dubai’ye fiziki olarak yollandı. Halk Bankası’nı kullandıkları işlemlerde de Dubai-İran-Türkiye üçgeninde gerçekte olmayan gıda gibi ihracat belgelerini kullandılar. Son olarak, ABD merkezli Demokrasileri Koruma Vakfı’nın (FDD) 21 Şubat 2014 günü yayımladığı raporda; Türkiye, uluslararası terörü finansa etmekle ve yasa dışı faaliyetlerin aktarım merkezi olmakla suçlandı. Ne demeli? Dinime küfreden Müslüman olsa… Dünyada hiçbir gücün bu para, uyuşturucu ve altın vb. değerli metal trafiği bozmasına müsaade edilmez. Kendi geleceklerini bu küresel sisteme bağlamış ne AKP, ne de diğer düzen partileri de bu güce karşı koyamaz.


KISALTMALAR

BCCI: Bank of Creditand Commerce International
BIS: Bank for International Settlements
CFR: ABD Dış İlişkiler Konseyi (Council on ForeignRelations)
DEA: DrugEnforcementAgency
FDD: Foundation of DefenseforDemocracies
GMO: GeneticallyModifiedOrganisms
HSBA: Hong Kong andShanghai Bank

DİPNOTLAR

1. BIS, 17 Mayıs 1930’da 1. Dünya Savaşı sonrası Versay Anlaşması ile Almanya’dan istenen borçların ödenmesini yönetmek üzere kuruldu. Bu banka dünyadaki en gizli ve güçlü küresel finans kurumu oldu.
2. İngiliz Kraliyet Ailesinin kurduğu dünya genelindeki kartel için bakınız; Richard Freeman: TheWindsors' Global FoodCartel: InstrumentforStarvation,ExecutiveIntelligenceReview, (December 8, 1995). www.larouchepub.com/other/1995/2249_windsor_food.html
3. Bu ailelerin kontrol ettiği kontrol ettiği banka ve şirketler arasında ise şunlar bulunmaktadır; Bank of England, Anglo-AmericanCorp of South Africa, Rio Tinto, De BeersConsolidatedMinesand De BeersCentenary AG, N.M. Rothchild Bank, Barclays Bank, Lloyds Bank, Midland Bank, National Westminster Bank, Barings Bank, Schroders Bank, Standard Chartered Bank, Hambros Bank, S. G. Warburg, Toronto Dominion Bank, LazardBrothers, Lonrho, J. P. Morgan andCo, British Petroleum, Shell andRoyalDutchPetroleum, General Electric, HSBS Holdings (Hong Kong andShanghai Bank), ImperialChemicalIndustries, ING Group, JardineMatheson, PeninsularandOrientalSteamNavigationCo, Reuters, GlaxoSmithKline, Unilever, Vickers.
4. 1832 yılında Alman İllüminati topluluğunun, ABD ayağı olarak kurulduğu öne sürülen SkullandBones (Kafatası ve Kemikler) bir öğrenci topluluğu kulübüdür. Masonik ve İllüminist görüşlerden oldukça etkilenerek kurulmuş ve çalışmalarını bu doğrultuda sürdürmüştür.

KAYNAKÇA

Sr. Robert GaylonRoss: The Elite Don’tDareLet Us Tellthe People, Ross International Enterprises, (San Marcos, 2004), p.3-26.
Lisa Karpova:TheLargeFamiliesthatRulethe World,Pravda.Ru,(November 18, 2011).
http://english.pravda.ru/business/finance/18-10-2011/119355The_Large_Families_that_rule_the_ world 0/
Frank de Varona:The Bank for International Settlements Who Rules the World, Enviado por ei en, (Septiembre 17, 2013).
http://eichikawa.com/2013/09/the-bank-for-international-settlements-who-rules-the-world.html
Dean Henderson: BigOil&TheirBankers in thePersianGulf, CreateSpaceIndependent Publishing Platform, (2010), p.47.
Carroll Quigley: Tragedy&Hope: A History of the World in Our Time, GSG andAssociates, (1975), p.321. 
DesGriffin: FourthReich of theRich, Emissary Publications, (1994), p.78.
Michael A. Peters: The Crisis of Finance Capitalism and the Exhaustion of Neoliberalism, Truthout, (21 July, 2013).
http://truth-out.org/opinion/item/17536-the-crisis-of-finance-capitalism-and-the-exhaustion-of-neoliberalism
NicholasShaxson: TreasureIslands: TaxHavensandthe Men WhoStolethe World, Vintage, (2012), p.156.
New Scientist: TheCapitalist Network thatRunsthe World, (October 2011). Forbes: The 147 Companiesthat Control Everything, (22 November, 2011). http://www.forbes.com/sites/bruceupbin/2011/10/22/the-147-companies-that-control-everything/
Washinton Post: 10 FirmsthatRulethe World, (07 Nov, 2012). http://www.washingtonpost.com/ blogs/wonkblog/post/the-10-firms-that-rule-the-world/2011/11/07/gIQAqR3KvM_blog.html
Antony C. Sutton: Wall Street andthe Rise of Hitler, G S G &AssociatesPub, (1976), p.119.
Finance, GeopoliticalWarfare, Politics: AshleyMoteRaises an Issue in EU Parliament, (Feb 7, 2010). http://www.indybay.org/newsitems/2007/12/02/18464823.php 
DesGriffin: DescentIntoSlavery?,Emissary Publications, (2008), p.57.
ExecutiveIntelligenceReview: The True Story of SorostheGolem, (April 1997) in Peter Mayers: Soros As Rothschild Agent, (July 31, 2001). http://www.bibliotecapleyades.net/sociopolitica/esp_sociopol_rothschild06.htm
Michael Snyder: Who Runs The World? Solid Proof That A Core Group Of Wealthy Elitists Is Pulling The Strings, Economic Collapse, (Jan 30, 2013).
James S. Henry: Pirate Bankers, Thunder'sMouthPress, (2006), p.156.
Turgut Gürsan: Yeraltındaki Gizli Dünyalar, Delis Kitaplar, (İstanbul 2003), s.194.
Bill Gates: Meeting the Millennium Development Goals, at the World Economic Forum in Davos, SwitzerlandFriday, (Jan. 29, 2010.)
GaryAllen: NoneDare Call ItConspiracy, Gsg&Associations, (1971), p.211.
F. William Engdahl: Seeds of Destuction: HiddenAgenda of GeneticManipulation, Global Research, (2007), p.257.
FrancesStonerSaunders: TheCulturalColdWar: The CIA andthe World of ArtsandLetters, New Press, (2001), p.133.
ZbigniewBrzezinski: BetweenTwoAges: America's Role in theTechnetronicEra, Praeger, (1982), p.211.
Margrit Kennedy: Occupy Money. Creating an EconomyWhereEverybodyWins, New SocietyPublishers, (2012), p.88.
John le Carre: OurKind of Traitor, Viking Books, (2010), p.43.
NicholasShaxson: TreasureIslands: TaxHavensandthe Men WhoStolethe World, Vintage, (2012), p.321.
MichelChossudovsky: America'sWar on Terrorism, Global Research, (2005), p.141.
Catherine Austin Fitts: Narco-DollarsForBeginners, Narco News, (October 24, 2001). http://www.narconews.com/narcodollars1.html
TheGuardian: Drug Money SavedBanks in Global Crisis, Claims UN Advisor, (December 13, 2009). http://www.theguardian.com/global/2009/dec/13/drug-money-banks-saved-un-cfief-claims
EdVulliamy: How a Big US Bank LaunderedBillionsfromMexico'sMurderousDrugGangs,Observer, (April 3, 2011). 
Michael C. Ruppert: The Bush-CheneyDrugEmpire, Nexus Magazine, Vol.8, Nu.2February-March 2001. http://www.bibliotecapleyades.net/sociopolitica/esp_sociopol_bush11.htm
KonstandinosKalimtgis, David Goldman, JeffreySteinberg:DopeInc. Britain’sOpiumWarAgaintsthe U.S., Part II: How theDrugEmpire Works, (April 24, 2008). www.bibliotecapleyades.net "How theDrugEmpire Works"
James Casbolt: MI-6 AreTheLords of the Global DrugTrade, TheTruthSeeker, (May 29, 2006). http://www.thetruthseeker.co.uk/?p=4640
ExecutiveIntelligenceReview:DOPE, INC.: The International DrugCartel, Money-Laundering, andStatePower, 1992. http://www.thirdworldtraveler.com/Drug_War/DOPE_INC_part2.html
Economist: Link in theCocainChain, (August 1989).
Peter DaleScott: AmericanWar Machine: DeepPolitics, the CIA Global Drug Connection, andthe Road toAfghanistan,Rowman&LittlefieldPublishers, (2010), p.310.
Peter DaleScottandJonathan Marshall: CocainePolitics,University of California Press, (1998), p.69.
Henderson: ibid, (2007), p.178.
Daniel Estulin: ShadowMasters, Time Day, (2010), p.231.
James Petrasand Henry Veltmeyer: GlobalizationUnmasked, ZedBooks, (2001), p.146.
Sibel Edmonds:NATO, Terrorism, 9/11 and Drug Running, (Jan 30, 2013). http://www.boilingfrogspost.com/2013/01/30/sibel-edmonds-on-nato-terrorism-911-and-drug-running/
MichelChossudovsky: The Global EconomicCrisis: The Great Depression of the XXI Century, Global ResearchPublishers, (2010), p.223.
JesseVentura: AmericanConspiracies: Lies, Lies, andMoreDirtyLiesthattheGovernmentTells Us, Skyhorse Publishing, (2011), p.233.
John Perkins: Confessions of an EconomicHitman, Plume Publications, (2005), p.177.
Alfred W. McCoyandBrettReilly: Washingtonon theRocksAnEmpireofAutocrats, Aristocrats, andUniformedThugsBeginstoTotter, (April 25, 2011). http://futurefastforward.com/images/stories/geopolitical/WashingtonOnTheRocks.pdf
Michael Rubin: Green Money/IslamistPolitics in Turkey, TheMiddle East Quarterly, Winter 2005, p.13-23.
Nusret Kebapçı: Küresel Sermaye Kazandı, Milliyet, (04 Ekim 2010).
Özer Sürmeli: El Kadı, Erdoğan'ın Yardımı ile Türkiye'de Kara Para mı Aklıyor? (02 Mart 2014).http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/el-kadi-erdoganin-yardimi-ile-turkiyede-kara-para-mi-akliyor-h20376.html
Sol Gazetesi: CHP'liErdoğdu Erdoğan'a Kara Para Trafiğini Sordu, (21 Ocak 2014). http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/chpli-erdogdu-erdogana-kara-para-trafigini-sordu-haberi-86185
Cumhuriyet: Cihat'ın Finansörü, (02 Mart 2014).
Zaman: Halk Bankası Üzerinden Kara Para Aklama, (21 Aralık 2013). http://www.zaman.com.tr/gundem_halkbank-uzerinden-karapara-aklama_2186648.html

Doç. Dr. Sait Yılmaz
ulusalkanal.com.tr

21 Ocak 2016 Perşembe

Ay Aslında Yapay Bir Uydu mu?




Ay, Aslında Yapay Bir Uydu mu?

"Biz, ona(Ay'a), menziller (haller) takdir ettik, ta ki, kurumuş bir hurma dalına benzer bir yol izleyinceye kadar. Ne Güneş, Ay'a erişip-yetişebilir, ne de gece, gündüzün önüne geçebilir. Her biri, bir yörüngede yüzmektedir." [1]
"(Allah), gökleri ve Arz'ı, hak olarak yarattı. Geceyi, gündüzün üstüne, gündüzü de, gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneş'e ve Ay'a boyun eğdirdi. Her biri (yörüngesinde), belirli bir süreye kadar hareket eder. Dikkat et! O (Allah), Aziz (üstün-şerefli) ve Ğafur (bağışlayan)'dur." [2]
"Hayır; Ay'a and olsun, Döndüğü zaman geceye, Aydınlandığı zaman sabaha, Muhakkak o, büyük (ayetlerden) biridir. Beşer için, bir uyarıdır." [3]
"Şimdi sen dahi, ey Katre içine giren hakîm feylesof! Senin katre-i fikrin dürbünüyle, felsefenin merdiveniyle tâ kamere kadar terakkî ettin, kamere girdin. Bak, kamer kendi zâtında kesâfetli, zulümâtlıdır; ne ziyâsı var, ne hayatı. Senin sa'yin beyhûde, ilmin faydasız gitti. Sen ye'sin zulümâtından ve kimsesizliğin vahşetinden ve ervâh-ı habîsenin iz'âcâtından ve o vahşetin dehşetinden şu şartlar ile kurtulabilirsin ki, tabiat gecesini terk edip, hakikat güneşine teveccüh etsen; ve yakînen inansan ki, şu gece nurları gündüz güneşinin ışıklarının gölgeleridir. Bu şartı yaptıktan sonra, sen, kemâlini bulursun. Fakir ve karanlıklı kamer yerine haşmetli güneşi bulursun. Fakat, sen dahi öteki arkadaşın gibi, güneşi sâfî göremezsin. Belki, senin aklın ve felsefen ünsiyet ve ülfet ettikleri perdeler arkasında ve ilim ve hikmetin nesc ettiği hicabların halfinde ve kabiliyetin verdiği bir renk içinde görebilirsin..."[4]
Ay; Doğal mı, Yapay mı?

Şu sıralar bazı bilim çevreleri, Ay'ın yapay olduğunu tartışıyor.Onlara göre yaşam olduğu bilinen tek gezegen olan sevimli dünyamızın uydusu, zeki varlıklar tarafından dünyanın çekim alanına oturtuldu. Saçma gibi geliyor... Bir çok defa gidip geldiğimiz Ay, başka varlıkların ürünü olabilir mi ki?
Gelin biz en iyisi neden böyle diyorlar, biraz kulak verelim.
Sizin de bildiğiniz gibi Ay'ın nasıl uydumuz olduğu hakkında birkaç kuram var. Bunlardan ilki; Ay, Dünya'mızın bir parçasıydı ve dünyaya çarpan bir meteordan dolayı gezegenden kopan parça, dünyanın çekim alanında kalıp gezegenimizin uydusu oldu.
İkincisi, Güneş sisteminde bulunan Ay, Dünya tarafından çekildi ve uydumuz oldu. Fakat Dünya ile Ay'ın toprak elementlerinin uyuşmaması ve aydaki taşların yaşlarının Dünya'nın ve Güneş'in yaşlarından daha fazla olması, bu iki kuram hakkında şüpheler yaratmaktadır. Biraz daha konunun üzerine düştüğümüzde ise Ay'ın aslında göründüğü kadar masum olmadığını düşünmeye başlıyoruz.
Hepimiz Ay'ın sadece ön yüzünü görebiliyoruz çünkü Ay, kendi etrafında dönüşünü 24 saatte tamamlıyor; yani Dünya'mızla aynı olduğu için; biz, uydumuzun sadece ön yüzünü görebiliyoruz. Aynı zamanda Ay'ın yörüngesi, kusursuz bir daireyi andırmakta; yani Ay'ın yörüngesi olması gerektiğinden çok daha düzgün. Ayrıca Ay - Güneş tutulmalarında Güneş'i ilginç bir şekilde tam olarak örtmektedir. İnsanı; Ay'ın büyüklüğünün Güneş'i tam örtecek şekilde ayarlandığı hakkında düşündürmekte.
Ay'da bazen garip, tanımlanamayan ışıkların görülmesi, herkesi şaşırtmaktadır. (Ay'da volkanizma yahut herhangi bir doğal faaliyet olmadığından dolayı olay, çok garip karşılanmaktadır).
Ay'ın çizdiği yörünge, Dünyanın ekvatoral çemberi ile zıt olması gerekmektedir. Fakat Ay'da gezegenimiz gibi Güneş'e bağımlı şekilde bir yörünge izler.
Doğada ağır metaller yeryüzünde bulunmamaktadır; ancak Ayda bu söz konusu değildir.
Ay'a yapılan Apollo uçuşlarında, arka planda kalan gezegenimiz hakkında bazı noktalar bulunmaktadır. Mürettebat ve Dünya ile yapılan konuşmalarda Apollo, Ay'ın arka yüzeyindeyken tanımlayamadıkları gölge ve ışıkları Dünya'ya iletmiştir. Konuşmalarında da ne kadar heyecanlı ve şaşkın oldukları duyulmaktadır. Dünyadan da bunun gibi daha bir çok gözlem yapılmıştır.
Yani Ay'da bazı anlam verilmez olaylara rastlanmakta. Kimi çevreler, Ay'da Galaktik bir federasyon tarafından gizli üs olduğunu ve bizlerin incelendiğini ve negatif güçlerden korunduğunu iddia etmektedir. Kimileri ise bunlara deli saçması demekte.
Elbette aslını kimse bilmemekte; ama değişmez yasaların bize,evrene yön verdiğini ve evrende bir dengenin olduğunu ve bu dengenin korunması gerektiğini hepimiz biliyoruz.[5]
Ay Nereden Çıktı Geldi? Ay'ın Kökeni Nedir?

Ay, Dünya ile aynı zamanda mı oluştu, yoksa Dünya’dan ayrılarak mı oluştu? Belki her ikisi de değil…

Ay, belki de başka bir yerden, hatta Güneş Sistemi’nin dışından çıkıp geldi ve Dünya’nın çekimine kapıldı ve bir daha bu çekimden çıkamadı.

Ay’ın Dünyadan kopma bir parça olduğunu öneren teori, Evrim Teorisinin kurucusu Charles Darvin’in oğlu George Darvin tarafından geliştirilmişse de, günümüz Ay bilimcilerinin çoğu tarafından kabul edilmemektedir.

Dünya ve Ay’ın aynı kozmik gaz-toz bulutundan oluştuğu görüşü, daha çok bilimsel bir desteğe sahiptir.

Bu ikisinin dışındaki bir görüş ise, Ay’ın Güneş Sistemi’nin dışından geldiğiyle ilgilidir. Ay bu şekilde her nasılsa Dünya’nın gravitasyon etkisine kapılmıştır.

Peki ama Ay, Dünya ile senkronize halde bulunan bugünkü hemen hemen daire biçimindeki yörüngesine hangi açı ve hızla gelerek yerleşebilmiştir? Bu şekilde bir gravitasyonel yakalanma, sonuçta eliptik bir yörünge doğurması gerekirdi. Birçok bilim adamına göre, bu işin rastgele ve kendi kendine olması çok çok zayıf hatta imkansız bir ihtimaldir.



Büyütmek için tıklayınız, esas boyutları 976x543.

Bugünkü daireye çok yakın yörüngede bulunabilmesi ve Dünya’nın dönüşüyle senkronize halde olması için; AY’IN HESAPLANARAK BU YÖRÜNGEYE OTURTULMUŞ OLMASI GEREKİYOR.
Fakat Nasıl ve Kimler Tarafından?

O zaman Sovyet Astrofizikçiler Mikhail Vasinse ve Alexandre Shcherbakov’un Dev Uzay Gemisi teorisi geçerlilik kazanıyor demektir.

Ay’da o zaman Müslüman olan Uzaylıların olması ve bunların çok üst düzeyde bilgi ve zekaya sahip olmaları akla mantıklı gelmiyor mu? Ay’da duyulan Ezan sesi ve Kubbe biçimindeki yapı da bizim teorimizi desteklemektedir. Ay’da yaşayan birileri olmasaydı, Amerikalılar şimdiye kadar yaptığı uzay mekikleri ile malzeme taşıyıp y üssü kuramazlar mı idi? Elbette kurarlardı. Zaten oradaki canlılarla iletişim kurmak istiyorlar. Bunun için Rosetta Taşı ve İncil, kimler için bırakıldı..

Ay’da elde edilen ve Arapça’ya daha yakın olan o cümlelerdeki sır nedir. Evet; tüm bunların cevaplarını NASA biliyor ama açıklamıyor.

Çünkü Ay temel olarak birçok sırrı bünyesinde taşıyor. Eğer orada bir üs varsa, eğer o bir uzay gemisi ise bu da; Dünya’yı kontrol ediyor demektir.

Esrarengiz bir Hilkat Garibesi olarak nitelendirilen Ay’daki Kraterler ilgili olarak görüş bildiren Arizona Üniversitesi Öğretim üyelerinden Robert Strom: “Anlaşılmaktadır ki, Ay kraterlerinin yüzde 10’u meteor ve asteroit çarpmasıyla, yüzde 10’u volkanik etkinlikle olmuştur. Kalan yüzde 80’inin de nasıl oluştukları şimdilik bilinmemektedir.

Bilim adamlarını daha çok kraterlerin oluşma şekli değil de, onların sığ oluşları ilgilendiriyor. Çünkü en küçüğünde, en büyüğün de de derinlik birkaç milden fazla değildir.

Ay üzerindeki koyu renkli bölgelerin oluşumunu, volkanik etkinlik sonucu yüzeye çıkıp, donan lav örtüsüyle açıklamaya çalışan bilim adamlarına karşı: Vasinse ve Shcherbakov, bu erimiş lavın, Ay’ın içinden çıkmış olacağını fakat bunun volkanik bir nedenle olmadığını belirtmektedirler. Bu lav görünüşlü eriyik, Ay’ın içinde üretilmekte ve bir meteor çarpmasından sonra oluşan çukurluğa aktarılmakta ve bu şekilde hasarın büyümesi önlenmektedir.

Gravitasyon etkisini ise Sovyetler şöyle açıklıyor: Dış kabuğu tamir amacıyla çukurlara dondurulan yapay lav birikintisidir. Ay’ın öteki kısımlarına oranla ek bir madde birikimi görünümünde olan bu bölgelerde gravitasyonun kuvvetli olması bu nedenden olayı son derece normaldir.

Dünya’nın görünen yüzüyle, arka yüzü arasındaki yüzeysel farkı yeni teorinin ışığında şöyle açıklanıyor: Ay yapay bir uydu olarak üretildiği yerden Dünya yörüngesine getirilene kadar, değişik asteroit ve meteor yağmurlarına uğramıştır, ve bu kozmik etkilere sürekli hep hareket halindeki ön kısım yani Dünya’ya bakan yüzey maruz kalmıştır. Onun için de Ay’ın arka yüzünde daha az krater ve ölü denizler vardır. Dolayısıyla da arka yüzü daha doğal bir manzaraya sahiptir.

Bu teoriyle birlikte Ay’ın Dünya’ya oranla çok daha az yoğun olmasının nedeni de ortaya çıkmaktadır. En tutucu bilim adamları bile Ay’ın bu özelliğinden dolayı, hiç değilse Ay’ın içinde bazı bölgelerinin boş olması gerektiğini kabul etmek zorunda kaldılar. Kısacası Ay’ın içinin boş olduğu da ortaya çıkmış bulunmaktadır…[6]
Ay’daki Uzaylı Üsleri

Her geçen gün daha çok insan Ay’da bir uzaylı üssü olduğunu söylemektedir. Anlatılanlara göre bu ay üssü, Ay’ın Dünya’dan görülmeyen karanlık tarafında bulunmaktadır.

Ay araştırmalarının neden durdurulduğunu ve Ay’da neden bir üs kurmaya çalışmadığımızı hiç merak ettiniz mi? Sizce bu uzayda yüzer bir istasyon kurmaktan daha iyi bir fikir değil mi? Neil Armstrong’a göre, Ay’da uzaylılara ait bir üs bulunmaktadır, bu yüzden uzaylılar Ay’dan uzak durmamızı istemişlerdir. Eski Donanma İstihbarat görevlisi Milton Cooper da, Ay üzerinde bulunan ve istihbaratçıların “Uzaylı Üssü Luna” olarak adlandırıldıkları bir üsten söz etmektedir. Cooper’a göre, Ay’ın uzak kesimlerinde bulunan bu uzaylı üssü Ay’a inen Apollo astronotları tarafından da görülmüş ve filme alınmıştır. Ana gemi adı verilen devasa uzay gemilerinin bulunduğu bu üste, çok büyük makinalar kullanılarak maden çalışmaları yapılmaktadır.

1960’larda Pentagon’un Araştırma ve Geliştirme Departmanı’nda görev yapan Yarbay Philiph Corso, ABD Ordusu’nun ve Hava Kuvvetleri’nin elinde astronotlar tarafından çekilen ve Ay’da uzaylıların varlığını açık bir biçimde kanıtlayan en az 122 fotoğrafın bulunduğunu iddia etmektedir.
ABC’ de Ay’la İlgili Haberler

Amerikan ABC haber kanalının web sayfasında yayımlanan, 13 Haziran 2000 tarihli makale Ay’la ilgili gerçeklere biraz olsun ışık tutmaktadır. Makalede şöyle denilmektedir:

“Yeni elde edilen kanıtlar, Ay’ın bazı astronomların düşündüğü gibi tamamen ölü bir gezegen olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Ay yüzeyinde zaman zaman yoğun bir hareketlilik gözlemlenmektedir. Uzun aralıklarla da olsa Ay yüzeyinde değişiklikler olduğu rapor edilmektedir. Bu iddialar tartışmaya açıktır. Pek çok bilim adamı ise Ay üzerindeki parlaklıklar ve sis gibi zaman zaman rapor edilen gözlemleri ciddiye almamaktadır. "

Aydınlık Yer: 136 kilometre uzunluğundaki büyük krater Langrenus. Fransız bir astronom Ay yüzeyinin zaman zaman bir şeyler tarafından aşındırıldığı yolunda sağlam kanıtlar bulmuştur. Bu gözlem 1992 yılında, Paris Gözlemevi’nde görev yapan deneyimli Ay gözlemcisi Audouin Dollfus tarafından bir metrelik Meudon teleskopuyla yapılmıştır. Dollfus araştırma sonuçlarını incelemeyi yeni bitirmiş ve yayımlanmak üzere sunmuştur.

Solan Işık: Dollfus, 30 Aralıkta büyük Langrenus kraterinin tabanında birtakım parlaklıklar görmüştür. Bunlar o gün ortaya çıkmışlardır. Profesör Dollfus, bu ışıkları bir kaç gün izlemiş ve kraterin içinde dans eden ışık kümeleri görmüştür. Dollfus, teleskoptan her baktığında bu ışıkların şeklinin değiştiğini fark etmiştir. Ona göre bu ışıklar, bir gazın Ay yüzeyinden toz kaldırması ve bunun güneş ışığıyla birleşmesi sonucu oluşan bir görünümdür. Bazı Ay gözlemcileri, değişime uğramadığı sanılan Langrenus krateri üzerinde bu tür bir sis görülmesini şaşkınlıkla karşılamışlardır.

Profesör Dollfus, detaylı olarak incelendiğinde Langnerus’un tabanında bir çok çatlak izine rastlanacağını söylemektedir. Ona göre söz konusu gaz bu deliklerden çıkmış olabilir.” [7]
Peki Ay, Dünyanın Yörüngesine Neden Kondu?

Ay'ın geçmişi nedir veya orjini nereden geliyor? Bu sorunun cevabı yoktur ya da bir bulmacadır. Bugün bilim, üç ana kuram üzerinde duruyor. Sovyet bilimcileri tarafından geliştirilen bu üç ana kuram şöyle:

1. Ay, bir zamanlar, dünyanın bir parçasıydı ve dünyadan koparak uzaklaştı. Ama bu görüş, büyük bir bilim grubu tarafından reddediliyor.

2. Ay, aynen dünya gibi, Güneş Sistemi oluşurken, bir gaz bulutuydu ve doğal olarak Ay'ın uydusu oldu.

3. Ay, farklı bir cisimdir. Yani dünya dışıdır. Güneş Sistemi'nin içinde bir yerden veya Güneş Sistemi'nin dışından gelmiş, dünyanın çekim alanına girerek, orada bir uydu olarak kalmıştır.

Sovyet bilim adamları olan Vasin ve Shcherbakov, şaşırtıcı bir açıklama yaptılar; "Gerçekten de bilimciler, Evren'in kökenini ciddiyetle uzun süredir araştırıyorlar ama daha henüz kesin bir cevap veya açıklama yoktur. Aynı şekilde, Ay - Dünya sistemi de açıklanamıyor. Bize göre Ay, dünyanın yapay bir uydusudur ve bilinmeyen bir zeka oluşumu tarafından yörüngeye konulmuş olabilir." Bu iki bilim adamına göre Dünya'nın çekim gücü, kübik santimetrede 5.5 gr.'dir Ay'ınki ise 3.33 gr'dir. Öyleyse Ay'ın içi boş olmalıdır. Yani yapaydır. Yapılmıştır ama kimin tarafından? Gizemin çözümü, kraterlerin içinde. Ay yolculukları sonucunda elde edilen bilgiler, çok önemli ama gizli tutulmaktadır. "Neden?" diye sorduğumuzda, uzmanlara göre kesin çözüm henüz yoktur veya erkendir.
12 Maymun Sorusu...

Sorular çok sayıda ve önemli görünüyor. Şimdi bunları ve bazı açıklamaları alt alta dizelim;

1. Ay, Dünya'dan daha yaşlıdır, öyleyse kökeninin başka bir yer olması mümkündür.

2. Niçin bazı bilim adamları, Ay taşlarının 20 milyar yıllık olduğunu iddia ediyorlar? Yani, Dünya'dan daha eski...

3. NASA, bir Ay kayasının 5.3 milyar yıllık olduğunu saptadı. Ama bu, Güneş Sistemi öncesine ait bir tarihti.

4, Önemli bilim adamları ve Ay uzmanları, Ay'dan getirilen elementlerin Dünya'dakilerden daha eski olduğunu belirlediler; ama neden resmen açıklamadılar?

5. 40 Ay taşının en azından 7 milyar yıllık oldukları belirlendi. Bu tarihleme, Dünya'dan ve Güneş'ten iki kez daha eskidir.

6. Buna karşın Ay'ın yüzey toprağı, Ay taşlarından daha eskidir. Farklılık nereden geliyor?

7. Bir grup bilim adamı, Ay'ın yıldızlararası bir yerde yapıldığı görüşündeler ve Dünya tarafından yakalandığını düşünüyorlar. Peki bu nasıl olabilir?

8. Neden bazı bilimciler, Ay'ın içinin yoğunluğunun yüzeyden farklı olduğu düşüncesindeler? Gerçekten Ay'ın içi boş olabilir mi? Ve bu biliniyor mu?

9. Niçin Ay'ın 8 mil üstünde, yüksek dozda radyoaktivite var? Bu, elementer olarak doğal mıdır?

10. NASA tarafından 100 millik bir alana yayılmış su buharı saptandı; ama Ay'da su olmadığı biliniyor. Bu gizem, Ay'ın yapay olduğu anlamında mı?

11. Ay'ın çok eskiden sıcak olduğu ileri sürülüyor; ama bunu dünyadaki benzerleri gibi kanıtlayan bir kanıt bulunmuş değil. Bu çelişki, henüz açıklanamadı.

12. Sonuç, Ay'la ilgili neden bu kadar çok cevapsız soru var?

Peki bütün bunlara karşı, şunları söyleyebilir miyiz?

1. Ay, hem Dünya'nın doğal uydusu olamayacak kadar büyük, hem de çok uzaktadır.

2. Ay, olması gerekenden daha düzgün bir yörüngeye sahiptir.

3. Ay kraterleri, çok fazla ve garip bir biçimde yüzeyseldir.

4. Ay'ın dünyaya bakmayan yüzü çıkıntılı veya kamburdur ve Güneş Sistemi'nde onun gibi gezegenine tek yüzünü gösteren bir başka uydu yoktur.

5. Ay ölçümlemeleri, çok fazla demir olduğunu gösteriyor.

6. Ay toprağı, Ay kayalarından çok daha yaşlıdır.

7. Ay'ın bileşimi, dünyadan farklıdır.

8. Doğa kanunlarına aykırı olarak, ağır metaller yüzeydedir.

9. Ay'da önceden eriyik olan metaller yoktur.

10. Ay, dev bir gong sesi çıkarmaktadır ve yörüngede dönerken titreşmektedir.

11. Ay, bir moloz yığını gibi gözükmektedir.

12. Ay, periyodik olarak sarsılmaktadır. Bu, bize düzenli bir sismik aktiviteyi gösteriyor. Sismik dalgalar, sanki tek bir kütleymiş gibi tüm yüzeyi dolaşabiliyorlar.

13. Dünyadan bakıldığında Ay, bir Güneş diski gibidir. Yani tutulmalarda, Güneş'i tam olarak kapatır, ne biraz küçük veya büyüktür. Sanki büyüklüğü, güneşi örtmek için ayarlanmıştır.

14. Eğer Ay, Dünya tarafından yakalanmışsa, bunun sonu gelecek ve Ay, yine uzaklaşıp gidecektir.

15. Normalde Ay'ın çizdiği yörünge, Dünya'nın ekvatoral çemberiyle karşıt olmalıdır; ama Ay, garip bir şekilde, Dünya'nın yaptığı gibi, Güneş'e bağımlı bir yörünge çizer.

16. Her ne kadar Ay volkanlarının ölü oldukları söyleniyorsa da, yüzyıllardır Ay'da garip ışıklar, parlamalar görülmekte ve hala izlenmektedir.

Bunların sonucunda, Ay'ın yapay bir transformer dünya olduğu söylenebilir veya iddia edilebilir. Ay'da bir yaşam olduğu ile ilgili bir belirti veya iz bulunamamıştır; ama Dünya'daki volkanik küllere benzeyen Ay toprağı veya tozu üzerinde yapılan deneylerde, bitkisel yaşama elverişli olduğu anlaşılmıştır. Ama ortada böyle bir yaşam yoktur. Marjinal iddialara göre Ay, UFO'ların üssüdür veya kullandıkları özel bir araçtır; ama bu da bir iddiadan öteye gitmemektedir. Yüzeyde zaman zaman garip ve geometrik şekiller görülmüş; ama bu görüntüler ya hemen kaybolmuş, ya da bir daha görülememiştir.


ALINTIDIR