Vecihi Hürkuş, 1896 yılında dünyaya geldi. Eğitim hayatına Üsküdar Füyuzati Osmaniye Rüştiye’sinde başladı ve Üsküdar Paşakapısı İdadi’sinde devam etti. Sanata olan ilgisinden Tophane Sanat Okulu’na geçti ve bu mektebi bitirdi. 1912’de Balkan Harbi’ne gönüllü olarak katılarak Edirne’ye giren kuvvetler içinde yer aldı.
Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun’daki esir kampında görevlendirildi. Tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan Tayyareci Makinist Mektebi’ne aldılar. Birinci Dünya Savaşı’nda 1915’te Bağdat Cephesi’ne makinist olarak gönderildi. Buradaki görevi, 7. ordunun hava işlerini hazırlayıp düzenlemekti. Rasıt (gözetleyici, uçakta gerektiğinde makinalı tüfekle savunma yapan kişi) olarak bindiği uçakta büyük bir kaza atlattı ve yaralandı. Pilotun durumu daha da ağırdı. Ama hiçbir zaman bu tutkusundan vazgeçmedi.
8 Ekim 1917’de uçağı düşürüldü. Düşmana teslim etmemek için uçağını yaktı. Esir olarak Nargin Adası’na (Hazar Denizi’nde) gönderildi. Adadan yüzerek İran’a kaçtı. Oradan da İstanbul’a çok zorluklar içerisinde 4 ayda gelebildi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü’nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey, başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada 1917’de Kafkas Cephesi’nde girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını düşürmüştür.
Vecihi Hürkuş, düşman uçağı düşüren ilk Türk tayyarecidir. 30 bin saat kayıtlı uçuş süresi vardır. Bu da yaklaşık 4 yıl havada kaldığını gösterir. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir – Seydiköy) Hava Meydanı’na ilk giren ve işgal eden kişidir. Vecihi Bey’e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilen tek kişidir.
Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. 1923’te ganimet olarak Yunanlılar’dan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. Ancak uçuş izni alamaz, heyetten kimse uçağı uçuramayınca, 28 Ocak 1925’te VECİHİ K-VI adını verdiği uçağını uçurur. İzinsiz uçtuğu için cezalandırılır. Hava Kuvvetleri’nden istifa eder. Sonrasını Vecihi Hürkuş’un kaleminden okuyalım:
“İstiklal Savaşı’ndaki elim mahrumiyetlerden doğan Milli Hava Sanayii ihtiyacı belirince 1923-24 senesinde ilk Türk tipi uçak olarak (VECİHİ K-VI) tayyaremi inşa etmiştim. Bu eserim güzel başarıya ulaşmasına rağmen arkadaşlar hasedine kurban edildi, bu muvaffakiyetten beklediğim takdir 15 gün hapis cezası halinde tecelli etmiş ve beni hürriyet içinde idealimi işlemek yoluna yürütmüştü.”
Vecihi Bey’in yaptığı tayyarelere ‘Kadıköy işi’ diyorlar Kadıköy’de yaptığı için. Kadıköy’de Keresteciler Çarşısı’nda bir dükkânın üst katını kiralar. Hürkuş’un ekibinde 2 marangoz, 1 hızarcı, 1 de tesviye ustası vardır. Bir apartman dairesinde ilk yerli uçağı yapmaya başlar. Esnaf her malzeme ihtiyacı konusunda onu destekler. Uçağı parça parça yapıp dışarıda monte eder. Kurbağalıdere’nin bulunduğu, şu an Fenerbahçe Kulübü’nün Antrenman Tesisleri Vecihi Bey’in aynı zamanda hem hava meydanı hem de Türkiye’nin ilk uçak fabrikasıdır. Burada yaptığı uçağı için, 14 Ekim 1930’da, “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını alır.
Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu, uçağa istenen belgenin alınması amacıyla Çekoslovakya’ya gitmek için izin alır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz uçağı gelmemiştir. Uçağa ait rapor, resmi evraklar önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiştir.
Hürkuş, 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini alır. Prag’daki teknik heyet “Dünyanın en iyi spor uçaklarından biridir” notuyla uçağa lisans verir.
25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkar, Avusturya’ya da uğrar, geceyi uçağında geçirir. Günlüğüne o geceyi şu 3 kelimeyle not eder:
“Gece Tayyarede Açıkta”.
5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelir. Hürkuş, uçağının atıl kalmaması için Posta idaresi ile çeşitli görüşmelerde bulunur. İlk kurulmak istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile Ankara-İstanbul arasında düşünülür. Bu arada, Türk Hava Kurumu yeni bir turne planlar. Ankara’dan başlayan uçuş Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy’de tamamlanır. Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafta en önemli yardımcısı, makinisti Hamit’in işine son verilir. Hürkuş’a ödenen uçuş tazminatı kesilerek Vecihi XLV uçağı uçuştan men edilir. Bundan sonraki uçuşların, Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum Hürkuş’un kurumdan tekrar ayrılmasına neden olur.
1932’de Vecihi Sivil Tayyare Mektebi isimli ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu açmıştır. Okulun motorlu ve motorsuz iki şubesi vardır. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak yapılır. Kalamış’ta bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası, bir de Fikirtepesi’nde uçuş alanları vardır. İlk 12 öğrenci Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan, Bedriye ve Eribe idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir kazası olmamıştır. Ama Eribe’nin acı hayatını burada anlatmamız gerekir.
Eribe, Vecihi Hürkuş’un kız kardeşi Remziye’nin kızıdır. 12 Ocak 1921 günü Eskişehir, Yunanlılar tarafından bombalanır. Remziye Hanım 23 yaşında şehit olur. Bir hafta önce Remziye Hanım’ın eşi Binbaşı Bedri Bey’in şehitlik haberi gelmiştir. Geriye 7 yaşında Nahit, 1 yaşında Emel ve 2 yaşında Eribe kalır. Çocuklar anneanne ve Vecihi Hürkuş’un yanında kalır. Bir süre sonra henüz bir yaşını doldurmamış Emel de hastalanır ve yaşama veda eder. Eribe’yi Vecihi Hürkuş kendi kızlarıyla birlikte büyütür. Eribe, Vecihi Bey’e baba demekte, Vecihi Bey de ona kızım demektedir. Sonrasını Vecihi Hürkuş anlatıyor:
“Eribe benim okulumda yetişmiş, cüretli bir uçucu ve Türk Havacılığı’nın ruhen çok erken yükselmiş bir vücudu idi. Onun uçuşlarından duyduğum zevk her şeyin üstünde idi. Yavrum son günlerin yani Cumhuriyet Bayramı için yaptığımız canlı faaliyetin tesiri ve arkadaşlarının devamlı atlayışlarını seyretmesi neticesi olacak, benden paraşütle atlamak müsaadesi istemişti.”
“29 Ekim 1936… Bu büyük gün, kim bilirdi ki hayatıma korkunç bir ıstırap sahifesi olacakmış… Sabah erken saatlerde meydanda toplanmış, bütün elemanlar ve ekipler o gün yapacağımız gösteri programının hazırlığına başlamıştık. Yavrum yanıma gelerek benden yeni bir atlayış izni istemişti. “Ne olur babacığım bir atlayış” diye yalvaran bu ses beni adeta büyülemişti.”
Türk Kuşu’nun Hipodrom’da yapacağı, 13. Cumhuriyet Bayramı gösterilerinde paraşütle yaptığı bu atlayış (paraşütü açılmadığı için) 18 yaşındaki Eribe’nin hayata veda etmesine sebep olacaktı.
Havacılık tarihinin efsane isimlerinden Nuri Demirağ ona bir uçak parası kadar bağış yapar. Hürkuş bu parayla “Nuri Bey” kod adlı Vecihi XVI yolcu uçağını yapar.
Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi için Vecihi Hürkuş’u Almanya’ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebi’ne ihtisas sınıfından başlatılmış, bir buçuk yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat 1939’da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye’ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığı’na başvurarak, Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesi’ni almak ister. Ancak yetkililer, iki yılda mühendis olunmaz diyerek kabul etmezler. Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Van’a sürgün yollanır, o da Türk Hava Kurumu’ndan bir kez daha istifa eder.
İstanbul Kalamış-Kadıköy’de ilk sivil uçağımız VECİHİ XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ XV, 160 beygirlik Mercedes uçak motorlu deniz kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir. 1954 yılında ilk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayolları’nı kurmuştur.
“Gezdiğim yabancı ülkelerde nasıl havacılığa başladıklarını, nasıl atölyeler yaptıklarını çok iyi biliyordum. Her şeyden önce milli inanç ve teşvik bu yoldaki başarının tek çaresiydi. Ben de muvaffak olmak için buna muhtaçtım. Elimizden alınamayacak tek özgürlük, tavrımızı seçme özgürlüğüdür. Benim özgürlüğüm milli bağımsızlığa giden tek yolun milli üretimden geçtiğine olan inancıma ömrümü vakfetmekti. Çünkü başkalarının kanatlarıyla uçmaya çalışanlar ‘HürKuş’ olamazlar..”
Gazeteci Hikmet Feridun Es, Eski İstanbul’dan Hatıralar kitabında şöyle der:
“Mühürdar’dan Feneryolu’na ilerlerken bakarsınız tepenizde pırpır küçücük bir uçak. Süzülür gelir önünüzdeki sokağın ortasına inerdi Vecihi. Kadıköylü olan ve “Tayyareci Vecihi” olarak bilinen Hürkuş, için 2013 yılında Kadıköy Kızıltoprak’ta bir anıt açıldı.”
Hürkuş, Amerikalılar Apollo 11 mekiğini Ay’a fırlattığı gün, yani 16 Temmuz 1969’da büyük bir yokluk içinde hayata veda eder. Cenazesine birkaç yakın arkadaşı dışında kimse gelmez.
Kaynak
Gece Tayyarede Açıkta – Orhan Bahtiyar, Vecihi Hürkuş – Bir Tayyarecinin anıları, Türk Havacılığında İz Bırakanlar – Bahattin Adıgüzel
Gece Tayyarede Açıkta – Orhan Bahtiyar, Vecihi Hürkuş – Bir Tayyarecinin anıları, Türk Havacılığında İz Bırakanlar – Bahattin Adıgüzel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder