8 Mayıs 2015 Cuma

Ruzi Nazar öldü ve onun kim olduğunu bilmiyorsunuz. - Nihat Genç

Marks’ın kitlelerin afyonu dindir sözü günümüzde yerini medyaya bırakmıştır.
Medya itaatkar tüketicilerine çok güveniyor ve hep yanılıyor!
Medya bir bilgisayar simülasyonu (matrix) içinde yaşıyor yani başka bir boyutta.
Sinema bir rüya fabrikasıydı ama şimdi medyayı yazlık sinemada izlemiyoruz, içindeyiz.
Biz içindeyiz diye medya ‘gerçeklik’ taşımıyor, bizi ve hayatı fazla abartıyor, lunapark aynaları gibi.
Düzenli disiplinli çalışmayan insanlar mucitçiliğe(!) ve manipilasyona çok yatkındır, çünkü önlerinde kurcalayacakları nesne yoktur, havada uçuşan asılsız söz ve fikirler aklına fazla takılır ve iradenizi aklınızı kullanamadan sürüklenir gidersiniz.
Gütenberg matbaayı icad etmedi, Gütenberg zamanında hurufat (harf kalıpları) zaten vardı, şu zeytin sıkma presinin nesi icad edilmiş olabilir, bu soru çok sorulur ve peki Gütenberg neyi icad etti, denir, icad olunan ‘okuyucu kitlesinin’ oluşumudur. Okuyucu kitlesinin oluşumu bu seri baskı tekniğini çok önemli hale getirdi.
El yazmaları pahalıydı ve seçkinlerin kontrolündeydi, tabii ki o el yazmalarını yorumlama hakkı da seçkinlerin imtiyazında, Tanrı buyruğunu yazan ve ahid sandığına kitleyen Musa’dır, o sandıkta yazılanları ‘yorumlayanlar’ hep elitler. Söz Tanrı’dan Musa’ya İsa’ya Muhammed’e onlardan da zamanla ‘seçkinlerin’ eline geçti. Söz’ü yorumlama hakkı ve imtiyazını ele geçirenler tarih boyu saltanatlarını kurdu, sanayi ve iletişim devrimiyle değişen bir şey yok, o söz’ü yorumlama hakkı yine ‘gizemli seçkinlerin’ elinde…
Ergenekon operasyonları sürecinde sözü yorumlayanlar itham edenler yargılayanlar hep medyayı ele geçirmiş o bilinmez görülmez ve kişilikleri çözülmez insanlardı.
İşte son onbeş-yirmi yıldır yoğun bir iletişim ağı içindesiniz, soğuk savaş, sağ-sol, istihbarat, Ergenekon, anti-komünizm. gibi lafları ne çok duydunuz.
Ve ne kadar cahiliz!
CIA’nın orta-doğu şefi Ruzi Nazar öldü ve onun kim olduğunu bilmiyorsunuz, üstelik onun hakkında birkaç cümle yazanlar yine onun yaveri tarafından hayatı etliye sütlüye dokunmadan ve magazinel yönüyle maskelenerek anlatılmış bir kitap!
Şaşırmayın: Hani Ergenekon aşağı Ergenekon yukarı diyoruz ya. Ruzi Nazar‘Ergenekon’un kendisidir. Hakiki Öz Ergenekon.
Bu sütunun imkanları yüzünden sadece çok cüzi bir kısmını fikir versin diye hikaye edeyim: Soğuk Savaş döneminde üç büyük dünya gücü vardı, Amerika, Sovyetler ve Bağlantısızlar.
Dikkatinizi ‘Bağlantısızlar’a çekelim. Nasır, Nehru ve Tito gibi dünya liderleri Bağlantısızlar hareketinin lideriydi. Ruzi Nazar’ın görevi Bağlantısızlar’ın işini bitirmekti. Bunun için hedef Abdülcemal Nasır’ın sonunu hazırlamak.
Tabii ki bunun için Ruzi Nazar İsrail’le ortak çalışıyordu. Ve orta-doğu’daki Baas (milli sosyalist) rejimleri devirmek için ellerindeki tek malzeme henüz tek bir matbaaları olacak güçleri dahi olmayan İslamcı yapılardı, Müslüman Kardeşler’le ilişkileri burada başlar.
Soğuk Savaş döneminde bizim laik Türkiye’nin gizli servisinin Müslüman Kardeşler’le yine Suriye sınırlarında Müslüman Kardeşler’i destekleyen ortak çalışmalarını unutmayın.
60’lı yıllarda gizli servisimizin tam anlamıyla İsrail CIA kontrolünde olduğunu da unutmayın.( Belge mi istiyorsunuz 60’lı yıllarda çıkan istihbarat dergimiz Orta-Doğu’nun yüzlerce sayısını inceleyin ve sonunda Orta-Doğu dergisinin sahipliğine Daily News matbaasının sahibi İlhan Çevik’in olduğunu unutmayın, İlnur Çevik’in babası.)
Hikayeye devam, Ruzi Nazar’ın elindeki büyük güç Sovyet üslerindeki Orta-Asyalı mühendislerdi.
Ve dünya savaş tarihine geçen İsrail-Mısır arasındaki altıgün savaşı hala gizemlerle doludur, önce şunu soralım 1967’deki bu savaşta İsrail neyine güvenip Suriye Mısır ve Ürdün’e üçüne karşı savaş açmıştır, ve savaştan sonra toprakları üç katına çıkmıştır ve Golan tepeleri ve Sina dahil.
Savaşın en gizemli yeri İsrail’in Sovyet üssü radarları sökecek kadar Mısır’ın içine girebilmiş olması, tüm savaş ve istihbarat tarihlerinde görülmemiş şaşkınlık yaratmıştır.
Ruzi Nazar’ın Orta-Asya ilişkileri burada işe yarıyor, Rus mühendislerin çoğu Orta-Asyalı Türk’tür ve Ruzi Nazar’ın kontrolündedir. Nasır imajı büyük bozguna uğradı. O günden sonra Baas ideolojisi gücünü kaybetti ve Orta-Doğu toprakları İslamcı ideolojiyle tanışmaya başladı, (uzun hikaye…) Nasır’dan sonra göreve gelen Enver Sedat’ın ilk işi Rus mühendisleri kovmak oldu.
Bu Orta-Asyalı ekibin kökeni Nazi Almanyasının çöküşüne dayanır, henüz CIA büyük yaygın sofistike bir istihbarat örgütü değildi, işte Naziler’den geriye kalan belgelerde büyük bir Orta-Asya ağı şeması ortaya çıktı, bir ucu Türkiye’de olan esir Türkler ideolojisini işleyen ve esir Türkler isyanını örgütleyen bu şemanın adı Ergenekon’dur.
CIA bu şemayı aynen alıp anti-komünist mücadelenin merkezine yerleştirdi. Türkiye’de 40’lı 50’li yıllarda tohumları atıldı ama bu tohumların kurumları 60’lı yıllarda görünmeye başlandı. Komünizmle Mücadele Derneği, MHP gibi.
70’li yılların başında Ruzi Nazar’ın Ankara Bahçeli semtinde oturduğunu unutmayalım, 70’li yılların sonunda Ankara Bahçeli’de yedi komünist gençin katledilmesini unutmayalım, katledenlerin ilişkilerinden ipi tuttuğunuzda Ruzi Nazar’a çok kolay uzanırsınız…
12 Mart ihtilalinin en çok yaradığı partinin genç yeni kurulmuş MHP olduğunu da unutmayalım. Ölümünden sonra hatta ekranlarımızda elçilerin yaptığı konuşmaları dinlersek MHP’nin İsrail ve Amerika’yla özel ilişkilerini de unutmayalım.
Yazıyı gizemli hale getirmek için daha özel hikayeler anlatayım, Türkiye’de Ergenekon operasyonları sürerken. Eski kitapçıdayım. Birkaç çuval küflenmiş askeri kitap gördüm. Kitapları elime aldım. Bu kitaplar nerden geldi dedim. Türkeş ölünce ailesi atmış dediler.
Satın alınacak değerde değildiler. Hatıra kabilinden birkaç tanesini aldım. Ta oracıkta ayak üstü kitap sayfalarını çevirirken içinde eski daktiloyla pelür dediğimiz ince kopya kağıdına yazılmış bir rapor gördüm.
 Rapor Alparslan Türkeş’e sunulmuş. Rapor’un başlığı, sıkı durun: Ergenekon. Altmış ihtilalinde Türkeş ihtilalin önderiyken takdim edilmiş. Raporda şunlar yazıyor: Yapılacak eğitim çalışmalarına Ergenekon adı verilecek. Kurulacak kültür ve eğitim programlarına‘Ergenekon’ adı verilecek. İşte böyle bir sayfalık doküman. Daha önce Ergenekon başlığında Türkçü dergiler de çıkarılmıştı ama bu farklı. Burada Ergenekon ismi‘istihbarati’ kurumlar içinde geçiyordu.
Yirmili yaşlarda sağcı bir çocuktum eleştirel ve bağımsız bir dünya görüşü içinde kitaplar  yazılar yazma serüvenim 35 yılını dolduruyor, ama sizlerin kitaptan bildiklerini ben hem kitaplardan ve hem de birebir tanıklıklarımdan yaşayıp öğrendim, geçmiş kırk yıl içinde nice bakanlarla oturdum tanıdım sonra hayatlarını geçmişlerini ister istemez zihnim takip etti.
Kitlelerin erişebildiği medya tam anlamıyla ‘çöplük’. Google denilen bir mezbelelikte bu çöplük’ü eşinip duran milyonlarca avcı-toplayıcı var. Çağımız iletişim çağının avcı-toplayıcı devrini yaşıyor.
Çöplükte eşinen çaresizlerin seçkin elit kişi ve yapıların ‘manipilasyonuna’ çok açık olduğunu geçtiğimiz yedi sene bize ispatladı.
Şaka değil gerçek Gladyö tarafından kitleler gaza getirildi güya  gladyöye(!) karşı bir linç başlatıldı. Gladyönün kitleleri medyamızla manipüle etmesine kendisine özgürlükçü diyen yazarlar yapılar bir ülke seferber olup katıldı.  Üstelik yer yerinden oynadı kurumlar hukuk asker muhalifler gladyö’nün uzantısı diye topyekün içeri tıkıldı.
Oysa birkaç gün önce Gladyönün Orta-Doğu topraklarında tohumlarını atıp sonra uzantısı elemanlarıyla kurup İsrail ve Amerika hizmetine veren adam Ruzi Nazar öldü ve kimsecikler hala hakkında tek satır bilgi veremiyor.
Altmışlı yıllardan bugüne siyasi kişilik ve kurumları ister istemez zihniniz takip ediyor, mesela Taha Akyol kimdir Cemil Çiçek kimdir, insan ister istemez soruyor, zihninizde takip ettiğiniz şeyleri kitaplar yazmaz, birebir görüştüğümüz ve hayatlarına şahit olduğumuz ne çok insan…
Ergenekon operasyonları başladığı daha ilk gün, CIA’nın bu eski anti-komünist yapının yerine şimdi İslamcı bir cemaati geçirdiğini çok iyi gördük ve anında söyledik.
Bir nevi CIA hepimizle .aşak geçiyordu. Aslında kendi eski örgütünü yeniden yapılandırıyordu. Gelişen İslamcı cemaat yapılarını daha yaygın ve güvenilir ve devlet içinde daha etkili buluyordu.
Bu Ergenekon operasyonlarında en şaşırtıcı ve uyanmamızı sağlayan taraf gerçekten anti-komünist dönemin ‘gladyöleştirilmiş’ elemanlarından hiç kimsenin adının olmayışıydı.  
Ergenekon operasyonlarında bahsi geçen isimler 90’lı yılların ortalarında topa girmiş ismi sivrilmiş kişilerdi. Tek ve en büyük suçları, Soğuk Savaş’ın bitişini bir şans olarak görebilir miyiz diye milli sorular sormuşlardı ve Soğuk Savaş’ın neye dönüşeceğini hesaplayamamış olmalarıydı.
Bu şaşırtıcı gelişmeye önce Susurluk operasyonlarında tanık olduk, medyada afişe olunanlar kafayı kırmış hapçı harekatçı polislerdi, oysa o polislerin başındaki resmi şeflerden tek birinin adının geçtiğini görmedik, ki bu görünmeyen polis şefleri cemaatin elemanlarıydı.
Susurluk’ta güya büyük bir temizlik harekatıydı ama cemaatçi polislere hiç dokunulmamıştı.
Son kongrede parçalanan Doğru Yol Partisi’nin kadrolarını iyice incelerseniz cemaat ve DYP’nin nasıl içiçe derin ve büyük bir yapılanma olduğuna şahit olursunuz.
Kısa keselim ‘aydın havası’ olsun.
Sonra arası açılan, Türkeş’in 60’lı yıllardan en yakın arkadaşı Muzaffer Özdağ ( yazar, MHP’li Ümit Özdağ’ın babası) 12 Eylül’den sonra Türkeş’e bir laf etti: Bir milyon gençle hiçbir şey yapamadın, diye.
Aynı lafı bugün Fethullah’a Gülen’e söylüyorlar, üstelik Türkeş’in gücü sokak gücüydü, Fethullah Gülen’in gücü hakim savcı polis devlet gücüydü, bir milyona yakın ‘mürid’le hiçbir şey yapamadı…
Ülkücülerin sonu 12 Eylül’de fikri iktidarda kendileri Mamak’ta hücrelere sürüklendi.
Cemaatin sonu fikirleri iktidarda kendileri Silivri’de kodese sürüklendi.
CIA’nın dokunduğu yönlendirdiği iki büyük siyasi hareket, Anadolu gençliğinin altmış yıllık kuşağını ve enerjisini yedi bitirdi.
Malumunuz Türkler tarla sürmemek yemek yapmamak ve böcek yememek için Orta-Asya’yı terk etmiş bir kavim.
Malazgirt Savaşı’nı dahi üzerinden bin yıl geçti gerçekliğiyle anlatacak bir vakanüvisimiz olmadı… Üçyüzyıl süren Haçlı seferlerini dahi cepheleri komutanlarıyla tarihi gerçekliğine uygun anlatacak yazarlarımız olmadı, maalesef kendi savaş tarihimizi dahi batılılardan öğreniyoruz.
Gerçek yazarlar devreye girmeyince, iş avcı-toplayıcılara çöp ayıklayıcılara kalıyor, onların çöplüğünü de hazırlayan medyayı elinde tutanlar yani ipi gizlice tutanlar.
Altmış yıl içinde biri milliyetçi diğeri İslamcı iki milyon genç, hayatlarını feda etti, ölümüne bağlandılar, ölümüne inandılar, davalarına ölümüne sadık kaldılar, hatta ölümsüz kahramanca mücadele ettiler, hatta hepsi saf dürüst tertemiz Anadolu çocuklarıydı.
Ama kim adına?
Bu gençlerin samimiyetinden hiç şüphem yok. Ama kim adına sorusunu hala soramadılar.
Ve içlerinden hiç değilse birkaç yazar ağbi bunca ağır felaketten sonra ipi kimlerin tuttuğunu onlara söyleyebilmeliydi.
İşte Ruzi Nazar’ın arkadaşları an itibariyle en büyük yayın organında günbegün yazıyor, neden Ruzi Nazar’ın özel misyonunu ve tanışıklıklarını yazmıyorlar?
Bahçelievler’de yedi kişiyi katleden Haluk Kırcı ya da bavul taşıyan Mehmet Baransu?
Bu yazarlar hiçbir dönem bu genç ‘kurbanlar’ listesinde yerini almadı, bu yazarlar hiç ateşe atılmadı, onlar hala yerlerini koruyor olan yine genç tetikçilere oluyor ve onlar hala ipi gizlice tutuyorlar.
Sevgili okuyucu, işte yukarda çok da edebi lezzetler taşımayan bir yazı yazdım, çok da çarpıcı olmayan.
Ama bu yazıdaki açık kapalı aktörlerden uzak ve bağımsız kalabilmek uğruna bir ömür verdim.
Bu yazının anafikrini birgün yaşayacağız göreceğiz diyebilmek uğruna.
Genç kurbanları ipi gizlice tutanlara karşı uyarmak için.
Ve kolay erişebilir bir medyada kolay erişebilir  kolay yönlendirilebilir bir yazar asla olmayacağımın maliyetini hayatımızla ödedik.
Haluk Kırcılar Mehmet Baransular Ogün Samastlar bir daha kullanılmasın on yıllarca kodeslerde yatmasınlar diye biz de bir gençliğimizi bütün iplerden uzak kodes gibi kütüphaneye kapatıp yaşadık.
Gençliğimizde milliyetçi bir kuşağa ipi gizlice tutanları anlatamadık.
Orta yaşlarımızda bir müslüman cemaate ipi gizlice tutanları anlatamadık.
Ey okuyucu biz de barut bitti, bakalım bundan sonraki gençliğe, kodeslere düşürtmeden, kullandırtmadan, hayatlarıyla oynanmadan, kurban edilmeden. anlatabilmeyi siz başarabilecek misiniz?
İpi gizlice tutanları nasıl mı tanıyacaksınız?
Nemli yarasa burunlarından!
Bu savaş uğruna ölecek gençleri bulmakla başlıyor.
Ve bana sorarsanız seçim öncesinde…
En isabetli hava saldırılarını Tayyip Erdoğan yapıyor!
Beyin sıçanlı ama uğruna ölünecek bir gençlik hazırlıyor!
Nihat Genç 
Odatv.com

Hiç yorum yok: