Hıdırellez, Türk Dünyasında kutlanan ilk yaz bayramlarından biridir. Kaynağı çok eskilere dayanır. Bu bayrama Anadolu’da ve Anadolu dışında Türk halkı büyük ilgi gösterir. Birçok gelenek ve görenek bu vesileyle yaşatılır. Dolayısıyla Hıdırellez, Türk toplumunu canlandıran, birlik ve beraberliği pekiştiren bir olgudur.
Her canlı doğar, büyür ve ölür. Mevsimler de böyledir. Bahar bir doğuş, yaz gelişme, güz olgunluk, kış da bir uykuya dalıştır. Bu nedenle mevsimler arasında baharın önemi büyüktür. Ya da bahar diğer mevsimlerden farklıdır.
İnsanın güzelliğinin, gençliğinin, heyecanının, dorukta olduğu yılları ömrün baharı olarak nitelendirilir. İnsanlarda böyle de tabiatta farklı mı? Tabii ki değil, tabiatta da bahar şenlik, tazelik ve canlılıktır. Baharın gelişiyle tabiatta köklü değişiklikler olur. Bahçeler, kırlar renk renk çiçeklerle bezenir. Her taraf yemyeşil olur. Her yerde bir canlılık ve şenlik havası görülür. İnsanlar kışın vermiş olduğu uyuşukluktan, rehavetten kurtulur. Herkes coşar, yerinde duramaz olur.
İşte bu nedenle, baharın gelişine mevsimlerin yaşandığı hiçbir yerde kayıtsız kalınamaz. Ancak bu ilgi Türk Dünyasında biraz daha fazladır. Dolayısıyla Türklerin yaşadığı hemen her yerde baharın gelişiyle birlikte Nevruz ve Hıdırellez kutlamaları görülür. Bu kutlamalar da sayılamayacak kadar çok adet ve geleneklerimizin ortaya çıkmasını sağlar.
Hıdırellez havaların iyice ısındığı, Hızır ile İlyas’ın buluştuğuna inanılan 6 Mayıs günüdür. Dolayısıyla Hızır ve İlyas kelimelerinin halk dilinde birleştirilmesiyle Hıdırellez şeklini alan bu gün 6 Mayıs’ta kutlanır.
Bir rivayete göre de, Hıdırellez kavramı “Hıdır” ve “Ellez” adlarında iki sevgilinin adının birleştirilmesiyle oluşmuş ve bu sevgililer anılan günde birbirlerine kavuşmuşlardır. Kutlamalar sınırlı olmayıp, bu günlerin öncesinde ve sonrasında da görülür. Eski Türk Takviminde yıl iki ana bölüme ayrılır. 6 Mayıs – 8 Kasım arasındaki 186 günlük bölüme Ruz-ı Hızır (Hızır günleri, yeşil veya yeşeren günler); 9 Kasım –5 Mayıs arasındaki 179 günlük bölüme de Ruz-ı Kasım (Kasım günleri) denir. Buna göre Hıdırellez, Hızır günlerinin ilkidir.
Sebep ne gösterilirse gösterilsin aslında Hıdırellez kutlamalarının gerçek sebebi kışın sona ermesi ve de tabiatın canlanmasıdır. Miladi 6 Mayıs, yani Hıdırellez günü Rumi takvime göre 23 Nisana denk gelir. Halk arasında Rumi Takvime göre “Yedi Mayıs” ya da “Mayıs Yedisi” olarak adlandırılan bu gün, Miladi Takvime göre, 20 Mayıstır. Bu nedenle Giresun gibi, bazı yörelerimizde Hıdırellez 20 Mayıs’ta kutlanır. Ama genelde Hıdırellez kutlamaları 6 Mayıs günü yapılır. Aslında astronomik olarak da 6 Mayıs doğru bir tarihtir. 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece, güneş Ülker burcuna girer ve yaz başlar.
Görüldüğü gibi, kutlama günlerinde takvimlerden kaynaklanan, yörelere göre küçük farklılıklar vardır. Hıdırellez günü yazın başlangıcı olarak görülse de bazı yıllar, bazı yerlerde umulmadık soğuklar ve kar yağışı bile olur. Hatta “Hıdırellez yaz kapısı, yedi gün sürer tipisi” şeklinde bir atasözü de vardır. Böyle durumlarda kutlamalar ya ertelenir ya da kapalı yerlerde yapılır.
Hıdırellez, Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden önce de kutladıkları önemli bir gündür ve kaynağı yüzyıllar öncesine dayanır. Bu kutlamalar İslamiyet’in kabul edilişinden sonra İslami motiflerle de zenginleşerek Türk kültür coğrafyasındaki yerini almış, İslamiyet’ten önce Türk toplumu içerisinde yer alan adetler de yaşatılmıştır ki bu konuda İslam dininin göstermiş olduğu toleransı da göz ardı etmemek gerekir. Çünkü aşağıda görüleceği gibi Hıdırellez günlerinde yaşatılan geleneklerden bir kısmı İslam Dininin esaslarına uymaz.
Bununla beraber, Türk Dünyasında Hıdırellez kutlamaları esnasında, kaynağı çok eskilere dayanan adet ve gelenekler ortaya çıkmıştır. Bunları şu şekilde gruplara ayırmak mümkündür:
1 -Kırlara Çıkma, Eğlene, Şenlik ve Oyunlar Düzenleme
2 -Yiyecek Hazırlama
3 -Temizlik Yapma ve Giyim Kuşam da ki Değişiklikler
4 -Hediyeleşme, Akraba Ziyareti ve Sosyal Dayanışma
5 -Ad Verme
6 -Ateş Yakma ve Üzerinden Atlama
7 -Hızır Baba İnancı
8 -Kabir Ziyareti, Kurban, Dua ve Diğer Dini Motifler
9 -Bolluk ve Bereket Gelmesi İçin Yapılanlar
10 -Sağlık, Mutluluk, Bahtı Açıklığı için Yapılanlar ve Tutulan Dilekler
11 – Diğer İnançlar
2 -Yiyecek Hazırlama
3 -Temizlik Yapma ve Giyim Kuşam da ki Değişiklikler
4 -Hediyeleşme, Akraba Ziyareti ve Sosyal Dayanışma
5 -Ad Verme
6 -Ateş Yakma ve Üzerinden Atlama
7 -Hızır Baba İnancı
8 -Kabir Ziyareti, Kurban, Dua ve Diğer Dini Motifler
9 -Bolluk ve Bereket Gelmesi İçin Yapılanlar
10 -Sağlık, Mutluluk, Bahtı Açıklığı için Yapılanlar ve Tutulan Dilekler
11 – Diğer İnançlar
Kırlara Çıkma, Eğlence, Şenlik ve Oyunlar Düzenleme
Hıdırellez kutlamaları denilince ilk aklımıza gelen gelenek, kırlara çıkmadır. Çünkü baharın gelişiyle birlikte, insanlar kırlara çıkmak, güneşin, yeşilin tadını çıkarmak isterler. Bu gelenek çok eskiye dayanır.
Balıkesir’de Hıdırellez kutlamaları genellikle yeşillik, su kenarları ve ağaçlıklı mesire yerlerinde yapılır. Bu eski bir görenektir. En yoksul kimseler bile kendilerini bundan uzak tutamazlar. Bu gün genellikle yeşillikler arasında geçirilir.
Bilecik’in Söğüt ilçesinde Hıdırellez günü genellikle Ertuğrul Gazi Türbesinin koruluğu başta olmak üzere, yöredeki piknik alanlarına gidilerek, gün batımına kadar eğlenilir. Kasabadaki hemen her kes bu eğlencelere katılır. Eğer 6 Mayıs, hafta sonu tatili dışında bir güne denk gelirse, o gün genelde çalışılmaz.
Bolu’nun Yığılca ilçesinde Hıdırellez günü Melen çayı kenarına pikniğe gidilir, balık tutulur, oğlak kesilir, çocuklar için soğan kabuğu ile boyalı yumurta kaynatılır. Kutlamalar için suyun ve yeşilliğin bol olduğu yerler tercih edilir. Gölyaka’da güreşler düzenlenir.
Burdur Bucak’ta, Mayıs ayının ilk haftasına rastlayan Hıdırellez de Bucaklılar yeşillik, ağaçlık, sulak ve temiz havalı mesirelik yerlere giderler. Buralarda yenilir, içilir. Çeşitli oyunlar tertip edilerek eğlenilir.
