20 Aralık 2013 Cuma
ZAMANIN PAYINA DÜŞENİNDEN EKSİLMEK - NEZAHAT GÖCMEN
Hoş geldin Yeni yıl!
Kelebeğin yeni yılını merak etmişimdir hep. Nasıl bir zaman ayarlaması vardır? Hiç düşündünüz mü?
Her yıl umutlarımı yanıma katarak var gücümle yol alırım, sonsuzlukta. Heybeme doldurduklarımla…
Önüme serseler, geçmiş yıllarımı. Yirmi yaşma seslensem duyar mı? Seçebilsem, ayıklayabilsem hafızamdaki güzellikleri. Yeniden yaşamak istesem.
Yılbaşı da hayata karşı beklentilerimizi, yaşam doyumumuzu yeniden değerlendirmek, hayata karşı bakış açımızı yeniden gözden geçirmek için iyi bir fırsat oluyor. Mecburuz yaşamaya… Ayrılığın upuzun yollarında yürümek nasırlaştırırken yürekleri, umudun kapısını aralarız her yılbaşı.
365 gün 6 saatte, bir kez de olsa hayatıma dışarıdan bakma fırsatını buluyorum.
Küçücük şeylerle mutlu olan yüreğime teşekkürler. Tutup getirseler kaybettiklerimi…
Getirseler mi? Ben onlara yaklaşırken.
Yeniden bir umutla dediğimiz başlangıç. Her şeye rağmen yeni olduğu için umut doludur. Bilinmez içi. Bazen de yarım kalan hedeflere ulaşmanın mutluluğudur. Her yeni yıla birçok dilekle gireriz. Oysaki daha önce yaşadığımız yılların yoktur birbirinden farkı. Elimizden uçup giden fırsatlar, ahlarımız, eyvahlarımız gülecek bir şeyler bulduğumuz kesitler.
Bireysel ve toplumsal acılarımızı sevinçlerimizi, yapmadıklarımızı,yapamadıklarımızı, kırgınlıklarımızı geride bırakarak eski yıldan yeni yıla geçiş yaparız coşkuyla ya da sessizce.
Her ne kadar yılbaşı yeni bir başlangıcı ifade ediyorsa da geçmişteki yaşantımızdan bir anda kurtulup yepyeni bir hayata başlayacağımızı düşünmek, kendimiz kandırmaktan başka bir şey değildir.
Yeni yıl, bir önceki yıl kadar çabuk geçecek ve eskiyecek. Yeni umutlar vaad eden, yeni hedefler yaratan.
Yeni yıl sen bize bakma. Sana da hoşça kal diyeceğiz. Aldanma coşkulu parıltılı karşılamalara. Göz açıp kapayıncaya kadar geçeceksin. Gözyaşlarımız istemesek de süzülecek naifçe yanaklarımızdan. Kalabalıklar içinde geçerken samimiyetsiz gösteride bulunanlara değmeden geçmeyi başarabilecek miyiz?
Aslında senin de sonun belli. Kötülükler sürprizler, mutlu sonlar, acılar, hüzünler, tutkular, aşklar kaybetmeler, kazanmalar, ölümler, yeniden doğuşlar, bazen gri bazen renkli yüzünle geçip geçeceksin hayatımızdan… Dengeyi kurmak için İncinmeler nefretler illa ki olacak. Kaçırdıklarımız, yetişemediklerimiz. Yeni yerler görerek, yeni insanlar tanıyarak yıllar yelpazemiz biraz daha genişleyecek.
“Yıl yıla yakındır.” derdi annem. Ben büyüdüğümün farkındayım
Aslında sevinmek mi gerekiyor üzülmek mi? Düşünmek istemiyoruz galiba… Yaşamayı sevdiğimiz kadar gitmeyi, yaklaşmayı da seviyoruz farkında olmadan. Geride bıraktıklarımıza bakmadan.
Gönül yaşı ile biyolojik yaşın arası bir yıl daha açılıyor.
Yeni yıla girmek için günler sayarken kemik iliği bekleyerek hayata tutunan çocuklar için umudun ne demek olduğu, çok daha anlamlıdır.
Sevdiklerimizi arayalım. Geçmişe dönük sorgulamaları geride bırakarak. Her yenilenme sürecinde olduğu gibi umut ışıklarının parlaklığı göz kamaştırırken.
Teğet geçen şansımıza da selam olsun…
Dostlarımız, sevdiklerimiz, kahrettiklerimiz, sitemlerimizle, tanışacaklarımız, tanıştıklarımızla koskoca bir merhaba!
Zamanın payına düşeninden eksilmekse;
Bütün çocuklar gülmeli… Nefret söylemlerinin olmadığı, sevinç çığlıklarının her bir kişinin dünyasına yayılıp sarmaladığı, göz göre göre avuçlarımızdan uçup giden, fırsatların tekrar göz kırpması dileğiyle.
Normal bir yıl olsun…
Nezahat GÖCMEN
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder