23 Ocak 2014 Perşembe

KEMALIST HEYECANA YENIDEN DÖNMELIYIZ - ORHAN ÖZKAYA

Halkimiz, bugün yasamakta oldugu her alandaki cürümüslügü, yok olusu ve tasfiyeyi hak etmemektedir. Bir an önce yapilanlarin ayirdina varilarak, toparlanma kalkinma yoluna girilmeli, kurtulus günlerinin heyecanina yeniden kavusulmalidir. 80 küsur yildir Cumhuriyet´in yikilmasi icin distan ve icten yapilan her türlü saldiri, bugünkü sinir tanimaz düzeye ulasmistir. Sözde demokrasi denilen sermaye sinifi ve feodal agalik sisteminin baslangici, 1964 yili emperyalist sandik demokrasisi oyunu, ülke gündemine, dönemin aymazligi altina girdi. Iktidari ele geciren egemen sinif, diktatörlügünü kurdu ve birakmasi da beklenmezdi. 27 Mayis Ihtilali ile devrimci bir cikis yapilmak, Atatürk Cumhuriyeti´ne geri dönüs cabalariyla feodal yapi kirilarak aydinlanma süreci devam ettirilmek istendi ve bunun icin de dünyanin en iyi anayasasi ortaya kondu... Ancak emperyalist kiskactan, NATO´dan cikilmadigi icin ABD emperyalizminin agina daha korkunc boyutlarda düsüldü. Ne kadar Kemalist, cumhuriyetci, ilerici, devrimci ve solcu varsa, iki ABD darbesiyle tanklar altinda birakildi. Icerde bulunan isbirlikci hainler ve sahte, sözde Atatürkcüler tarafindan bugünkü ilimli Islam altyapisinin dösenmesi saglandi. 12 Eylül fasizmi, 12 Mart´la bitirilemeyen devrimci birikimi, antiemperyalist yapiyi yerle bir etti. Türk Ordusu adina yapildigi dayatilan bu temizlik hareketi, Atatürk´ün kurdugu ve dünyada bir esi benzeri olmayan halk ordusunu yine halkina karsi ABD adina kullandi. Bugün Ordu´nun yeniden kazanmaya calistigi Kemalist onur, antiemperyalist cizgiye dönüs ve halk yakinligi, bütün bu karanlik ortami yirtip atma savasimindan baska bir sey degildir. O nedenle Güneydogu´da emperyalist bölücü etnik teröre karsi halk destegini bütün komuta kademesiyle birlikte aramakta ve almaktadirlar. 12 Mart ve 12 Eylül fasizmi altinda ülkeyi karanligin käbusu altina alan ABD emperyalizmi, bugün düstügü küresel cikmaz ve dünyanin cok kutuplu ortaminda, Türk Ordusu´nun Kemalist cizgiye geri dönüsünün tedirginligiyle, ordumuza amansiz bir kusatma ve saldiriyla, ic hainlerle birlikte cepheden yüklenmektedir.
Bugün yasanan, sivil 12 Eylül iktidarinin sürdürülmesine ABD ve AB olanca gücüyle destek vermekte, icerdeki hainleri de Soros fonlariyla beslemektedir. Ordu, Kemalizm´e dönüsün olumlu izlerini halkiyla birlikte yasamakta ve tüm ic ve dis saldirilari oyuna gelmeden sabirla bozmaktadir. Kuruldugu günden bu yana Cumhuriyet, hicbir dönemde bu kadar caresiz, korumasiz konuma ve devlet de karsi devrimin aginda yorgun düsmemistir. Her türlü yolsuzluk, karanlik ve yabancilara boyun egme, demokrasi adi altinda halka kabul ettirilmeye calisiliyor. Halk, yoksul ve sadaka kültürüyle cok cocuklu, issiz, assiz dilenci toplum haline dönüstürülerek Banglades, Pakistan, Afganistan, Irak ve Afrika halklari düzeyinde dilencilestirilmek isteniyor. Cünkü kralliklar ya da diktatörlükler ancak bu sekilde kurulabilir ve yasayabilir. Ama bu halkin icinden bir Atatürk ciktigi unutuluyor. Iste onun icin önce kamu kurumlarindan O´nun resimleri indirtiliyor, heykellerinin de kaldirilmasi icin bilim adami kilikli kisilerle halkin nabzi yoklaniyor...
Sonuc
Ülkenin dört bir kösesinde "milli" anlayisla kurulmus fabrikalarin, "KIT"lerin, bankalarin, limanlarin, tersanelerin, savunma sanayisinin, Milli Egitimin ve tarim gibi her alandaki heyecanin yeniden baslatilmasi geciktirilmeyecek bir ivedilik kazanmistir. Aksi takdirde Cumhuriyet ve Kemalist heyecani santim santim tüketilen bir toplum yaratilmaya calisilmakta, bu kusatma isbirlikci yönetimlerle adim adim gerceklestirilmektedir. Anayasa Mahkemesi tarafindan laiklige karsi odak durumuna gelmis bir iktidarin demokratik secenegi mutlaka olmalidir. Bir de Deniz Feneri adi verilen uluslararasi yolsuzluklarla ahtapotun kollari Avrupa´ya, dünyaya uzanmakta; icerdeki kollarina ulasilamamakta olup ülke gündemi isgal edilerek emek ve zaman kaybina neden olunmaktadir. Ülke, fenerin karanliginda, yogun bakimda yasamini sürdürmemelidir. Bu, Kemalist ülkeye yakismaz. Halkimiza ve ülkeye yazik olmaktadir. Isler bu anlayisla giderse yikilip yok olacagiz. Deniz Feneri´nin kayaliklarina kafasini carparak dagilmasi gerekenlerin ayakta kalamamasi gerekir. Bu fener, ampulün devre disi kalmasina neden olacak kadar yikici ve patlayicidir. Fenerin karanliginda, yogun bakimda yasamlarini sürdürmeye calisanlarin, ülkenin yazgisina daha fazla hükmetmelerine seyirci kalinmamalidir. Cumhuriyet, etnik ve dinsel bölücülügün kusatmasi altinda bugünkü kadar güc yitirmemistir. Darbe söylemleriyle, ülkenin yazgisina sahip cikan dinamik güclerini saf disina itmeye calismak ve emperyalizmin uyguladigi psikolojik savasa destek olmak, ülkeye yapilabilecek en büyük kötülüktür. Kurdugu Yugoslavya Sosyalist Federasyonu´nun emperyalizm tarafindan parcalanacagini son günlerinde fark eden Josip Broz Tito, bu saldirilarin yine Mustafa Kemal´in ülkesinden geri püskürtülecegini acikca ifade etmekten mutluluk duymustur. Cumhuriyet´i, yeniden Atatürk dönemindeki o görkemli, örnek, önder olan konumuna ve tertemiz ellerine kavusturmak zorunda oldugumuzu unutmamaliyiz.
Orhan Özkaya Anahtar Teslimi Türkiye adli kitabinin 185, 186 ve 187 nci sayfalarindan alintidir...

Hiç yorum yok: