31 Ekim 2013 Perşembe

Genclige Hitabe
















          ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

         Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

         Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

         Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.


                                                                           Mustafa Kemal Atatürk






YIKIN HEYKELLERIMI






Yıkın Heykellerimi

Ey milletim
Ben Mustafa Kemal'im
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim
Hala en hakiki mürşit değilse ilim
Kurusun damağım dilim
Özür dilerim

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

Özgürlük hala
En yüce değer
Değilse eğer
Prangalı kalsın diyorsanız köleler

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

Yetmediyse acısı şiddetin savaşın
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh dünyada barışın
Eğer varsa ödülü silahlanmayla yarışın

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

Özlediyseniz fesi peçeyi
Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi
Hala medet umuyorsanız
Şıhtan şeyhten dervişten
Şifa buluyorsanız
Muskadan üfürükçüden

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

Eşit olmasın diyorsanız kadınla erkek
Karaçarşafa girsin diyorsanız
Yobazin gazabından ürkerek
Diyorsanız ki okumasın
Kadınımız kızımız
Budur bizim alın yazımız

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

Fazla geldiyse size
Hürriyet cumhuriyet
Özlemini çekiyorsanız
Saltanatın sultanın
Hala önemini anlayamadıysanız
Millet olmanın
Kul olun
Ümmet kalın
Fetvasını bekleyin şeyhülislamın
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
RAHAT BIRAKIN BENİ

Süleyman Apaydın

Sinan MEYDAN - CUMHURIYET






Cumhuriyet, Atatürk'ün 1921'de Meclis kürsüsünden ifade ettiği şekliyle, "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme, bizi yutmak isteyen kapitalizme başkaldırmayı ilke edinmektir."
Cumhuriyet, her şeyden önce Haçlı emperyalizminin karşısında durup "Ya İstiklal ya ölüm" diyebilmektir.
Cumhuriyet, emperyalizm, İstanbul'daki Osmanlı Meclisi Mebusanı'nı silah zoruyla dağıtmışken, hiç tereddüt etmeden Anadolu'da halkın temsilcilerinden oluşan BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’ni toplayabilmektir.
Cumhuriyet, 1920'de Anadolu'nun her yanı işgal edilmişken Andolu'nun orta yeri Ankara'daki Meclis'te "Hudud-u Millî"den, "Misak-ı Millî"den söz edebilmektir.
Cumhuriyet, ülke işgal altındayken, ısrarla "Milli İrade", "Önce Millet" diyebilmektir.
Cumhuriyet, emperyalist işgale karşı mücadele ederken halkı bilinçlendirmek için çıkarılan gazetelere "İrade-i Milliye", "Hâkimiyet-i Milliye", "Cumhuriyet", "Ulus" adlarını verebilmektir.
Cumhuriyet, bütün imkânsızlıklara, yokluğa ve yoksulluğa karşın emperyalizmi ve taşeronlarını Anadolu yaylasına gömmektir.
Cumhuriyet, aynı anda hem Haçlı emperyalizmine hem de iç ve dış maşalarına başkaldırabilmektir. Hem emperyalizmle hem de yerli işbirlikçileriyle mücadeleyi göze alabilmektir.
Cumhuriyet, kağnıyla kamyonu yenebilmektir.
Cumhuriyet, Türk'e biçilen o daracık emperyalist elbiseyi SEVR'i yırtıp, Türk'ün üzerine neredeyse birebir oturan yeni bir elbiseyi, LOZAN'ı tüm dünyaya kabul ettirebilmektir.
Cumhuriyet, 600 yıldan fazla bir zamandır kendisini "Allah'ın yeryüzündeki gölgesi" olarak gören sultan/halife şirk düzenine başkaldırıp, bu düzeni yıkıp "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyebilmektir.
Cumhuriyet, 600 yıllık dönme/devşirme/yabancı egemenliğine son verip, yüzyıllardır merkezden çevreye itilip aşağılanan bu toprağın insanını yeniden iktidar yapabilmektir.
Cumhuriyet, cehaleti yenmektir
Cumhuriyet, fakirliği yenmektir.
Cumhuriyet, hastalıkların kökünü kurutmaktır.
Cumhuriyet, ağalığı yıkmaktır, toprak reformudur.
Cumhuriyet, "Köylüyü milletin efendisi yapmak" için mücadele etmektir.
Cumhuriyet, ülkeyi demirağlarla örmektir.
Cumhuriyet, kendi okulunu kendi yapmaktır.
Cumhuriyet, kız çocuklarını okutmaktır
Cumhuriyet, kadındır, kadına kadınlık ve insanlık onuruna yaraşır biçimde davranmaktır, kadının çalışmasını sağlamak, kadını siyasal katılımcı yapmaktır.
Cumhuriyet, fabrikadır, hem de sosyal fabrikadır, Edirne'den Kars'a kadar bacaların tütmesidir, üretimdir Cumhuriyet.
Cumhuriyet, akıldır, bilimdir, akıl ve bilim eşliğinde çağdaşlaşmıştır.
Cumhuriyet, aşağılık kompleksinden kurtulmak, insanlık dünyasının uygar ve eşit bireyi olduğunu haykırabilmektir.
Cumhuriyet, tarihine sahip çıkmaktır
Cumhuriyet, Türkçedir, dil bilincidir. 600 yıldır Arapça ve Farsçanın baskısına yok olmaya yüz tutmuş, adı bile unutulmuş Türkçeyi kurtarabilmektir Cumhuriyet.
Cumhuriyet, sanattır, sanatçıdır, çok sesli müziktir. Âşık Veysel'in görmeyen gözleriyle çaldığı sazdır.
Cumhuriyet Halkçılıktır: halktır, Halkevidir, Halkodasıdır, Köy Enstitüsüdür: Aydınlanmanın köyden başlatılmasıdır.
Cumhuriyet, laikliktir, din ve devlet işlerini ayırmak, inançlara ve inançsızlığa tahammül etmektir, din istismarına izin vermemektir.
Cumhuriyet Kuran'ı Kerim'i anlayarak okumaktır.
Cumhuriyet Milliyetçiliktir: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" diyebilmektir.
Cumhuriyet Devletçiliktir: Devletin ve özel sektörün elele Türkiye'nin kalkınması için mücadele etmesidir. Milli varlıklara sahip çıkmaktır.
Cumhuriyet Devrimciliktir: Sürekli yeniliktir, bilimdeki değişim ve gelişimi takip etmektir. Atatürk'ün 1936'daki ifadesiyle ileride Ay'a gidecek ayaklar arasında Türk ayakları görebilmenin hayalidir Cumhuriyet.
Cumhuriyet, Atatürk'tür. Atatürk ise, 11 yıl aralıksız savaşmış, varını yoğunu bu savaşlarda kaybetmiş bir toplumla Haçlı emperyalizmini yenen; yarı bağımlı, geri kalmış, bir biat toplumundan çağdaş bir ulus devlet ve özgür bireyler yaratan adamın adıdır. Emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık ve çağdaşlaşma mücadelesiyle mazlum milletlerin kurtuluş reçetesini daha yüzyılın başında açıklayan adamdır Atatürk.
Türkiye'de Cumhuriyet, asla sadece bir siyasi rejim değişikliği, bir rejim adı değildir.
Türkiye'de Cumhuriyet, önce kağnıyla kamyonu yenmek sonra da o kağnıyı uçurmaktır. Evet evet, yanlış duymadınız Cumhuriyet kağnıyı uçurmuştur. (Cumhuriyetin 10. yılına özel ilk uçak mühendislerimizden Selahattin Alan yaptığı ilk Türk uçaklarından biri olan MMV1 adlı uçağına amblem olarak bir kağnı figürü çizmiştir.

Sinan MEYDAN

http://www.milliiradebildirisi.org/index.php/template/2011-08-04-23-45-19/sinan-meydan/mib/cumhuriyet-sinan-meydan.html

27 Ekim 2013 Pazar

21. YÜZYILIN ILK YARISININ GÜNDEMI, 1940´LARIN ERTELENMIS GÜNDEMIDIR




21. YÜZYILIN ILK YARISININ GÜNDEMI, 1940´LARIN ERTELENMIS GÜNDEMIDIR.

Bu cümle bana degil, Dogu Perincek´e aittir. Kemalist Devrim-6 Atatürk´ün CHP Program ve Tüzükleri isimli kitabinin önsözünün son cümlesidir. Neden Dogu Perincek böyle bir sey söylemek ihtiyacini duymustur? Kendi ifadelerini aynen aktaralim:
"Atatürk, Tüzük geregi 1939 yilinda toplanacak 5. Büyük Kurultay icin calismalara 1937 yilinda baslamistir. Kendi eliyle yazdigi program taslagi, Ekonomi baslikli Ücüncü Kisim´in ilk iki maddesinden sonra kesilmektedir. Atatürk, ya calismalarini tamamlayamamistir ya da el yazilarinin 10. sayfadan sonrasi kaybolmustur. Atatürk´ün 1937 yilinda elyazisiyla yaptigi program calismalarinin yarim kalmasi, insanin yüregini burkuyor. Cünkü yarim kalan, program notlari degil, Kemalist Devrim´dir. 18 yila (1920-1938) dünya ölceginde büyük isler sigdirilmistir. Türkiye gercekten cag atlamistir. Ama 20 - 25 yil bir devrim icin nedir ki?
Atatürk´ün ölümünden sonra Ikinci Dünya Savasi gelmistir. Savas yillari, devrimin ilerletilmesi yillari degil, devrimin vatanini savunma yillaridir. Ikinci Dünya Savasi´ndan sonra Türkiye´nin adim adim emperyalist Atlantik sistemine baglanmasi, Kemalist Devrim´in sonunu getirmistir. Atatürk´ün 1937 program notlari gibi, Kemalist Dverim de tamamlanmamistir.
21. yüzyilinin ilk yarisinin gündemi, 1940´larin ertelenmis gündemidir."

Dogu Perincek´in ayni kitabindan, Cumhuriyet Halk Partisi´nin 14 Mayis 1935 tarihinde Dördüncü Büyük Kurultay tarafindan onaylanan Programini ana hatlariyla buraya aliyorum. Kendini CHP´li ve Atatürk´ün sevdalisi olarak gören yurtsever dost ve okuyucularin o tarihte devrimci Cumhuriyet kadrolarinin hangi düzeyde calistiklarini ögrenmesi ve bilmesi dilegiyle.
Bu program, 1931 programinin gelistirilmesi ve dilinin arilastirilmasiyla ortaya cikmistir. O zamanki dil akiminin da anlasilmasi icin metne dokunulmamistir.

GIRIS

Cumhuriyet Halk Partisi´nin programina temel olan ana fikirler, Türk devriminin baslangicindan bugüne kadar yapilmis olan islerle, yalin olarak ortaya konmustur.
Bundan baska, bu fikirlerin baslicalari, 1927 yilinda Parti Kurultayi´nca da kabul olunan tüzügün genel esaslarinda ve Genel Baskanligin, ayni Kurultay´ca onanmis olan bildiriginde (bildirge) ve 1931 Kamutay (Büyük Millet Meclisi) secimi dolayisiyla cikarilan bildirikte saptanmistir.
Yalniz bir kac yil icin degil, gelecegi de kapsayan tasarlarimizin (tasavvurlarimiz) ana hatlari burada, toplu olarak yazilmistir.
Partinin güttügü bütün bu esaslar, Kamälizm prensipleridir.
BIRINCI KISIM
Esaslar: 1 - Vatan 2 - Ulus 3 - Devletin esas kurami (teskilati) 4 - Kamusal haklar
1 - Vatan; Türk ulusunun eski ve yüksek tarihi ve topraklarinin derinliklerindeki eserleri ile bugün, üstünde yasadigi, siyasal sinirlarla cevrilmis, kutsal yurttur,
Vatan hicbir bag ve sart altinda ayrilik kabul etmez bir küldür.
2 - Ulus; dil, kültür ve ülkü birligi ile birbirine bagli yurddaslardan meydana gelen siyasal ve sosyal bir bütündür.
3 - Devletin esas kurami (teskilati): Türkiye; uluscu, halkci, devletci, laik ve devrimci bir Cumhuriyet´tir.
Türk ulusunun yönetim sekli, "Kuvvet birdir" esasina dayalidir. Egemenlik birdir; ve bagsiz, sartsiz ulusundur. Egemenlik hakkini, ulus adina Kamutay (Büyük Millet Meclisi) kullanir. Törütgen (yasama) ve yürütgen (yürütme) yetkiler Kamutay´da toplanir. Kamutay Törütüm (yasama) yetkisini, dogrudan dogruya kendisi kullanir. Yürütüm yetkisini kendi arasindan sectigi Cumhurbaskani ile, onun orunlayacagi (atayacagi) Hükümete birakir.Türkiye´de hakyerleri (mahkemeler) bagimsizdir.
Parti, devlet sekillerinin en dogrusu bu olduguna kanigdir (kanidir).
4 - Kamusal Haklar
A - Yurttaslarin, ferdig ve sosyal özgenlik, esitlik, dokunulmazlik ve mülkiyet haklarini barimak (korumak), Parti´mizce baslica esaslardandir. Bu haklar, devletin varlik ve otorite siniriyla buclanmistir (sinirlanmistir). Ferdig ve hükmig sahsiyetlerin kinavi (faaliyeti), kamugasiya (kamu cikarina) aykiri olmayacaktir. Kanunlar bu esasa göre konacaktir.
B - Parti, yurttaslara hak ve ödev vermekte, kadin erkek ayirmaz
C - Saylav (milletvekili) secim kanunu yenilenecektir. Yurdumuzun genel sartlarina göre, vatandasi yakindan tanimakta oldugu ve inandigi sahislari ikinci secmen olarak ayirmakta özgür birakmayi ve saylav secimini bu yönden yapmayi demokrasi geregine en uygun buluruz.

IKINCI KISIM

Cumhuriyet Halk Partisi´nin ana vasiflari

5- Cumhuriyet Halk Partisi a- Cumhuriyetci b- Uluscu d- Halkci e- Devletci e- Laik f- Devrimcidir:
A- Parti, ulus egemenligi ülküsünü en iyi ve en saglam surette imsileyen (temsil eden) ve taplayan (uygulayan) devlet sekli Cumhuriyet olduguna kanigdir (kanidir). Parti bu sarsilmaz kanagatla, Cumhuriyet´i her tehlikeye karsi, bütün araclarla korur. (Cumhuriyetcilik ilkesi)
B- Parti, ilerleme ve genisleme yolunda ve arsiulusal (uluslararasi) degetlerde (temaslarda) ve ilgilerde (iliskilerde) Türk sosyetesinin (toplumunun), cagdas uluslarla yanyanave bir uyumda yürümekle beraber, ikinci maddede izah olundugu üzere kendine özgü iralarini (karakterlerini) ve erkin (bagimsiz) benligini korumayi esas sayar. (Ulusculuk ilkesi)
C- Irde (irade) ve egemenlik kaynagi ulustur, bu irde ve egemenligin, Devletin yurttasa ve yurttasin Devlete karsi olan ödev ve yükümlerini tamamiyla yerine getirmek icin kullanilmasi, Parti´nin baslica prensiplerindendir. Kanun disinda saltik (mutlak) bir esitlik kabul eden ve hicbir ferde, hicbir aileye, hicbir klasa (sinifa), hicbir cemaata ayrilik tanimayan yurttaslari, halktan ve halkci olarak kabul ederiz.
Türkiye Cumhuriyeti halkini ayri ayri klaslardan karsit degil, fakat ferdig ve sosyal hayat icin, is bölümü bakimindan, türlü hizmetlere ayrilmis bir sosyete (toplum) saymak esas prensiplerimizdendir; ciftciler, kücük zanaat sahipleri, esnaf ve iscilerle özgür ertik (meslek) sahipleri, endüstrieller, tecimerler (tacirler) ve isyarlar (memurlar) Türk ulusal kuraminin (teskilatinin) baslica calisma örgenleridir (organlaridir). Bunlarin her birinin calismasi, öbürünün ve kamunun hayati ve genligi (refahi) icin bir zoragdir (zorunluluktur).
Parti´mizin bu prensible amacladigi gaye, klas kavgalari yerine sosyal düzenlik ve dayanisma elde etmek ve asiglar (cikarlar) arasinda, birbirine karsit olmayacak surette, uyum kurmaktir. Asiglar, kapasite (yetenek) ve calisma derecesine göre olur. (Halkcilik ilkesi)
D - Özel kinav (faaliyet) ve calisma esas olmakla beraber, imkan oldugu kadar az zaman icinde ulusumuzu genlige ve yurdu bayindirliga eristirmek icim genel ve yüksek asiglarin (cikarlarin) gerektirdigi islerde, hele ekonomik alanda, Devleti filig surette ilgilendirmek baslica esaslarimizdandir.
Devletin ekonomi isleri ile ilgisi filig surette yapicilik oldugu kadar, özel girisimlere ön vermek ve yapilmakta olan isleri düzenlemek ve kontrol de etmektir.
Devletin, filig olarak, hangi ekonomik isleri yapacaginin belirtilmesi, ulusun genel ve yüksek asiglarina (cikarlarina) baglidir. Bu lüzum üzerine, Devletin, filig olarak, kendi yapmaya karar verdigi is, eger, özel bir girisit elinde bulunuyorsa, onun alinmasi her defasinda özgü bir kanun cikarmaya baglidir. Bu kanunda özel girisitin ugrayacagi zararin, Devlet tarafindan ödem sekli gösterilecektir.
Bu zarar oranlanirken (tahmin edilirken), gelecekteki kazanc ihtimalleri hesaba katilmaz. (Devletcilik ilkesi)
E -Parti, bütün kanunlarin, tüzüklerin ve usullerin yapilisinda ve taplanisinda (uygulanmasinda), en son ilim ve teknik esaslari ile asrin ihtiyaclarina uyulmasini prensip olarak kabul etmistir.
Din, bir vicdan isi oldugundan, Parti, dini, dünya ve devlet isleriylesiyasadan ayri tutmagi, ulusumuzun cagdas medeniyet yolunda ilerlemesi icin baslica sartlardan sayar. (Laiklik ilkesi)
F - Parti Devlet yönetiminde, tedbir bulmak icin derecel ve evrimsel prensiple kendini bagli tutmaz. Ulusumuzun sayisiz özverilerle basarmis oldugu devrimlerden dogan ve olgunlasan prensiplere bagli kalmak ve onlari korumak Parti icin esastir. (Devrimcilik ilkesi)

ÜCÜNCÜ KISIM

Ekonomi
Tarim, endüstri, magdenler, ormanlar, tecim (ticaret) ve bayindirlik isleri
6 - Ekonomide hareketli kapital önemlidir. Nomal (olagan) kapitalin tek kaynagi ulusal calisma ve tutumdur. Bunun icin calismayi arttirmak, ferd ile aile hayatinda ve devlet ve hükümein genel ve özel bütün yönetgelerinde (idarelerinde) tutum fikrini köklestirmek, Parti´nin baslica prensiplerindendir.
7 - Kredi islerine ihtiyac derecesinde önem verilecektir. Kredilerde üremi (faizi), iskontoyu ucuzlatmak ve kredi islerini kolaylastirmak hedefimizdir:
A - Parti, yurtta kredi güvenligine büyük önem verir. Borc veren kurumlar, acmis olduklari kredilere karsi, gercek ve saglam inanca (güvence) istemek sarti ile kredi ile is yapmak hevesinin hakikig isadamlarina hasrolunabilecegi kanaatindeyiz.
B - Kücük ciftcilerin ve mevsimlik kredisi Tarim Kredi Kooperatifleri´nden ve ciftlik sahiplerinin yillik kredi ihtiyaclari ipotek karsiligi saglanmalidir.
C - Ürün ve hayvanlarla, cift yarac (alet) ve makineleri karsilik tutularak kredi acilmak usulü konacaktir.
D - Yillik ciftci kredilerinin ödeme günü, ürünlerin, alici baskisi olmaksizin satilabilecegi zamandan sonraya birakilmalidir.
E - Magdenciler, endüstri ve kücük zanaat sahibleri, esnaf, kücük tecimerler (tacirler), balikci ve süngercilerinkredi ihtiyaclari karsilanacaktir.
G - Endüstri ve deniz ürünleri icin, makine ve yarac (alet) karsiligi kredi verilecektir.
H - Yurttaslari ev sahibi kilmak prensibini güden Parti´miz, bugünkü Emlak Bankasi´nin aslen dar olan kapitalini arttirmayi önemli tutmakla beraber, simdilik, Banka´nin kapitalinden yeni yapilara verilen kismin yalniz evlere hasrolunmasi fikrindedir. Banka, bu otrulardan (konutlardan) baska, mülk ve gelir yapilari icin kredi acmaz. Eskiden yapilmis olan tasitsiz mallar (tasinmaz mallar) üzerine de, otrudan baska, mülk ve gelir yapilmamak sarti ile kredi acilir. Elde bulunan kapitalin hizmeti ancak bu suretle ergemize (maksadimiza) uygun yoldan kapsallanmis (kapsanmis) olur. Öte taraftan daha ucuz ve uzun ödelli (vadeli) bir kredi fonsiye kipinin (tipinin) kurulmasini, en az zamanda gerceklestirilmek lazimgelen bir is sayariz.
8 - Tefecilige tam savasta bulunmak Parti´mizin prensiplerindendir.
9 - Sigorta isi ile önemi derecesinde ugrasacagiz.
10 - Parti´miz kooperatifciligi ana prensiplerden sayar. Kredi kooperatifleri ile toprak ürünlerinin hakikig degerinden üretmenleri (üreticileri) faydalandiracak olan satis kooperatiflerinin kurulmasina ve cogaltilmasina önem vermekteyiz. Türkiye Tarim Bankasi, Tarim Kooperatifleri´nin ana bankasidir.
11 - Tarim Bankasi´ni daha cok, ciftci ve köylü ekonomisine yararli bir hale getirmek ve onu, kanun esaslarina göre kontrol imkanini saglayacak sekilde sahiblendirmek gayemizdir.
12 - Ödeme dengesini düzeltmek ve bu yönden Türkiye´nin dis tecimini denk tutmak lüzumludur. Dis tecim uzlasmalarinda (anlasmalarinda) prensibimiz, malimizi alnin malini almaktir.
13 - Kücük ve büyük endüstri, ilk madde üretmenlerinin (üreticilerinin) asiglarina (cikarlarina) daha uygun olarak korunmalidir.
14 - Hicbir ekonomik girisim kamugasiya (kamu cikarina) oldugu kadar, ulusal ve özel bütün kinavlar (faaliyetler) arasindaki uyuma da karsit olamaz.Isverenlerle iscilerin calisma birliginde de bu uyum, esastir.
Is kanunu ile isciler ve isverenler arasindaki karsilikli ilgiler (iliskiler) düzenlenecektir. Is anlasmazliklari, uzlasma yolu ile ve buna imkan olmazsa devletin kuracagi uzlastirma araclarinin yargicligi (hakemligi) ile kotarilir.
Grev ve lokavt yasak olacaktir.
Uluscu Türk iscilerinin hayat ve haklari ile bu esaslar icinde ilgileniriz. Cikarilacak is kanunlarimiz bu esaslara uygun olacaktir.
15 - Yurdu endüstrilestirmek icin, Devletin ve özel girisimlerin meydana getirecegi kurumlar, bir ana programa uygun olacaktir. Devlet planlari, yurdu kisa bir zamanda ihtiyaci olan endüstrilerle cihazlamak gayesine göre yapilacaktir.Endüstrinin memleketin bazi köselerinde toplanmasi yerine - kurulmalari ekonomik de olmak sartiyla - genislikle yayilmasini gözönünde tutariz.
Üretmenlerle (üreticilerle) yogaltmanlar (tüketiciler) arasinda cikabilecek asig (cikar) kavgalarini önlemek icin Devlet, bütün endüstrilerde fiyat kontrol islerini düzenleyecektir. Devlet fabrikalari icin de ayrica finansal ve teknik bir kontrol düzeni konacaktir.
Kapitalinin cogu veya tamami Devletin olan endüstri kurumlarinin finansal kontrollari, tecimel (ticari) olan özlükleri geregine uygun surette düzenlenecektir. Rasyonel calismaya önem verecegiz.
Yogaltmanlarin (tüketicilerin) zararina fiyat birligi yapacak olan tröst ve kartellere izin verilmeyecektir. Rasyonellestirme ergesi (maksadi) ile yapilacak olanlar, bunun dísindadir.
16 - Memleketin gelisiminde bütün tecim kinavlari (faaliyeti) önemlidir. Nomal (olagan) calisan teknige dayanan kapital sahibleri korunacak ve kendilerine ön verilecektir.
17 - Cikat (dissatim) islerini önemli ulusal islerden ve dis tecimin düzenlenmesini en büyük ekonomi ödevlerinden sayariz. Tecimerlerin (tacirlerin) bu yoldaki kinavlarini verimli kilacagiz. Ulusal ürünlerimizin sürümünü kolaylastirmak, ünlerini barimak (korumak), cikatlarini saglamak ve standartlastirmak tedbirleri ile yakindan ilgilenecegiz. Dis tecimini her gün artan bir dikkatle, piyasalarin cesitlerine ve gereklerine uygun bir cikat piyasasi bakimindan calistirmak ve onu devlet yardimi ile kuvvetlendirmek isterz. Dis tecimi ile ugrasanlarin, islerini basarmak icin ihtiyac duyduklari bilgileri verecek örgütlerimiz olacaktir.
18 - Gereginde dis tecim transitlerinden devleti faydalandiracak olan özgür bölge kurulmasini iyi bir is sayariz.
19 - Ulusal ekonomi gereklerine uydurulmak üzere; liman, rihtim, iskele ve hamallik tarifeleri üstünde dikkatle durulacaktir.
20 - Balikciliga ve süngercilige önem verecegiz. Balikcilik endüstrisinin gelisimi icin, hem üretmenlerin (üreticilerin), hem de halkin asiglarina (cikarlarina) uygun olmayan balikhane kipinin (tipinin) düzeltilmesi lüzumludur.
21 - Konservecilige önem verecegiz.
22 - Turizmi, Türk yurdunu tanitip sevdirici ve Türkiye ekonomisine fayda verici bir konu sayariz.
23 - Ekonomik düsüncelerimizde, herhangi bakanlik ve oruna (makama) iliskin olan bütün Devlet islerinin ulusal ekonomi bakmindan, saltik (mutlak) kazancli ve faydali olmasi düsturunu genel olarak esas tutariz. Eskiden kalma kanunlarin ve usullerin zamanla, bu bakimdan düzeltilmesine önem veriyoruz.
Parti´miz, calismada ekonomi islerine bu önemi vermekle beraber, ekonomiyi, her biri ayri dönemde bulunan Devlet islerinin bir kolu tanir.
24 - Kara, hava, deniz tasimaciliginin düzenlenmesine ve gelisimine calisacagiz. Bu üc cesit tasin araclarinin yurda tam degerinde fayda verebilmesi icin isletme ve tarifelerinde birbirini tamamlayici ve birbirini kollayici bir uyum kurmayi, yurdun ekonomik ihtiyaclarindan sayariz. Devlet deniz isletmesini, genis bir programla yürütecegiz. Bu arada silepciligi de önemli görmekteyiz.
25 - Ekonomik ergelerimize (amaclarimiza) yetecek olan büyük su isi ülkümüzdür. Kücük su islerimizi basarmak ilk hedeflerimizdendir.
26 - Bayindirlik islerimiz, her subeinde pratik ve verimli bir taplama (uygulama) programina göre kovalanacaktir. Büyük gürelme (verimlenme) ve kuvvetlenme araci olan demiryollarinin yapilmasina devam edecegiz.
Limanlarimizin yapilmasi her an göz önünde tuttugumuz islerdendir.
Il sosalari üzerinde calismakla beraber, memleketi baglayan iyi ve son teknige göre yapilacak köprülere ve sosa örülerine kavusmak icin, pratik bir program taplanacaktir (uygulanacaktir). Sosa yapilarinda demiryollarini da besleyecek dikel yönetler gözetilerek ekonomik düsünceye yer verilecegi gibi, yurdun güvenlik ve savgasi (savunmasi) düsüncesine de ayrica dikkat edilecektir.
27 - Posta, telgraf, telefon ve telsiz islerini teknikce üstün ve yurd ihtiyacina uygun bir düzene getirecegiz. Sehirlerarasi telefon baglarini durmadan arttiracagiz.
28 - Toprak ürünlerimizin kemiyet ve keyfiyetce basinda gelen bugdayin fiyatini, degerinden asagi düsürmemek, gerek üretmen (üretici), gerek yogaltman (tüketici) zararina olabilecek fiyat degisimlerini önlemek icin alinan tedbirleri daha genisletmek ve esaslandirmak, göz önünde tuttugumuz konulardan biridir.
Bunun icin girisilen silo ve ambarlar isine devam edecegiz. Yurd savgasi (savunmasi) ve beklenmedik kurak tehlikeleri icin, bugday stoku bulundurmak lüzumludur.
29 - Toprak ürünlerimizle yemislerimizi cikat (dissatim) tecimi icin elverisli surette kiplestirmeye ve ic endüstriye lazim olan kemiyet ve vasifta ilk maddeler yetistirlmesine cok önem veririz. Bunun icin tohum aritimi (islahi), fidanliklar ve asi isleriyle siki bir surette ugrasacagiz.
30 - Tarim endüstrilerinin ilerlemesi bas islerimizdendir.
31 - Üretmenin (üreticinin) emegini korumak icin, hayvan ve bitki hastaliklari ile savasacagiz.
32 - Topragimizin zenginliklerini, su kuvvetlerimizi ve ormanlarimizi isletmek ve degerlendirmek, calismalarimiz arasinda baslica yer alacaktir. Bütün memleketi elektriklestirme girisimini, Türk vatanini ilerletecek konularin basinda olanlardan sayariz. Bu türlü zenginliklerimizin hakikig kiymetlerini ve derecelerini belirtmek ve saptamak icin arastirmalara devam edecegiz. Bu girisimlere kapital kaynakligi edecek bir finans kurumu meydana getirmek amacimizdir. Bu isler Parti´nin devletcilik sifatinin baslica taplama (uygulama) konularidir.
33 - Hayvan cogaltma ve yegirtimine (islahina), hayvanciliga önem verilmesine, hayvan ürünü endüstrisinin ilerlemesine calisilacaktir.
34 - Her Türk ciftcisini yeter toprak sahibi etmek, Parti´mizin ana gayelerinden biridir. Topraksiz ciftciye toprak dagitmak icin özgü istimlak kanunlari cikarmak lüzumludur.
35 - Yurdumuzun cografik durumu ve ulusumuzun sosyal varligi ve ödevi, yurttaslarin sagligi, spor, savga (savunma) ve genel ekonomi bakimlarindan, denizcilige önem verilmesini ister. Parti, bütün devlet ve ulus islerinde bunun gözönünde tutulmasi lüzumuna inanir.

DÖRDÜNCÜ KISIM

Finans
36 - Parti´mizce devamli ve hakikig olarak bütce denkligi fikri finansta esastir. Düzgün ödemeyi hazne icin önemli is saydigimiz kadar, yurttasin vergileri icin de ana fikir olarak aliriz.
37 - Vergi salnaklarini (matrahlarini), imkan oldugu kadar özürüt (net kazanc) ve aracli (dolayli) esaslara cevirmek hedefimiz olmakla beraber, vergi kanunlarimizi pratik ve taplama (uygulama) bakimindan özenle ve ulusumuzun ödeme kapasitesini kücümsemeyen bir düsünüsle her gün daha iyilestirme ve uygunlastirma yolundaki calismalara devam olunacaktir.
38 - Gümrük tarife ve islerini, ulusumuzun ekonomik asiglarina (cikarlarina) daha uygun sekillere koymaya calismak önedigimiz islerdendir.
39 - Kacakcilikla savasi, Türk haznesinin hakkini ve kuvvetini koruyan önemli bir konu sayariz.
40 - Tekit yönetgelerini (tekel yönetimlerini) devlet haznesi cin gelir oldugu kadar, üstünde calistiklari ürünlerimizin degerini korumak ödevlerinden dolayi, ulusal ekonomiye hizmet eden birer kurum olarak göz önünde tutariz.

BESINCI KISIM

Ulusal Egitim
41 - Ulusal egitimde esas düsturlarimiz sunlardir:
A - Egitim siyasamizda temel tasi, bilimsizligi gidermektir. Kültür isinde, her gün daha cok cocuk ve yurttas okutup yetistirecek bir program güdülecektir.
B - Kuvvetli cumhuriyetci, uluscu, halkci, devletci, laik ve devrimci yurttas yetistirmek, bütün ögretim derecelerinde yüküm ve özen noktasidir.
Türk ulusunu, Kamutay´i (Büyük Millet Meclis´ini) ve Türk devletini sayin tutmak ve tutturmak, bütün yurttaslara bir ödev olarak asilanacaktir.
C - Fikrig oldugu gibi bedenig gelismeye de önem vermek ve hele irayi (karakteri) ulusal derin tarihimizin gösterdigi yüksek derecelere cikarmak büyük gayedir.
D - Egitim ve ögretimde güdülen usul; bilgiyi, yurttasa, maddig hayatta basari elde ettiren bir cihaz haline getirmektir.
E - Egitim, her türlü urasadan (hurafeden), yad ve yabanci fikirlerden uzak, üstün, ulusal ve yurtcu olmalidir.
F - Her ögretim ve egitim kurumunda talebenin girisim kapasitesini kirmamaya, sevgenlik ve oksayisla özen göstermekle beraber, onlari hayatta kusurlu olmaktan, korumak icin, ciddig bir yasav (disiplin) ve düzene, icdem (icten) bir ahlak anlayisina alistirmak, önemli oldugu kanaatindeyiz.
G - Parti´miz, vatandaslarin, Türk´ün derin tarihini bilmesine üsnomal (olaganüstü) bir önem verir. Bu bilgi Türk´ün kapasite ve enerjisin, nefsine güven duygularini ve ulusal varliga zarar verecek bütün akimlara karsi sarsilmaz dayanimini besleyen kutsal bir evindir (cevherdir).
H - Türk dilinin ulusal, tükel (yetkin) bir dil haline gelmesi hakkindaki ciddig calismalara devam olunacaktir.
42 - Okullar hakkinda baslica fikirlerimiz:
A - Nomal (olagan)ilkögretim devri, bes yildir. Sehirlerde, köylerde, yahud köyler bölgesinde durum ve ihtiyaca göre, ilkokullar, bir program altinda arttirilacaktir. Köylerdeki okullarda saglik, yasayis ve icinde bulundugu cevre sartlari ile ilgili olan tarim ve zanaat fikirleri verilecektir.
B - Köy cocuklarimiza kisa zamanda pratik hayat icin lüzumlu bilgiyi verebilecek üc veya dört sömestirli köy okullari acilacaktir. Bunlarin, cocuklari yüksek ögretim derecelerine hazirlayan ilkokullardan ayri bir kip (tip) olarak kurulmasi planlanacaktir. Bu kip köy okullarinda, cocuklarin daha olgun yasta okumaya baslamalari ve okumanin arasiz devam etmesi ve bu isi Devletin, askerlik borcu gibi, siki tutmasi lüzumludur.
C - Ertik (meslek) ve zanaat okullariyla, zanaat gece okullari memleketin ihtiyacina yetisecek kadar arttirilacak ve lüzumlu kurslar acilacaktir.
D - Her il merkezinde ve ortaögrenimi memlekete yaymak esasi gözetilerek, gereken ilce bölgelerinde ortaokul bulundurmak lüzumuna kanigiz (kaniyiz). Ortaokullardan, uzak yerlerdeki yurt cocuklarinin rahat ve güvenlikle faydalanmalarini saglamak icin, talebeyi geceleri, para ile barindiracak örgütler meydana getirilmesine calisilacaktir. Bu okullarda icinde bulunduklari cevenlerle (cevrelerle) ilgili olan ertik (mesleki) bilgilerin verilmesine özenilecektir.
E - Liselerimizi, yüksekögrenime tam kapasiteli talebe yetistirecek surette her bakimdan pekistirip taplayacagiz (uygulayacagiz).
F - Üniversite ve yüksekokullarimiz kendilerinden beklenen sonuclari verebilecek tükellige (yetkinlige) cikarilacaktir. Üniversitelerin sayisini arttirmak fikrindeyiz.
43 - Az nüfuslu birkac köyü okutacak nomal (olagan) ilkokullarla, ayri kipteki (tipteki) köy okullari icin pratik yoldan yati evleri kurdurulur ve korunur.
44 - Güzel zanaatlara, hele müzige, devrimin yüksek anlayisina uygun bir surette önem verecegiz.
45 - Müzelerimizi zenginlestirecek kiymetteki tarih eserlerinin toplanmasina ve bu erge (amac) ile kazilar yapilmasina önem verilecek ve eski eserlerin siniflanmasina ve gerekenlerin, bulunduklari yerlerde iyi korunmasina özen gösterilecektir.
46 - Kitap, yayin ve kitapsaray isleri Parti icin önemlidir. Sehirlerde kitapsaraylar, kent ve köylerde okuma ev ve odalari kurmak ve arttirmak isteriz.
47 - Kültür ve egitim islerimiz, bugünün yarinin gösterdigi ve gösterecegi ihtiyaclara göre önden gören bir düzenle planlanacak ve bütün ögretim asamalari ile zanaat ve ertik (meslek) ihtiyaclari bu plana göre düzenlenecektir.
48 - Klasik okul yetistirmesi disinda, yigina, devamli ve Türkiye´nin ilerleyis yollarina uygun bir halk egitimi vermeyi uygun görürüz. Bu hizmet icin calisan halkevlerini devlet, imkan elverdigi kadar koruyacaktir.
49 - Parti, bir devrim müzesi kuracaktir. Bunu, halka devrim fikir ve duygularini asilamak icin etkin arac sayariz.
50 - Türk gencligi onu temiz bir ahlak, yüksek bir yurt ve devrim aski icinde toplayacak ulusal bir örgüte baglanacaktir. Bütün Türk gencligine sevk ve sihhatlerini, nefse ve ulusa imanlarini besleyecek beden egitimi verilecek ve genclik devrimi ve bütün erkinlik (bagimsizlik) sartlari ile yurdu korumayi en üstün ödev taniyan ve onlari, bu ödev ugrunda bütün varliklarini vermeye hazir tutan bir düsünüsle yetistirilecektir.
Bu ana egitimin tam sonuc vermesi icin, Türk gencliginin, bir yandan düsünmesi, karar verme ve girisim alma gibi yüksek basarim kuvvetleri gelistirilecek ve öte yandan, genclik, onu her zorlu isin basarilmasinda tek unsur olan siki disiplinin etkisi altinda calistirilacaktir.
Türkiye´de spor örgütü de bu esaslara göre düzenlenecek ve yürütülecektir. Yapilacak genclik örgütünün, üniversite, okullar ve enstitüler, halkevleri, toplu isci kullanan fabrika ve kurumlarla yukaridaki gayelere göre, is ve yönet birlikleri, düzenlenecektir.
Yurtta beden ve devrim egitimi ile spor islerinde biteviyelik (yeknesaklik) göz önünde tutulacaktir.
Okullarda, Devlet kurumlarinda ve özel kurum ve fabrikalarda bulunanlar, yaslarina göre, beden egitimi ile ugrasmak yükümü altina alinacaktir. Spor ve beden egitimi icin lüzumlu olan alan ve kurumlar meydana getirilecektir. Spor alanlari icin özel yönetgeler (idareler) ve sarliklar (belediyeler) ilgilendirilecektir.
51 - Parti, radiyoyu ulusun kültür ve siyasal egitimi icin en degerli araclardan sayar. Kuvvetli verici istasyonlari kuracagiz. Almaclarin (alicilarin) kolay ve ucuz elde edilmesine calisacagiz.Sinemanin ulusa faydali olmasini is edinecegiz.
52 - Ulusal opera ve tiyatro önemli islerimiz arasindadir.

ALTINCI KISIM

Sosyal hayat ve kamusal sihhat
53 - Türk sosyal hayatinda, aile esastir.
54 - Nüfusumuzu arttirmak ve gelecek nesli saglam ve gürbüz yetistirmek her zaman dikkatli güdülecek islerimizdendir.
55 - Sehir ve kentlerimizle köylerimizin sihhig sartlarini ve icilecek sularini fennig usullere göre düzeltmek ve köy evlerini iyilestirmek ve köylerimizin saglik bilgilerini yükseltmek icin programla calisacagiz.
56 - Parti´nin, cocuk hayati ve analarinin sihhati ile derin ilgisi vardir. Bunun icin calismalara asagidaki ana hatlar üstünde devam edecegiz:
A - Dogum evlerini arttirmak, Devletin hasta yurtlarinda ayrica dogum hizmetleri ayirtmak, parasiz dogum yardimlari saglamak ve cocuk bakimi ögretmek icin her ögretme aracindan faydalanmakla beraber, ilmig ebe ve baki kadinlarini cogaltmak.
C - Isci olan yerlerde isci analari ve cocuklarini korumak
57 - Kimsesiz cocuklar ve yardima ihtiyaci olan ihtiyarlar ve sakatlar ulusan atagligi (vesayeti) ve koruyuculugu altindadir.
58 - Iscilerin ve ailelerinin sihhig ve sosyal bakimdan ihtiyaclarinin saglanmasi ile ugrasacagiz. Hayatini calisarak kazanmak yükümü altinda bulunan kadinlar icin, is bölgelerinde kresler acmaga devam edecegiz.
59 - Sihhat islerinin Parti´miz icin ayral (müstesna) bir önemi vardir. Bu yoldaki calismalar, genel ihtiyac nisbetince ve devamli bir surette genisletilecektir.
60 - Sitma, verem, frengi, trahom gibi bulasik hastaliklarla savasa devam edecegiz.

YEDINCI KISIM

Ic, tüzel (adli) ve dis siyasa; isyarlar (memurlar), özgür ertik (meslek) sahibleri


61 - Bütün devrim sonuclarini, yurttaslarin tam güvenligini ve ulusal düzen ve yasavi (disiplini), ic ve tüzel örgüt ve kanunlari ile koruyan ve hicbir hadise veya etki karsisinda sarsilmayan bir hükümet otoritesi kurmak ve isletmek islerimizin temelidir.
62 - Nüfusumuzu arttirma prensibimizi taplarken (uygularken), yurtdisindan gelecek Türklere imkan olan her yardimi ve kolayligi gösterecegiz.
63 - Tüzel siyasamizda hak yerlerinin (mahkemelerin) kurulusu kanunu, halkin ihtiyacina ve memleketin asigina (cikarina) en uygun gelecek surette yapilacak ve tamamlanacaktir.
Inancali olan, basit, pratik ve süratli dava usullerini genisletecegiz.
Yüret (yürütme) ve bildirge islerinde istenen sonuclari süratli ve kolay olarak saglayacak tedbirler alacagiz.
Tutaklar ile kapsiklari (mahpuslari) ayirmaya ve hapisevlerini birer uslanma yeri haline getirmeye calisacagiz.
64 - Yurtta baris ve dünyada baris, baslica prensibimizdir.
65 - Ulusun yüksek asigini (cikarini) her vakit göz önünde tutarak bütün dikkatleri ile hayatlarini, hizmetlerine hasreden isyarlar (memurlar) her türlü baysallik (huzur) ve genlige (refaha)deger kazanirlar.
66 - Türkiye´de cins ve klas (sinif) fikirlerini yayma ve klas kavgasi ergesi (amaci) ile cemiyet kurulmayacaktir. Devlet, özel yönetgeler (yönetimler) ve sarbayliklarla (belediye baskanliklariyla) devlete bagli kurumlardan hizmet karsiligi aylik ve akti (ücret) alanlar bulunduklari isin sifat ve özlügü ile cemiyet kuramazlar.
67 - Talebe cemiyetleri adini tasiyan kurumlar, hicbir suretle siyasa ile ugrasamazlar ve hic bir suretle bulunduklari okulun, fakülte ve enstitünün yönetgesine karsi herhangi bir harekette bulunamazlar.
68 - Türk iscilerini ve esnafimizi, ulusun ana varligi icinde, o varlik icin kuvvet ve fayda verici yolda ve Parti programinin cercevesi icinde, örgütlemeyi is edinecegiz.
69 - Arsiulusal ergelerle (uluslararasi amaclarla) cemiyet yapilamayacagi gibi, kökü yurtdisinda olan cemiyetler kurmak da yasak olacaktir.
Uluslar arasinda beraberlik yapmakta Devletin fayda görecegi ergelerle (amaclarla) cemiyet kurmak veya kurulu olanlarin subelerini acmak icin Bakanlar Kurulu´nun karari lüzumludur.
70 - Isyar olmayan özgür ertik (serbest meslek) sahiplerinin ulusal Türk varligi icin lüzumlu ve faydali olan hizmetlerine, Parti deger verir. Bunlarin kapasite ve hizmetlerinin karsiligini görmeleri icin, calismalarini kolaylastirmak ödevlerimizdendir.
71 - Yeni Türkiye´nin hayatinda, köyü, her bakimdan önemli sayariz. Köylünün sihhat güleryüzlülügü, kültür ve devrim anlayisinda degerli ve ekonomik alanda varlikli olmasi bütün calisma kollarimiz icin önemli bir is olarak göz önünde tutulacaktir.

SEKIZINCI KISIM

Vatan Savgasi (savunmasi)

72 - Vatan savgasi ulusal ödevlerin en kutlusudur. Gereginde, bu ugurda canli cansiz bütün varliklarini ve kuvvet araclarini kullanmagi esas tutariz. Parti, askerligi bütün vatandaslara ayrasiz (istisnasiz) taplanmasi (uygulanmasi) esasini onamistir. Türk ordusu her türlü siyasal düsünce ve etkilerin üstündedir. Ordunun kendisine verilen yüksek ödevi her vakit basarabilecek erkte ve son teknik araclarla cihazlanmis olmasina özen veririz.
73 - Devletin yüksek kuraminin (teskilatinin) sarsilmaz temeli olan ve ulusal ülküyü, ulusal varligi ve devrimi kollayan ve koruyan Cumhuriyet ordusunun ve onun özverili ve kiymetli izdeslerinin (mensuplarinin), her vakit sayra (saygin) ve serefli tutulmasina özen gösteririz.
(*)Kaynak:Kemalist Devrim - 6 Atatürk´ün CHP Program ve Tüzükleri kitabi - sayfa 171 - 192 Dogu Perincek

73 maddelik parti programi ittifakla kabul edilmistir. Ayni zamanda bir hükümet programi da olabilen parti programinin icinde bulundugu zaman ve sartlara göre ne kadar cagdas ve yurttas odakli oldugu, "modern" zamanlardaki karsidevrim hükümetlerinin unutturmaya calistigi bir program olarak tarihteki serefli yerini almistir...

26 Ekim 2013 Cumartesi

Cumhuriyet´in 90. Yili Kutlu Olsun!




Tüm vatandaşlarımızın eşit ve özgür olması temeline dayanan Cumhuriyetimizin dili, bayrağı, marşı ve başkenti ile temel nitelikleri hiçbir zaman tartışmaya açılamayacağı gibi, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ilelebet korumak hepimizin asli görevidir.
Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni, dil, din, ırk, inanç ve cinsiyet farkı gözetmeksizin toplumsal huzuru en üst seviyede yaşatarak, bölgesinde ve dünyada daha güçlü kılmak hepimizin vereceği ortak çaba, özveri ve hoşgörü ile mümkün olacaktır.
Kurtuluş savaşı sonrasında, Atatürk’ün önderliğinde büyük Türk milletinin kanı, canı ve sonsuz emekleriyle kurulan Türk milleti için en uygun yönetim şekli olan Cumhuriyetimizi, tüm değerleriyle sonsuza değin yaşatmak hepimizin vazgeçilmez ortak sorumluluğudur.
Her 29 Ekim’de yenilenen azim, kararlılıkla; Cumhuriyetimizin 90. yıldönümünde ülkemizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi şükranla anıyor, tüm sakinlerimize saygilar sunuyoruz.

(Alinti : Istanbul´da bir site yönetiminin site sakinlerine Cumhuriyet Bayrami mesajidir.)

23 Ekim 2013 Çarşamba

ATATÜRK´E GÖRE ATATÜRK

ATATÜRK’E GÖRE ATATÜRK

Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmayı başaramamıştır...
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele’nin hemen ardından çok köklü yenileşme hareketlerine girişti. Yapılan çalışmalar şekli olmaktan ziyade içerikle ilgiliydi. Yaptığı ve yapacağı yenilikleri de milletine anlatırdı. Atatürk zaman ve zemin müsait olduğunda da anılarını anlatırdı. Bu ya Çankaya’daki sofrasında toplanan misafirlerini ağırladığında, ya çıktığı yurt gezilerinde veya gazetelerin başyazarlarına verdiği röportajlar şeklinde olurdu. Atatürk’ün çeşitli konularda yapmış olduğu konuşmaların tamamı veya bazı bölümleri alıntı yapılarak yazılmıştır. Bizde yaptığımız araştırmalarda rastladığımız ve önemli görerek alıntıladığımız sözlerinden derlememizi sunacağız. Yalnız bu derlemeyi aktarmadan önce, Atatürk’ün çok bilinen şu tavsiyesini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. İşte o sözler: "Aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!"
İngilizlerin gözüyle Atatürk
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk; insanlığın yetiştirdiği en büyük dahi idi. Atatürk, olağanüstü bir insandı. Diğer olağanüstü insanlar gibi, olağanüstü özelliklere sahipti. Bu özelliklerini yendiği düşmanları bile kabul etmiş, ondan büyük bir hayranlık ve saygıyla bahsetmişlerdir. İşte bunlar arasında özellikle iki İngiliz devlet adamının görüşleri...
1934-1939 yılları arasında önce İstanbul’da daha sonra da Ankara’da İngiltere Büyükelçisi olarak bulunan Percy Loraine, Atatürk’ü en iyi anlatan diplomatlardan biridir. Loraine, Atatürk’ün ölümünden 15 gün sonra Londra’ya özel bir kuryeyle gönderdiği mektubunun sonunda bakın Atatürk’ü nasıl anlatıyor:
"Kemal Atatürk yapılması gerektiğine inandığı şeyleri korkusuzca yerine getirmekten asla vazgeçmemişti. Hastalığının şiddetlendiği anlarda ölüme çok yakınlaşmış olsa bile, korku asla ne yüreğine ne beynine yerleşmeyi başaramamıştı.
O, Türk Milleti’ne hizmet ederken öldü. Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmayı başaramamıştır..."
Ve işte bir başka İngiliz’in sözleri: "Bir asker olmak, bir komutan olmak değildir ona çağını aşacak bir lider özellikleri taşıtan. O bir lider, ama kitleleri sürükleyebilen, insanları kenetlemeyi başarmış bir siyasi lider." İşte İngiltere’nin Muhafazakar Parti lideri Michael Stevens Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk İstiklal ve Bağımsızlığının sembolü Mustafa Kemal Atatürk için böyle diyordu. Unutmayalım ki Mustafa Kemal Atatürk, kendisinden sitayişle bahseden bu İngilizleri Çanakkale’ye geldiklerine geleceklerine pişman etmiş, onların büyük hayallerini Çanakkale Boğazı’nın karanlık sularına gömmüştü...
İki Mustafa Kemal
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni yaşam ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
1933 (Hamdullah Suphi Tanrıöver, Yerli Yabancı 80 İmza Atatürk’ü Anlatıyor, s. 183)
(Devam edecek)

22.10.2013 tarihli Yenicag gazetesinden alintidir

19 Ekim 2013 Cumartesi

Nezahat GÖCMEN yazdi - "EN"lerin Ve "ILK"lerin Ülkesi

“EN”lerin Ve “İLK”lerin Ülkesi
Görmek lazım şu meşhur şaşaalı, parıltılı Arap memleketini diyerek düştük yollara. Alışveriş konusunda aldığımız tavsiyelerle, yazlık kıyafetlerimiz, terliklerimiz bavulumuzda.
Birleşik Arap Emirliklerinin güzelliği tartışılmaz, ülkesi.
Arap Yarımadası’nın güneyinde, Basra Körfezi’nde önemli bir liman kenti olan Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri’ne bağlı yedi emirlikten biri.
Dubai, çölün ortasında bir vaha sanki.
Çölde modern yaşamı kuran Araplar.
Bizi Dubai Havalimanı’nda karşılayan rehberimiz Mithat Bey başladı anlatmaya… 6 yıl önce gelmiş yerleşmiş bu ülkeye.
Dubai halkı gibi yasal haklara sahip olmadığının altını çizdi.
Kent merkezi, yol kenarları yeşillikler içinde. Petrolden bile pahalı suyla, ülkeyi yeşillendirmek kolay olmasa gerek. Kum üzerinde hayat tutunmaya çalışan çimler. Dubaili, yeşil uğruna dolarları harcamaktan hiç çekinmemiş.
Tüm bunlar oldukça yapay fakat insanın ve paranın çölün ortasında dahi neler yaratabileceğini hayretle izliyor insan burada. Ülkede gökdelenlerin dışında kalan neredeyse tüm alanları yeşillendirmişler. Buna hayret ettim çünkü bu yeşil alanların altı olduğu gibi çöl kumu. 2-3 çiçek dikebilmek için bile borularla su taşınıyor ve damla sulama yöntemiyle sulanıyor. Petrolu bol olan bu ülkede, bitkileri sulamak için suyu zor bulsalar da zaten su deniz suyundan arıtıldığı  için inanılmaz zahmetli bir operasyon.
Çiçekleri paralel bir hat üzerine dikip altından gecen ince bir hortumla suladıklarını görünce mukayese etme yoluna gittim ister istemez.
Denizin kenarında, orijinalinde çöl olan bu Arap emirliğini gerçekten yapay bir cennete çevirmişler.
En yüksek bina, en büyük alışveriş merkezi, en büyük yapay ada, en büyük akvaryum. İnşaat sektörü inanılmaz gelişmiş, halen her yerde gökdelen yapımları sürüyor.
Dubai gerçekten uçlarda yaşayan bir şehir; dünyanın ilk palmiye şeklindeki yapay adası Palm Jumeriah; dünyanın en uzun binası Burj Khalifa, dünyanın en lüks oteli Burj Al Arab, dünyanın en büyük alışveriş merkezi Dubai Mall, hepsi Dubai'de ve daha birçok "en" inşaat aşamasında.
İlk durağımız Jumeirah bölgesi oldu. Jumeirah bölgesi Dubai’nin en lüks ve turistik bölgelerinden biri. İncecik, pırıl pırıl kumlu plajları, lüks otelleri ile göz kamaştırıyor. Jumeirah. Dubai’nin  7 yıldızlı meşhur oteli Burj el Arab, dünyanın 8. harikası olarak görülen meşhur Palmiye adası da yine Jumeirah bölgesinde. Bu adanın 100 yıl sonra batacağı öngörülüyormuş. Denizde uzaydan bile görülebilecek bu suni ada; 17 dallı palmiye biçiminde.
Palmiye Adası yukarıdan bakıldığı kadar  özelliği olan bir yer değil, sağlı sollu kum rengi lüks siteler kurulmuş, adanın en ucunda ise ilginç ve gösterişli mimarisi ile Atlantis Oteli var. Yine de bir yanda Basra körfezi, diğer yanda Hint okyanusu bu adayı baştan sona görmekte fayda var.
Burj Khalifa 828 metre yüksekliği ve 160 katı ile dünyanın en yüksek binası, hemen yanında yine dünyanın en büyük alışveriş merkezi olan Dubai Mall var.
Dubai Mall, bayram nedeniyle 24 saat açıktı. İzdiham yaşanıyordu. Adım atmakta güçlük çektiğimiz, alışveriş merkezinde girişlerde kontrol yapılmaması dikkat çekiciydi. Dünyada güvenlik açısından eşine az bulunur bir örnek Dubai.

Yaklaşık yedi yüz bin nüfusa sahip Dubai’de yabancılar da azımsanamayacak çoğunlukta. Nüfusun yüzde 20-25’i Arap. Kalanını Hint, Pakistan, Bangladeş, Filipin, İran, Sri Lanka, Lübnan ve Suriyeliler oluşturuyor.
Sakin ve huzurlu bir yaşam çarpıyor gözünüze. Dünyanın dört bir yanından insanları görebiliyorsunuz.
Yerel halkı, hanımların peçeli çarşafları ve erkeklerin entarilerden rahatlıkla ayırmak mümkün. Bunun yanında yabancılar mini etekleri, şortları, askılı tişörtleri ile rahatlıkla gezinebiliyorlar. Kimse kimseye karışmıyor.
Sokaklarda yürürken polis görmediğim, fakirliğin olmadığı Dubai’de suç oranı da son derece düşükmüş.
Eğitimde; İlkokul öğrencileri okulda az zaman geçiriyorlar. İngilizce eğitim ağırlıklı. Yabancılar, devlet okullarına çocuklarını gönderemiyor, sadece özel okullarda eğitim alabiliyorlar. En pahalı özel eğitim kurumları İngilizlerin, en ucuz eğitim Hintlilerin olduğunu söyledi, Azeri rehber Terane.
Zenginliğin en önemli kaynağı ise petrol, petrol ürünleri, balık, tekne imalatı, inşaat malzemesi ve inci. İleri görüşlülük ve petrolün bir gün biteceğini düşünen Arap ; ”Babam deveye bindi, ben arabaya. Oğlum jipe, onun çocuğu jete, onun çocuğu da tekrar deveye binecek. “ derken, döngüyü anlatmış olsa gerek.
Petrol gelirlerinin gelecekte bir gün azalacağını, biteceğini düşünen yetkililer, bütün hesaplarını petrol dışına kaydırıp ticarete ve turizme ağırlık vermişler.
Dubai ekonomisi tarihsel olarak petrol sanayisi üzerine kurulmuş olsa da, Emirlik yürüttüğü ticaret ve turizm ile önemli gelir kalemlerini oluşturmuştur.
Bu arada Dubai’den alınabilecek 2 şey var; biri elektronik, özellikle Apple ürünleri Türkiye’nin yarı fiyatına, diğeri de hurma. Bin bir çeşitte ve boyda hurmaya rastlayabilirsiniz.
AVM’ lerde fiyat farkı gözlemlenmediği ancak Dubai Cadde ve sokaklarında bulunan satış noktalarında oldukça ucuza alabiliyorsunuz.
Dubaililerin herhangi bir sıkıntıya girme ihtimalleri yok” diyor. Herkes ya doğuştan zengin ya da yatırımcıların ortağı durumundaymış; yabancılar yerel ortak kullanmak zorunda oldukları için birçok Dubaili yattığı yerden para kazanıyormuş. Her yer dolu, para harcamayan, daha doğrusu etrafa para saçmayan yok.

Geliş- gidiş 6’şar şeritli dev caddeleri, gökdelenleri, birbirinden süslü, havalı otelleri, yollardaki dudak uçuklatan arabaları, içinde dünyanın en lüks mağazalarının bulunduğu devasa alışveriş merkezleri ile tam anlamıyla paranın bolca  kazanıldığı ve harcanıldığı bir yer Dubai.
Pahalı ve en son moda ne varsa kadınların üzerinde görebilirsiniz, Onlar makyajlarını eksiksiz yapıp, mücevherlerini takıştırıp ‘abayah’larını giyiyorlar, erkeklerse ‘kandura’ giyiyor. Erkeklerin ne kadar zengin olduklarını altın saatlerine ya da arabalarına bakıp anlamak mümkün. Dubai’de Rolex’i olmayan yok gibi. Dubai caddeleri Ferrari’ler, Mercedes’ler, BMW’lar ve uzun Amerikan arabalarıyla dolu. Hepsi de son model. Beyaz entarili Arap gençlerinin kırmızı bir Camaro z28 Cabrio içinde görmek de çok sıradan. Zengin emirlikte hava kirliliğine, trafik yoğunluğuna rastlanmıyor.

Yılda sadece 10 gün yağmur yağan, Dubai’de sıcaklık ortalaması sadece 3 ay 30 derecenin altında, yaz aylarında 50 derece olduğunu söyleyen rehberimiz devam etti. Yazın Bodrum’da kış mevsiminde Dubai’de olduğunu anlattı. Yazın sokakta yürünmez. Her yer klima.
Ayrıca gezimiz boyunca hiç sokak hayvanına rastlamadık.
Korumasız gezen şeyhler,
Bir erkeğin dört kadınla evlenmesi yasal olan ülke.
Kurban Bayramı olmasına rağmen sokaklarda “me” sesi, “mö” sesi duyulmayan ülke. Bayramla ilgili hiç bir görüntüye rastlamadık. Ne bıçak bileyiciler, ne kurban derisi toplayıcılar, ne kesim yerleri. Ne sokak ve caddelerde kesim görüntüleri. Caddelerde kaçan boğa görüntüler yok yok yok…
Dubai’nin başında  Şeyh Muhammed Raşid el Maktum var. Halk Maktum’a  neredeyse tapıyor. Dubai’yi diğer altı Arap emirliği arasında en modern, en büyük ve en lüks emirlik haline getirdiğini düşündükleri  Maktum’un  dev posterlerini her yerde görmeniz mümkün. Muhteşem Yüzyıl dizisinin afişlerini caddelerde görebilirsiniz.
Safari, at ve deve yarışları Arapların vazgeçilmez tutkusu. Kum taneciklerinin arasında yapılan safari, pek keyifli.
Adrenalin sevenler safariye bayılacaklardır, biz çığlık çığlığa bağırdıkça şoförümüz kahkahalarla güldü ve bizi daha da heyecanlandırmak için arabayla türlü numaralar yaptı. Bir saat kadar süren çöl gezisi turistler için özel olarak yapılmış ve yerel eğlencelerin düzenlendiği çadırlarda devam ediyor. Bu çadırlarda barbeküleriniz hazırlanmış olarak karşılanıyor ve Arap lokmasıyla birlikte, açık havada nefis bir yemek yiyorsunuz. Aynı zamanda deveye binmek, kına yaptırmak, nargile içmek mümkün. Finali dansöz yapıyor. Safari gezisinden dönerken; yol kenarlarında, çölün ortasında öbek öbek Ay ışığında ateş ve mangalları başında piknik yapan aileler görebiliyorsunuz.
Dubai’de en kullanışlı ulaşım aracı taksi. Görülecek yerler birbirinden yürüme mesafesinde olmadığndan burada bolca taksi kullanmak durumunda kalıyorsunuz. Taksiye bindiğinizde dünyanın her yerinde olduğu gibi taksici oyunları yapılıyor. Toplu taşım aracını nadir görebilirisiniz. Otobüsler de çalışan halk dışında rağbet görmüyor ama hepsi klimalı son derece modern otobüs durakları arada serinlemek için ideal. Duraklarda bekleyen yolcu görmediğim yer diyebilirim.
Dubai’de en hoşumuza giden yerlerden bir tanesi “ Dubai Marina ” oldu. Gökdelenlerin arasındaki marina, etrafındaki cafeler, restaurantlar, nargileciler, koşu parkuru ile her daim bir tatil havası yaratıyor. Milyon dolarlardan satılan stüdyo daireler.  Dubai’ye yine gitsem ilk uğrayacağım yerlerden Dubai Marina.


Turizm açısından da çok şanslı Dubai. Kış mevsimini yaşamayan emirlikte, dört mevsim denize girmek mümkün.

Muhteşem plajları, neredeyse tüm yıl süren yazı ve denizini de eklersek Dubai’nin bağımlısı olabiliriz.  Zamana sığdıramadığım, görmediğim yerler için nasıl olsa tekrar gideceğim.

Dubai, Expo 2020 İçin, Dünya fuarına ev sahipliği uluslararası fuarın Dubai'de düzenlenmesi için kampanyaya hız verdiği de kaydedildi.

Sonuç olarak gidilmesi, görülmesi gereken güzel ülkelerden biridir Dubai.
Sevgiyle kalın…

13 Ekim 2013 Pazar

SÜRÜ MÜYÜZ, ULUS MU? - Ahmet Taner KISLALI

SÜRÜ MÜYÜZ, ULUS MU?
Atatürk, niçin "en büyük eseri" saydığı cumhuriyeti gençliğe emanet etti.
Niçin geleceğin siyasal iktidarlarının "kişisel çıkarları" nedeniyle düşmanla işbirliği yapabileceği olasılığını bile düşündü de, gençlikten bir an bile kuşkulanmadı?
Atatürk'ün "Gençliğe Sesleniş"i ile ünlü Bursa konuşmasını yan yana koyduğunuzda ortaya çıkan görünüm çok anlamlıdır.
* * *
Gençlik yaşla ölçülmez, tutumla ölçülür.
Bernard Shaw, bir zamanlar, "Yirmisinde komünist olmayanın kalbi, kırkında hâlâ komünist olanın ise aklı yoktur" demişti.
Genç insan yeniliklere açıktır. Köklü değişikliklerden korkmaz. Daha iyi bir yarın için savaşmaktan çekinmez.
Enerji, değişikliklere uyum yeteneği ve kolaylığı demektir. Yıllar geçtikçe enerjisi azalan kişi, uyum göstermek için yeni çabalar gerektirecek köklü değişikliklerden korkmaya başlar. Üstelik yeni durumlara uyum sağlamak için zamanının da giderek azaldığını hissetmektedir.
Yıllar boyu süren çabaların ürünlerini yitirme korkusu, yaşlıları tutucu olma yönünde etkiler. Gençlerin ise yitirecek bir şeyleri yoktur.
Çağdaş toplumda gençlik, genellikle yetki ve sorumlulukların dışına atılmış bir kesim oluşturur. Bir çıkar bağı içinde, düzenle bütünleşmemiştir. Sırtında kendisinin dışında kimsenin sorumluluğu yoktur.
Gençlik yıllarında benimsenen bazı siyasal görüşler zamanla ılımlaşır. Bir ölçüde de gerçekleşme olanağına kavuşur. Yaşama geçtikçe değişmemesini istemek doğaldır. Ama o süreç, insanları aynı zamanda tutuculaştırır.
Mutlak krallığa karşı anayasal krallığı savunanlar ilericiydi. Ama anayasal krallık gerçekleşip de karşılarına cumhuriyetçiler çıkınca, tutuculaştılar.
Her toplumsal hareket giderek kurumsallaşmaya ve dolayısıyla uysallaşmaya, tutuculaşmaya yüz tutar. Oysa gençlik sürekli yenilendiği için kurumsallaşamaz, kalıplaşamaz.
* * *
Ve tüm bu niteliklerinden dolayı, gençlik "idealist"tir!
İnandığı ülkelerin peşinden koşmasına engel olacak çıkar bağları yoktur. Üstelik de gelişmiş ülke gençlerinde "ulusal" değerler öne çıkar.
Kemalizm neyi öngörüyordu?
Toplumu çağa taşımayı kolaylaştıracak en ileri kurumları getirmek ve eskidikçe onları da yenilemek!
Bu bir "sürekli devrim" anlayışıydı. Atatürk, en ileri kurumların bile günün birinde "eskimiş düzen"e dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunun bilincindeydi. Sürekli devrim, sürekli ileriden yana olmak demekti.
Bu nedenle de "sürekli devrimci"de iki temel nitelik gerekiyordu: Çıkarlarının düzenle bütünleşmemiş olması ve yeniliklere uyum gücü.
Ve bu iki nitelik, sadece ve sadece gençlikte vardır. Bundan dolayı da "Büyük Devrimci", en çok gençliğe güvenmiştir.
* * *
1920 başlarında İstanbul'un işgal edildiği gün, ikisi hoca olan üç milletvekili Vahidettin'le görüşmeye gitmişti. Padişah, düşman güçlerinin isteklerine boyun eğilmesi gerektiğini söylüyordu. Oysa karşısındakiler farklı görüşteydiler.
Rauf Bey şöyle diyordu:
- Millet, haysiyet ve istiklale aykırı bir kaydı kabul etmemeye kesin kararlıdır. Milletin sizden istirhamı, haysiyet ve istiklale aykırı bir anlaşmaya imza koymamanızdır. Aksi takdirde istikbali çok karanlık görüyoruz.
Vahdettin sesini yükseltti:
- Rauf Bey, millet bir koyun sürüsüdür! Bu sürüye bir çoban lazım! İşte o çoban benim!...
"Millet" koyun sürüsü olmadığını Kurtuluş Savaşı'nda kanıtlamıştır. Ama şimdi, yeni Vahdettinler türemiştir... Tarihi, yalanlarla tersyüz etmek isteyen ve gençlerin çobanlığına soyunan yeni Vahdettinler...
Sürü olmadığını kanıtlama sırası şimdi "gençlik"tedir!
Ve kanıtlayacaktır!

Kaynak : A.Taner KIŞLALI - Cumhuriyet, 19 Mayıs 1995 ( Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği )

10 Ekim 2013 Perşembe

Kemalizm Kime Batiyor? - Altan Arisoy

KEMALİZM KİME BATIYOR

Türkiye’deki basılı, sesli ve görüntülü yayınların sayısı binleri
aştı. İnterneti de düşündüğümüzde sayıları –en azından – on binlerle
ifade edilebilir.
Medyada ve toplumsal-siyasal yaşamda, 1980’lerde artan ve
Sovyet sisteminin çökmesiyle azgınlaşan Kemalizm düşmanlığı bütün
hızıyla sürüyor!..


Toplam 3-5 gazete ve tv dışında hangi gazeteyi, hangi kanalı
açarsanız açın; izlediğiniz programlarda –açık ya da gizli şekilde-
mutlaka bir Kemalizm karşıtlığı vardır.


Müzik- eğlence, yarışma, dizi, tartışma, haber vb…


Hiç farketmez!..


Anlamakta zorluk çekiyorum.


AKP’nin cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı partinin kimliği gibi açık ve nettir.



Yazan, çizen, okuyan, akademisyen, muhalefet, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, üniversiteler…


Sırf iktidar böyle istiyor, diye; işlevsiz, suskun, korkak, olabilir mi?..


Haydi korkuyorlar diyelim.


Peki; Kemalizm düşmanlığının akıl almaz derecede ve ittifakla sürdürülmesi ne anlama geliyor?


Kemalizm bu kadar kötü müdür gerçekten?


Tam tersine.


***


Din, tarikat, cemaat çevrelerinin neden düşman olduğu bellidir.


Dini olabildiğince yozlaştırmak, bazı cahil- meczup ve akıl
sağlığı bozuk kişileri “nebi” yerine koyup kitleleri uyutup sömürmek
onların eski mesleği.


Elbette Atatürk’ün, Kemalizm’in getirmek istediği gerçek din
anlayışının düşmanı olacaklardır… Din inancını kişi ile inandığı kutsal
arasında bir duyunç sorunu olmaktan çıkarıp, kafalarındaki ilkel dünya
düzenlerinin temeli sayan insanlık düşmanları, kuşkusuz Kemalizm’in
düşmanıdırlar.




çünkü; Kemalizm en kısa deyimle us ve bilimdir. Kendi yoklukları demektir.


Ya diğerleri?..


BDP VE KüRTçüLER


Kürtçüler; emperyalizme maşalık yapmak zorunda oldukları için,
Türkiye Cumhuriyeti de emperyalizmin hedefi olduğu için düşmandırlar.


Barış, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik teraneleri altında Kürt ayrılıkçılığının, Kürt şovenizmin batağında sürüklenmektedirler.



Ağalığa, şeyhliğe, dinciliğe, emperyalizme karşı durmak yerine;
Kemalizm’e saldırmak ve bu coğrafyada parçalanmaya hizmet etmek bir
zavallılık değil midir?



Kürtlerin sorunu, Kürtçenin eğitim dili ve resmi dil olarak kullanılmaması mıdır?



Aynı konu, gelişmiş ülkelerde sorun olmazken; neden Türkiye’de yaşamsal bir sorun olabiliyor?..


Hiç düşündünüz mü?


Yurttaş hakları açısından başka herhangi bir ayrımcılık var mıdır?




Yoktur. Olmamalıdır da. Varsa; en kısa sürede giderilmelidir.


30 yıldır süren mücadelenin getirdiği gerilimler ise geçicidir. Bir süre sonra – tıpkı önceden olduğu gibi- kimin Türk kimin Kürt veya başka kökenden olduğuna bakılmaz olacaktır.


Peki; o zaman Kemalizm’e karşı siyasal dincilerle aynı söylemleri paylaşmak, onlarla aynı cepheden saldırmak ne demektir?


Yoksa; dinci diktatörlük Kemalizm’den daha uygar, daha özgürlükçü, eşitlikçi ve insancıl mıdır?..


Yoksa; bu işte başka bir “iş” mi var?..


öDP


Siyasal partilerden öDP özgürlük ve eşitliği öne alan bir parti.


Sanki, tarih boyunca insanların özlediği düş dünyalarının sözcüsü gibi.


Platondan Marx’a kadar hayal edilen dünya cennetlerinin
-günümüzün acımasız gerçeklerini hiç hesap etmeden- kurulmasını
istemektedir. Ne güzel.


“Barış, eşitlik, demokrasi, kardeşlik, hakça üretim ve bölüşüm olsun” diyor.


Tamam, olsun…


Bunları kim istemez!..


O güzel dünya düzeninin nasıl kurulacağı konusunda sağlıklı fikirler, programlar, eylemler gerek.


önce ülkenin önündeki sorunların nasıl çözüleceği ortaya konmalı.


Sadece isteklerini hep yaptırmaya alışmış bir çocuk gibi; “şöyle olsun, böyle olsun, bunu da isterim, ona karşıyım” demekle hiçbir yere varılmaz.


“Kıbrısı Kıbrıslılar yönetsin” diyemezsiniz. çünkü;
öyle olmayacağı zaten bellidir. Kapitalist –emperyalist sistemin vahşi
dünyasında bunu söylemek saflıktır. Madem ki; özgürlükten, eşitlikten,
demokrasiden yanasınız. Orada ve her yerde, bir toplumun ötekini yok
etmesine karşı duracaksınız.


Kıbrıs’ta Rumcu ve Türkiye’de Kürtçü olmak çelişkidir.


Emperyalizmin oyuncağı olan Kürt ayrılıkçılığını “eşitlik ve
özgürlük” adına desteklemek, ortak eylemler yapmak, birlikte ittifaklar
oluşturmak; bu coğrafyanın daha çok parçalanmasına ve emperyalizm
tarafından sömürülmesine; eşitliğin ,adaletin, barışın daha da yok
edilmesine hizmet anlamına gelir…



“Kürt hareketi” tarihte de, bugün de hep kullanılmıştır. Feodal düzendeki- aşiret düzenindeki- yüzlerce gruptan oluşan topluluklara “Kürt ulusu” demek yanlıştır.


Bu mantığın doğal sonucu “Türk Dünyası”nın da birleşmesini istemektir…



Doğrusu her iki görüşe de karşı olmaktır. Şoven Türkçülüğün artmasını istemiyorsanız Kürtçülük yapmayacaksınız.


Siyasi partiler gündelik söylemlerle geleceği kuramazlar. Hele de
sosyalist bir parti, çok uzun erimli programlar üretmek zorundadır.


Tarihi inkâr ve tahrif anlamına gelen “Dersim Soykırımı” ifadesi de öDP lilerin de dilinden hiç düşmüyor!..


Soykırımın ne olduğunu biliyorlar. Bilerek söylüyorlar.
Böylece, hem Kürtçü savlara arka çıkıyor, hem de Kemalizm düşmanlığı
yapıyorlar.


Tarih, olaylar, kavramlar bozulmakta ve bilinçli olarak çarpıtılmaktadır.


Fikrine, programına ve ideolojisine güvenen siyasin hareketler hiçbir
şeyi eğip bükmezler. İdeolojilerini gerçeklere dayandırırlar.


Ama tabanınızı henüz yeterince deneyimi ve birikimi olmayan, çoğu
öğrenci olan gençliğe dayandıran bir küçük burjuva partisiyseniz,
dostlar alışverişte görsün diye siyaset yaparsanız; günlük popülist
politikalara kurban olursunuz.


Devrimcilik deyince akla gelen ilk isim Mustafa Kemal
olmuyorsa; tersine, -daha doğru dürüst öğrenmeden – kendinizi Türk
devrimini ve Atatürk’ü aşmış olarak görürseniz birilerine yem olursunuz…



Türk devrimini ve Kemalizm’i öğretmeniz için görevlendirilmiş iken;
sendikanız genel kurulunda “ben bunları öğretmem” diye karar
alıyorsanız, kendi devriminizi reddediyorsanız varılacak yer,
Kürtçülerle, dincilerle işbirliği yapmak olur.


EMEP


EMEP’in anlayışı da öDP den çok farklı değil.


Hatta EMEP’in daha da Kürtçü olduğu söylenebilir. Siyasi dincilikle işbirliği pek yoktur.


Kürt ve Türk halklarının birliğini ve kardeşliğini savunur.


Aslında BDP-öDP-EMEP üçlüsü, bir bütünün parçaları gibidir.




PKK nın siyasi uzantısı olan BDP şiddeti yöntem olarak seçmesiyle ötekilerden ayrılır.



Her üçü de PKK terörüne karşı duramamakta ama, bu terör karşısında TSK nın operasyonlar yapmasını eleştirmektedir. Daha da ileri gidip “ordu Kürtleri katlediyor” şeklindeki propogandayı “uygun” görmektedirler.


Daha da ilginç olan bu partilerin ve PKK yandaşlarının kent
merkezlerinde tehditle, şantajla ve çoğu kez sudan nedenlerle şiddet
gösterisi yapmaları; kitleleri ayaklanmaya alıştırmak olduğu halde; saf bir “barış eylemi, demokrasi eylemi” saymalarıdır.


Türkiye’nin diğer yerlerinde en doğal hakları için barışçı
gösteri yapanlar cop ve biber gazı yerken, gözaltı alınır, hapishanelere
düşerken; Diyarbakır’da her istedikleri gün ve saatte, her bahaneyle
cadde ve meydanları karıştıranlara hep göz yumuldu.




Bir kez engellemeye çalışıldı. Polisin bu müdahalesi “Kürt halkına acımasız saldırı” diye nitelendi!..


“Taş atan çocuklar” diye bir söylem bulundu. Sanki
bu çocuklar suda taş sektirirken gözaltına alınmışlardı! Bunun
örgütlenmiş terör eylemleri olduğu, çocukların kullanıldığı açık bir
gerçektir. “Barış ve demokrasi güçleri” suça yönlendirilmiş çocuklar
mıdır?


çocukları suça itenler midir?


Hiç biridir…


Bu çocukları kullanmak barışın ve demokrasinin neresinde yazıyor?




Bu üç parti de çocukların küçük yaşta teröre
alıştırılmasını, sonra da dağa gitmelerini doğal bir olay olarak görüp
desteklemektedirler…


Barışa ve demokrasiye böyle mi varılacak?..


***


Kürtçü milliyetçiliği destekleyen bu partilerin Kemalizm’i algılayışları da birbirinin tıpkısıdır.



Hepsi de Kemalizm’i militarist, emperyalist-sömürgeci, gerici-faşist bir diktatörlük olarak görüyorlar!..



Alevileri de buna inandırmak ve kendilerine çekmek için uğraşıyorlar.


1978 katliamlarında, dahası Sivas Madımak yangınında emperyalizmi ve gladyoyu unutup Kemalizm’i suçluyorlar!..




Sanki; 1940 lı yıllarla birlikte Kemalizm’in azar azar terkedildiğini bilmiyormuş gibi(!..)


***


Militarist diyorlar…


Yurtta barış, dünyada barış ilkesini siyasetin temeline oturtmuş bir ideoloji nasıl militarist olabilir?.


Olamaz… Ama dilin kemiği yok ki!


Avrupa’da kralların şatoları yerle bir ederek feodalizmi tasfiye
etmesini tarihsel bir gerçeklik olarak “uygun” görürler. Monarşiye
geçişi hoş karşılarlar..


Ama; Türkiye cumhuriyeti -tam göbeğindeki- bir derebeyliği 20. Yüzyılda yıkıp, yerine demokratik bir cumhuriyet inşa etmeye çalıştığında ; “katliamcı, militarist” oluveriyor!..


Uzun söze gerek yok.


Dersim operasyonu öncesi ve sonrasındaki bölgede nüfusu
karşılaştırıldığı zaman kırımın boyutu ortaya çıkmaktadır. 10-15 bin
arasındaki insan kaybını 50-60 binlere çıkarmak ve durup durup
cumhuriyete saldırı konusu yapmak dürüstlük müdür?..


Olmasa iyiydi. Devlet de on yıldan uzun süre soruna çözüm bulmak için uğraşmıştı.


Ama direnişle karşılaştı.


Olayda tek yanlı suçlamak, yerel egemenlerin sorumluluğunu
görmezden gelmek ve feodalizmi savunmak da kendine “sosyalist” diyen
partiler için ayıptır. Bu konudaki Sosyalist Enternasyonal kararı bizim
Kemalizm düşmanı ”sosyalist” partilerimize küpe olsun…



Maliyesi, yasaları, güvenliği, yönetimi ayrı, insanları maraba, ağa ve
şeyhe kul, dünyadan soyutlanmış bir bölge. Ayrı bir devlet…


Hangi ulus devlet buna izin vermiştir?



Siz, feodal düzenden mi yanasınız?..



Bir ulusal demokratik devrim rejimine “gerici” demek kadar büyük haksızlık olabilir mi?



Propogandadır. Bilmeyenlere yutturursun…


***


Emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı savaşarak kurulmuş olan Türkiye cumhuriyetinin “Kürdistanı işgal ettiği ve sömürgeleştirdiği” iddiası da ilginç bir buluştur (!)


Kürdistan zaten Osmanlı devletinden arta kalan bir yerdir. Başka bir devlet ya da ülke değildir. Ordu
gönderilip işgal edilmemiştir. “Misak-ı milli” sınırları içindedir.
Kürtler Arap çöllerinde, Kafkaslarda hatta çanakkale’de ve kurtuluş
savaşında savaşan Türklerle birliktedirler. Yeni Türkiye cumhuriyetine de hem TBMM de, hem de Lozan sürecinde destek vermişlerdir. Kürtler; ”Türklük ve Kürtlük bir bütündür“ diyerek irade belirtmişlerdir.


LİBOŞLAR


Türkiyede gerçek liberallerin hiç olmadığını, liberalizmi savunanların kamuyu yağmalama ve talan etme amacındaki “besleme girişimciler”den oluştuğunu bilmeyen yoktur.


Bir de önceden solcu olup, sonradan iç ve dış egemenlere hizmet
ederek köşeyi dönenler kendilerine liberal( özgürlükçü) diyorlar.


O kadar özgürlükçüdürler ki; yukarıdan gelen emirlere göre fikir değiştirirler.



AB ve ABD hayranıdırlar. Oralardaki yanlışları, sahtelikleri, kötülükleri hiç görmezler.



Emperyalizmi de, özgürlüğün ve demokrasinin dünyaya yayılması olarak yorumlarlar.



Son olarak bunların arasına çok bağırıp çağırdığı için kimseler fikir açıklama fırsatı da vermeyenler de eklendi.


***


Car…Car…Car…Car!..



Hav!.. Hav! Hav! Hav!…


Her kanalda ağzı olan herkes bağırıyor…



Bilgi yok. Fikir yok. Gürültü çok.


Yandaşı, liboşu, dincisi, işbirlikçisi, cemaatçisi, solcusu(!..)


Uzman olmaya, bilgi ve fikir sahibi olmaya, düşünmeye araştırmaya gerek yok!..



Herkes her şeyi söylüyor. Kimse dinlemiyor.


Saygı yok. Tartışma adabının olması zaten istenmiyor.


İftira, isnat, demagoji, dedikodu, hakaret, karalama bol…


üşüşmüşler kurbanın başına. öldürüp yemek için uğraşıyorlar…


Ortada ise kolları bağlanmış, ağzı kapatılmış Kemalizm…


Kim daha çok saldırırsa, daha çok göze girecek!..


