24 Kasım 2017 Cuma

ÖĞRETMENLER


ÖĞRETMENLER
Ataname’de Atatürk konuşur. Ataname ilkelerden, ilkeler dergelerden oluşur. Ataname’de toplam 142 adet derge vardır; biri doğrudan doğruya öğretmenlere ayrılmıştır. Öğretmenler günü vesilesiyle yayınlıyorum. 
Okuyun. Ancak sadece okuyup öğrenmekle yetinmeyin. Bir kez değil, zaman zaman birçok kez okuyun. Atatürk’ün her bir söylediğini içselleştirin,  her söylediği ile bütünleşin. Her dediğini uygulayın, iş yapın!
Atatürkçülük demek iş yapmak demektir!
Bütün öğretmenlerimizin, gerçek Atatürkçülerin öğretmenler gününü candan kutlarım.
* ** *
ŞİMDİ, ATATÜRK’Ü DİNLİYORUZ
1. Öğretmenler vatanın en saygıdeğer, en hayırlı elemanlarıdır. Onlar vatan çocuklarıyla o kadar kaynaşmıştır ki, âdeta çocuklaşmışlardır. Onların gözünde en sevgili olanlar öğrencileridir. Öğrenci gözünde en saygıya değer, en büyük adam da öğretmenidir. Öğretmenlik her meslekten üstün bir meslektir, hepsinden önce gelir. En yüksek mevki, saygı, prestij öğretmenedir. Bir öğretmen bunun bilincinde olmalı, buna göre davranmalıdır. Bir gün yolum bir köy okuluna düşmüştü. Tek sınıflı okulda genç bir öğretmen ders  veriyordu. Sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk etti. “ Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz” dedim; “eğer izin verirseniz biz de sizden faydalanmak isteriz.” Bir sınıfta, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.
2. Öğretmenler “millet yapıcı”dır. Gerçek zafer ordusudur. Devrimlerin güvencesi, geleceğimizin mimarıdır. Hedeflerimize ancak onlarla ulaşacağız. Her fırsatta bir araya geldim öğretmenlerle, onlara hep bu gerçekleri anlattım. Dedim ki, milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak yeteneğini kazanmamıştır. Ona sıradan bir insan topluluğu denir, millet denemez. Bir topluluk, millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir toplumu gerçek millet haline getirirler. Millet, ülke öğretmenlerden yüksek hizmet bekler. Onlar faaliyete geçtikten sonradır ki, milletin azami yeteneği işe dönüşmüş olur. Bizim milletimiz elbette dünyanın takdirlerine liyakat kazanmış bir toplumdur. Fakat onu layık olduğu asıl şeref mertebesine ulaştıracak olanlar, öğretmenlerdir.
KÜLTÜR ORDUSU
3. Millî Mücadele’den zaferle çıkmış, Cumhuriyeti ilan etmiştik. Ancak daha işin başındaydık. Asıl büyük savaşı daha kazanmamıştık: Kültür savaşı… Bizim gerçek zaferimiz bu olacaktı. Tarih 24 Mart 1923… Kütahya’dayım, Sultani öğretmenleriyle birlikteyim, onlara bu yaşamsal sorunumuzu açıklıyorum: Ülkemizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin geleceğini yoğuran irfan, kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de değerlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi diğerine tercih edilir? Kuşkusuz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de yaşamsaldır. Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değerini ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler, ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.
4. Saygıdeğer öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler! Biz, iki ordudan  birincisine, vatanı çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya, bütün dünya bilir ve bütün dünya tanık oldu ki pek mükemmel olarak sahibiz. Vatanın dört yıl önce düştüğü büyük felâketten sonra yoktan var olan bu ordu, vatanı  yok etmeye gelen düşmanı vatanın kutsal ocağında boğup mahvetti. Yalnız, işimiz yalnız bu orduya sahip olmakla bitmiş, amacımız
yalnız bu ordunun zaferiyle sona ermiş değildir. Bir millet muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin sağlam sonuçlar vermesi ancak kültür ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun semereleri kaybolur. Milletimizi gerçek mutluluğa ve kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak ve milletimize emin ve verimli bir gelecek bahşetmek istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü yönetim şeklimizin ebedîliğini istiyorsak, bir an önce büyük, mükemmel, ışıklı bir kültür ordusuna sahip olmaya mecbur olduğumuzu yadsıyamayız.
5. Eski yönetimlerin, eski hükümetlerin en büyük kötülüklerinden biri de kültür ordusuna lâyık olduğu büyük önemi vermemiş olmalarıdır. Eğer bu önem verilseydi, geleceği ellerine emanet ettiğimiz siz öğretmenlere, gelecek kadar emin bir mevki verilmesi lazım gelirdi. Henüz üç buçuk dört yıllık bir hayata sahip olan milli idaremiz de, gerçi kültür ordusuyla lâyık olduğu kadar ilgilenememiştir. Fakat Cenabı Hakk’a binlerce hamd ü sena olsun ki, düşman karşısındaki aziz ordular için sarf ettiğimiz bütün emekler mutlu semerelerini verdi. Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı gayretle kültür ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan da emeklerimizin, faaliyetlerimizin, gayretlerimizin mutlu ve muzaffer sonuçlarını, aynı parlaklık, aynı verim ve bereketle elde edeceğiz.
6. Arkadaşlar, asker ordusuyla kültür ordusu arasındaki benzerliği ve uyumu arz etmiş olmak için şunu da ekleyeyim: Değerli bir yapıtta “ordunun ruhu, subaylar heyeti ve kumanda heyetidir” deniliyor. Gerçekten böyledir. Bir ordunun değeri subaylar ve kumanda heyetinin değeri ile ölçülür. Siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler, sizler de kültür ordusunun subaylar ve kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun değeri de sizlerin değerinizle ölçülecektir. Bağımsızlık mücadelesinde, üç dört yıldır, düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşta ordunun ruhu olan subaylar ve kumanda heyeti ve ileri gelenleri, değerlerinin yüksekliğini nasıl göstermiş ve kanıtlamışsa, bundan sonra yapacağımız ışık ve devrim mücadelesinin, milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti yenmek ve kahretmek savaşında da kültür ordusunun ruhu olan siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beylerin aynı yeteneği göstereceğinize eminim.
ÖĞRETMENDEN BEKLENENLER
7. Ve şimdi Bursa’dayım, tarih 27 Ekim 1922… Bu defa İstanbul’dan gelen öğretmenlerle birlikteyim. Karşılarında bulunmaktan duyduğum en içten hissimi ifade ederek başlıyorum konuşmama: Hanımlar, beyler! İsterdim ki aranızda bulunayım, çocuk olayım, genç olayım ve sizin nur saçan eğitim çevrenizde bulunayım. Sizden feyiz alayım, siz beni yetiştiresiniz. O zaman sanıyorum ki, milletim için daha faydalı, çok faydalı olurdum; fakat ne yazık ki elde edilemez bir arzu karşısında bulunuyoruz. Dolayısıyla kendi şahsım hesabına yerine getirilemeyecek olan bu arzunun yerine başka bir talepte bulunacağım: Bugünün evlatlarını yetiştiriniz. Onları ülkeye, millete faydalı yurttaşlar yapınız. Bunu sizden rica ediyorum.
8. Ülkemizde uygar fikirlerin, çağdaş ilerlemelerin, bir an bile kaybetmeden yayılması ve gelişmesi lazımdır. Bunun için bütün bilim ve teknik adamlarının bu hususta çalışmayı bir namus borcu bilmesi gerekir. Öğretmen hanımlarımız, öğretmen beylerimiz, şairlerimiz,  edebiyatçılarımız, yazarlarımız; devamlı olarak millete bu felaket günlerini ve onun gerçek nedenlerini açık ve kesin olarak söyleyecekler, anlatacaklar. Bu kara günlerin dönmemesi için dünya yüzünde uygar ve çağdaş bir Türkiye’nin varlığını tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlatacaklar.
9. Öğretmen hanımlar ve beyler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Ordularımızın zaferini siz tamamlayacaksınız. Gerçek zaferi siz kazanacak, devam ettirecek ve kesinlikle başarılı olacaksınız. Ben ve sarsılmaz imanla bütün arkadaşlarım, bütün varlığımızla sizi takip edeceğiz. Eğer irfan yolunda, kültür yolunda herhangi bir engelle karşılaşırsanız, o engelleri yıkacağız; bütün varlığımızla sizin fikirlerinizi ileri götüreceğiz.
10. İstanbul öğretmen hanım ve öğretmen beylerinin bana verdiği duygu pek umut verici oldu. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, bu bilim topluluğunun çalışmaları yalnız İstanbul’la sınırlı kalmayıp Hakkari’ye kadar her merkezimizde aynı ruh ve aynı yetenekle faaliyette bulunmaya başladığı zaman, tasavvur ettiğimiz umut, maddî tecellilerini gösterebilirdi. Bundan sonra bütün zekâmızı, bilim ve teknik kazanımlarımızı İstanbul surları ile sarılı bulundurmamayı esas ilke kabul etmeliydik.
GÖREVLERİ
11. Ve Ankara, 23 Ağustos 1924… Türkiye Öğretmenler Birliği’nin kongresindeyim. Maarif Vekilimizle Ankara delegesi Sıdıka Hanım’ın konuşmalarından sonra, ben de, yaptığım konuşmada dedim ki: Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin değeri, sizin beceriniz ve özveriniz derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; düşünce, bilim, teknik, beden bakımından kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu niteliklerde ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Seçkin görevinizin yerine getirilmesine yüksek gayretlerle varlığınızı hasredeceğinize asla şüphe etmem.
12. Millî eğitim ve öğretimimiz hakkındaki görüşlerimi birkaç cümlede toplayarak tekrar etmekte fayda görüyorum: Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün öğrenim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket evladı, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta etken, etkili ve başarılı olacak şekilde donatılmalıdır. Millî ahlakımız, uygar esaslarla ve özgür fikirlerle geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Tehdit esasına dayalı ahlak bir erdem olmadığı gibi, itimada da değer değildir.
13. Genel eğitim ve öğretim programımız da bu esasları kapsamaktadır. Fakat biliyorsunuz ki, görüşlerin, programların kesin ve açık olması çok önemli olmakla beraber, verimli olması ve eser verebilmesi; onların muktedir, anlayışlı ve özverili öğretmenlerimiz tarafından okullarımızda çok büyük dikkat ve gayretle uygulanmasına bağlıdır. İşte özellikle sizden rica edeceğim husus budur. Sizin başarınız, Cumhuriyet’in başarısı olacaktır.
14. Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idarî devrimler çok büyük, çok önemlidir. Bu devrimler, sizin, saygıdeğer öğretmenler, sizin toplumsal ve düşünsel devrimdeki başarılarınızla güçlendirilecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister.
BİRLİKTE ÇALIŞMA
15. Hep birlikte, öğretmenlerin ışık ordusuyla, milletçe el ele programlı çalışarak, hep ileri yürüyerek, mutlaka hedeflerimize ulaşacağız;18 Ekim 1925’de Konya Öğretmenler Birliği’nde vurguladığım gibi: Saygıdeğer arkadaşlar, yürümekte olduğumuz yenilik, gelişme ve uygarlık yolunda sizlerden meydana gelen bir ışık ordusuna dayandıkça mutlaka başarılı olacağımıza imanım kesindir. Şimdiye kadar olduğu gibi, birbirimize dayanarak ve hep birlikte milletin iradesine dayanarak yürümekte devam edeceğiz. Milletimizin kat etmeye mecbur olduğu aşamalar büyüktür. Ulaşılması zorunlu olan hedefler çoktur. Kesinlikle bu aşamalar kat edilecek, en nurlu hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret, ileri, ileri, daima ileridir.
16. Müdürler, öğretmenler, öğrenciler! Memnuniyetle görüyorum ki, çok güzel çalışıyorsunuz. Düzenli bir program dahilinde çalışıyorsunuz. Gezdiğim her yerde bütün ülkede, bütün milletin aynı şekilde çalıştığına tanık oldum. Millet, aynı noktaya, aynı biçimde, hızlı ve azimli adımlarla yürümektedir. Bu gözlemde bulunanlar elbette hükmederler ki, Türk milleti programını kesinlikle belirlemiştir. Bu programda hedefe, kesin hedefe ulaştıran yollar açık ve bellidir. Bütün millet el ele vererek programını uygulamaktadır. “Bizim programımız yoktur” diyenlere söylemeliyim ki, bizim programımızı bütün ayrıntılarıyla laflardan meydana gelen yazılarda arayanlar, bu arayışlarından memnun ve tatmin olmayabilirler. Gerçekten bizim programımızın içerdiği gayeler, bakkal kâğıtları üzerinde belirlenmiş programlardan büsbütün başkadır, yüksektir.
17. Bir programımızın olup olmadığından tereddütlü bulunanlara, onun uygulanma sonuçları olan fiillere ve eserlere dikkatle bakmalarını salık veririm. Her geçecek gün, milletin ortak çalışmasının yeni ve hayırlı sonuçlarıyla, eserleriyle taçlanacaktır. Sonuçlar programımızın doğrulanmasına vesile olacaktır. Kudretsiz beyinler, zayıf gözler bu gerçeği kolaylıkla göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüksek düzeyine göre geri adamlardır. Fakat zaman bütün gerçekleri en geri olanlara dahi anlatacaktır. Arkadaşlar, bilim ve kültür topluluğusunuz, huzurunuzda bulunmaktan faydalanarak bir noktaya dikkat ve gayretinizi çekeceğim: Milletimizi, kuruntulardan nefsini kurtarmaya muktedir duruma getirmeye çalışalım.
18. Konya Öğretmenler Birliği’nde söylediklerimi şu dileğimle tamamlamak isterim: Kültür ordumuzu hazırlayacak olan öğretmenlerin, ulusal zaferi sağlamlaştırıp devamlı kılacak kutsal Millî Ülkü’ye ulaşılmasında etken olmalarını Allah’tan dilerim.
SON HUSUSLAR
19. Son olarak birkaç hususu daha eklemek isterim. Bunlardan ilk ikisi öğretmenin güç kaynağı ile güvenilirliği hakkındadır. Diğerleri sırasıyla gerçek öğretmenlerle Türkiye hakkındaki “aydınlık birlik” emelimle ilgilidir.
20. Eski hocalar nasıl din esasından hâkim duruma gelmişlerse, öğretmenler de bilim esasından kazanmaya başladıkları hâkimiyeti sonuna kadar götürmelidir. Bununla öğretmenlik mesleği gerçek gelişme dönemine girmiş olacaktır. Öğretmenler her vesileden faydalanarak halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk öğretmenin, yalnızca çocuğa alfabe okutur bir varlıktan ibaret olmadığını anlamalıdır.
21. Okullarda öğretim görevinin güvenilir ellere teslimi, memleket evladının o görevi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak erdemli ve saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Bunun için de öğretmenlik diğer serbest ve yüksek meslekler gibi, giderek, ilerlemeye ve mutlaka refah teminine elverişli bir meslek haline konulmalıdır. Dünyanın her tarafında öğretmenler insan toplumunun en fedakâr ve saygıdeğer unsurlarıdır.
22. Herkesin kendine göre bir zevki vardır. Bazıları bahçe ile meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır. Bahçesinde çiçek yetiştiren adam, çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren insan da, çiçek yetiştirendeki duygularla hareket edebilmelidir. Ancak bu biçimde düşünen ve çalışan insanlar ki, ülkelerine, milletlerine ve bunların geleceğine faydalı olabilirler. Gerçek öğretmenler işte böyle insanlardır.
23. Diyeceğim son husus da şudur ki, bütün Türkiye’yi kapsayan Öğretmenler Birliği bütün milleti aydınlık birlik haline getirdiği zaman, Türk milletinin nasıl bir demir kitle olacağını düşünmek cidden büyük zevk ve mutluluktur. Bu kadar nurlu, bu kadar mutlu sonuç verecek bir hedefin rehberlerini, öğretmenleri saygıyla selamlarım.

Prof. Cihan DURA