Gelsin yeni işler, yeni bir statü ve daha çok para…


Anlaşılıyor ki; bunlara ve efendilerine Kemalizm çok batıyor !..


***


Türk Devrimi; 20. yüzyılın en büyük devrimlerinden ve Atatürk de en büyük devrimcilerinden biridir.


İslam toplumları içindeki tek laik, demokratik, sosyal ve ulusal devlet..


Tutulan yolda yürüsek, dünyaya örnek olacak bir devlet…


Kemalizm emperyalizm dışında kimseye batmıyor aslında.


Ama emperyalizmin emrinde büyük bir işbirlikçi cephe tarafından çökertiliyor…


İhanetin boyutunu düşünmek bile korkunç…


Uyutulmuşuz… Ne yaptığımızın neler olup bittiğinin ayrımında değiliz.


öylece seyrediyoruz…


***


çok üzülüyorum.


Bütün bu işbirlikçilerin örnek aldığı ve özendiği ülkelerdeki
iktidarlar, siyasal partiler, düşünce kuruluşları devletlerinin kuruluş
temellerine tam bağlıdırlar. Konu bile etmezler. Ulusal önderlerini el
ütünde tutarlar. Geçmişe değil geleceğe bakarlar. Kendi tarihleriyle
savaşmazlar. Saygılıdırlar…


Hepsinin amacı daha da iyi hizmet vererek, yurttaşlarını ve ülkelerini daha güçlü, daha mutlu kılmaktır.


Türkiye’de ise hepsinin derdi; Türk devrimiyle, devrimin önderiyle, geçmişle ve birbirleriyle kavga etmektir…


Bütün amaçları cumhuriyeti yıkmak…




Bilmezler ki; yıkılırsa kendi başlarına yıkılacaktır…

Altan ARISÖY

ORDUYA SON MESAJ - 29 Ekim 1938




ORDUYA SON MESAJ

Türk vatanini ve serefini her türlü tehlikeye karsi korumakla vazifelisin!
"Zaferleri ve mazisi insanlik tarihiyle baslayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlari tasiyan kahraman Türk ordusu! Memleketini, en buhranli ve müskül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düsman istilasindan nasil korumus ve kurtarmissan, Cumhuriyetin bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniginin bütün modern silah ve vasitalariyla mücehhez oldugun halde, vazifeni ayni baglilikla yapacagina hic süphem yoktur.
"Türk vataninin ve Türklük camiasinin san ve serefini dahili ve harici her türlü tehlikelere karsi korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazir ve amade olduguna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadimiz vardir".
Mustafa Kemal ATATÜRK (Orduya son mesaj 29 Ekim 1938)

6 Ekim 2013 Pazar

Hürriyet Kasidesi - Namik KEMAL


Hürriyet Kasidesi

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten

Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten

Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten.

Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir
Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten

Hemen bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fânîye
Hayatın kadrini âli bilenler, hüsn-i şöhretten.

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten.

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

Felekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten

Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten




Hürriyet Kasidesi'nin Açıklaması:

çağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek
kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık.

kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz,
mürüvvet sahibi olanlar zavallılara yardım etmekten kaçınmaz.

eğer millet, hor görülmüşse onun şanına bir eksiklik geleceğini sanma;
yere düşmekle cevher, değerinden özünden birşey kaybetmez.

vücudun mayası, vatan toprağıdır;
bu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, en küçük bir üzüntü duyulmaz.

dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir;
insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.

hayatın değerini şöhretin güzelliğinden üstün tutanlar ile
geçici zevklere ebedî feyiz tercih edilir.

insanlarda hayatın uzamasına bunca düşkünlük nedendir;
insan emaneti koruyacağı yerde ondan niçin menfaat bekler?

kişi dünyada herkesten kendini alçak görür, ayıplanmaktan kaçınır,
fakat kendi nefsinden utanmaz.

akıllı ve bilinçli olanların, yaptıklarından pişman olup çalışmalarını artırması ve bunlardan ders alması, felekten intikam almak demektir.

başarının, üstünlüğün değeri, milletin gönül birliğinde durur;
koruma ve kollama eserleri ise ümmetin düşüncesinin çarpışması ile çıkar.

iktidar sahibi bir kişinin azim gücü, dünyanın bir düzene girmesini sağlar;
metanet sahibi kişilerin ayaklarını sağlam basması ile cihan titrer.

kader, her feyzini, her lütfunu bir zaman için saklar;
milletteki gevşeklikten, zayıflıktan sakın korkma!

zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü töhmet değildir;
bu dünyada nasipsiz himmet sahiplerinden talih utansın.

ışık yüksekliğin doruğundan uzaksa çaresizliktendir;
tabiat yerde sürünen kabiliyetten utansın.

biz o osmanlılar boyunun ulu soyundanız;
mayamız, bütünüyle şehadet kanıyla karılmıştır.

biz o yüce hamiyetli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki
bir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet meydana getirdik.

biz o yüce yaratılışlı milletiz ki
hamiyet meydanında ayaklar altında toprak olmaktan bize ölüm daha iyi gelir.

hürriyet mücadelesi korkulu ateş olsa ne dert,
yiğit olan bir insan gayret meydanından kaçar mı?

cellâdın can yakan kemendi acımasız bir ejder bile olsa,
yine bin defa esaret zincirinden daha iyidir.

felek her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin,
millet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim.

bu yolda çektiğim acılar, sıkıntılar anılsın;
bunun en basit zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan daha iyidir, yücedir.

vatan, bir vefasız alaycı sevgiliye dönmüş,
aşkına bağlı olanları gurbet acılarından ayırmıyor.

korkudan, yalvarma yakarmadan uzağım;
benim yanımda görevim menfaatimden, hakkım hükûmetin kötü niyetlerinden daha üstündür.

ey adaletsiz, milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın;
senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.

zulüm ile, işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün;
eğer kendinde bir güç görüyorsan insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış.

gönülde çalışma gevheri, elmas cevherine benzer;
ağırlığın tesirinden, baskının şiddetinden ezilmez.

ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin.
gerçi esaretten kurtulduk derken senin aşkının esiri olduk.

şimdi kalbi fethedecek güç sendedir, güzelliğini gizleme;
güzelliğin, milletin nazarlarından ebediyete kadar uzak kalmasın.

ey geleceğin umudu, sen ne can dostuymuşsun;
dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılarından kurtaran sensin.

hükmetme çağı senindir, hükmünü dünyaya geçir;
allah yüceliğini her türlü belâlardan korusun.

ey yaralı kükreyen aslan, senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerine kaldı,
artık gaflet uykusundan uyan!

Namık Kemal

ANDIMIZ ÜZERINE


18 Mayis 1933´ten beri, nesiller boyunca, her sabah yeminler ettik, and ictik. Varligim Türk varligina armagan olsun dedik. Bundan böyle, her sabah cocuklarimiz evden cikmadan önce ailelerine bu andimizi okuyarak okula gidecekler. Evlerimiz Cumhuriyetin okullari, anne babalar, abiler ablalar cumhuriyetin gönüllü ögretmenleri olacaklar. Evlerimizde cocuklarimiza gercek tarihimiz ögretilecek, kitaplar okunacak. Cocuklarimiz, Atatürk Cumhuriyeti´nin öngördügü bilgilerle donatilacak, akli ve bilimi rehber edinen, sorgulayan, merak eden, ögrenen ve ögreten yurdunu seven iyi yurttaslar olarak yetistirilecekler.
Bu görev hepimizin...

Ah Vize Vah Vize - Nezahat GÖCMEN yazdi

Ablacığım, 64 yaşında.

Annemin babamın hatırası. İşitme engelli. İki yıl önce vefat eden annem, ömrünün son üç yılını yatağa bağlı tamamladı. Ablamın, emekleri çok. Onun için ne yapsam az. Hiç uçağa binmedi. Hiç yurt dışına çıkmadı.

Onu, uçurmak geldi içimden.

Yaz tatili için Almanya Münih’e götürmek istedim. Heyecanlandı. Çocuklar gibi şendi. Valizini hazırlamaya başladı.

Alman hükümetinin, vize başvurularını doğrudan büyükelçilik ya da konsolosluklar yerine özel şirketler de yapabiliyor.

Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinden, şirket aracılığıyla, istemiş oldukları saçma sapan evrak listesi doğrultusunda şahsi evraklar sırası ile hazırlandı. “Almanya’ya gidecekseniz maddi evraklarınızı (banka hesabı, tapu vb) güçlü tutun.” dediler. Güçlü tutmaya çalıştık.

Bir yakınımız tarafından davet edilmiş olmasına rağmen; Telefon görüşmelerinde, Almanya’ ya gittiğinizde sizi sarmalayan o korkunç ciddiyet ve kuralcılığın daha büyükelçilikte başladığını fark ediyorsunuz. En saf duygularla sevgili ablalarımızı görmeye gidecektik, yağmur yağan ülkeye…

Her Türk’e potansiyel irticacı olarak baktıklarından, red cevabını dayadılar ablama da.

“ Durumunuz uygun değildir.”gibi kısa ifadeyle verilmeyen vize.

Turistik vize için istedikleri evraklarla; Almanya’nın,İstanbul Konsolosluğuna itiraz ederek tekrar başvurdum. Sonuç yine hüsran…

Harcanılan para konusuna girmiyorum bile…

Vize işlemlerinde çıkarılan zorluklar bu ülkenin bakış açısını göstermektedir.

Yeşil pasaport sahibi olduğum için kolaylıkla gidebiliyorum. Yeşil pasaport sahiplerinin uğraş alanına girmemektedir. Vize işlemleri…

Biraz buruk, biraz sevinç düştüm yola. Ancak, içime sinmeyen bir şeyler vardı. Karmaşık duygularla Almanya’ya tek başıma giderken, bir şeyler yapmalıydım ablam için. Yüreğim Ankara’da kaldı. Atatürk Havalimanı'nda birden aklıma geldi. Elektronik vize uygulayan ülke, Dubai’ye götürebilirim diye düşündüm. Münih vizesine göre çok daha kolay, Yelkenotelinin coğrafyası…

Dubai vizesi almak çok kolay, yoğun evrak ile uğraştırmıyor. Gerekli evraklar Pasaport, T.C. Kimlik ve resimden ibaret olan evrakları tarayıcınızdan geçirip mail atmak ya da renkli fotokopilerini alıp ulaştırmanız yeterli oluyor.

Almanya dönüşü, Kurban bayramı için, bir grup arkadaşla hazırladık Dubai gezimizi. Ablam çocuklar gibi sevindi. İnsanoğlunun hiçbir yaşta değişmeyen duygularını gözlemledim.

Gözlemlerken, araştırdım vize kısıtlamaları ve dünyada vize konusunu…

Vize Kısıtlamaları Endeksi'ne göre, dünyada vizesiz seyahat konusunda büyük bir eşitsizlik söz konusu. Ülkeler zenginleştikçe vizesiz seyahat imkânları artarken, yoksul ülke vatandaşları için bu olanak çok sınırlı kalıyor.

Vizesiz seyahat konusunda en şanslı olanlar İngiltere, Finlandiya ve İsveç vatandaşları. Bu üç ülkenin pasaportunu taşıyanlar, tam 173 ülkeyi vizesiz ziyaret edebiliyor.
En fazla vizesiz seyahat olanağına sahip 10 ülkeden 9'u Avrupa Birliği üyesi. Ancak Avrupa Birliği'nin dünyada yaşayan her dört kişiden üçünü vizeye tabi tuttuğuna dikkat çekiliyor.

Vize Kısıtlamaları Endeksi'ne göre, Türkiye listede 74'üncü sırada. Listeye göre Türk vatandaşları, değerlendirmeye alınan 218 ülke ve bölgeden 94'üne vizesiz giriş yapabiliyor.
Rusya ise, bir ülke farkla Türkiye'nin üst basamağında yer alıyor.
Vizesiz seyahat etme özgürlüğünden en az faydalanabilenler ise Somali, Irak ve Afganistan vatandaşları. Somali vatandaşları 32, Irak vatandaşları 31, Afganistan vatandaşları da sadece 28 ülkeye vizesiz girebiliyor.



Bir de Avrupa Birliğidiyoruz ya…