Edirne ve çevresinde Hıdırellez eğlenceleri genellikle bir türbenin etrafında veya ağaçlık bir alanda yapılır. Yörede her yıl düzenlenen “Kırkpınar Güreşleri’nin kaynağı da Hıdrellez günü yapılan bir güreşe dayanmaktadır.
Hatta 1940’lı yıllara kadar, güreşler Hıdırellezden üç gün önce başlar, üç gün devam eder ve Hıdırellez günü sona ererdi. Böylece güreşler, kırlarda yapılan Hıdırellez kutlamalarının bir parçası olurdu.
Erzurum için baharın gelmesini müjdeleyen Hıdırellez, 6 Mayısta bir bayram havasında kutlanır. Abdurrahman Gazi Türbesi, Köşk, Hasankale, Ilıca, Serçeme, Söğütlü gibi mesire yerlerine giden halk piknik yapıp eğlenir. Önceden hazırlanan yiyecekler yenir ve teneke semaverlerde yapılan sıcak çaylar içilir. Başta Vali olmak üzere, Belediye Başkanları ve diğer üst düzey yöneticilerin de katıldığı kutlamalar ise Kuyular mevkinde yapılır.
Buradaki konuşmalarda Erzurum’u çok etkileyen ve aylarca devam eden kara kışın bittiği, Hıdırellez gününün birlik ve beraberlik günü olduğu, gelenek ve göreneklerin yaşatılması gerektiği dile getirilir. Daha sonra öğrenciler tarafından elma yeme yarışı, yoğurt yeme yarışı, telis yarışması, kaşıkla yumurta taşıma yarışı yapılır. Güreş tutulur. Mini skeçler oynanır. Erzurum Bar Ekibi oyunlar oynar. Türküler söylenip oynanır.
Eskişehir’in tüm ilçe ve köylerinde Hıdırellezin kutlandığı mesire yerleri vardır. Buralar bilhassa su kaynaklarının bulunduğu ağaçlık yerler ve harmanlıklardır. Halk buralarda Hıdırellez günü piknik yaparak eğlenir.
Isparta’da halk, Hıdırellez günü mesirelik yerlerde piknik yapmaya, eğlenmeye ve dinlenmeye gider. Isparta’da yılın ilk toplu kır gezisi bu gün yapılır.
İstanbul ve çevresinde Hıdırellez, ilk yaz veya seyran bayramı olarak adlandırılır. Eskiden daha çok rağbet görmesine rağmen günümüzde de kırlara çıkanlar çok olur.
İzmir’de Narlıdere ve çevresinde yaşayan Tahtacı Türkmenleri Hıdırellez günü kırlara çıkar, çalgılar çalar, şarkı, türkü söyleyerek, yer, içer eğlenirler. Çocuklar bu gün güneş doğmadan çiçek toplarlar ve evlerin kapılarına asarlar İzmit’te Hıdırellez günü mesire yerlerine gidilir, buralarda akşama kadar eğlenilir.
Karadeniz bölgesinin hemen her yerinde Hıdırellez kutlamaları çerçevesinde yine kırlara çıkılır ve toplu olarak horon tepilir.
Kırklareli’de Hıdırellez günü Aşağı Pınar ili İnci Dereye inilir. Burada çeşitli yemekler yenilir ve eğlenilir. Bu telaş esnasında delikanlılar tarafından yemek çalma adeti de vardır. Bu gün öğleden sonra hep eğlenceye ayrılır. Kırlarda salıncaklar, çıkrıklar kurulur. Kızlar bunlarda sallanıp dönerken çeşitli değişler söylerler.
Kütahya’da Hıdırellez günü kırlara çıkılır, çadırlar kurulur, dönme dolaplar, salıncaklar hazırlanır. Herkes eğlenir.
Manisa’nın Soma ilçesine bağlı Tarhala köyünde Hıdırellez günü başlamak üzere üç gün süreyle “kuzu bahçeleri”adıyla bir kutlama yapılır. Bu süre içinde, yayla gibi olan kiraz bağlarında kalınır. Köyden üç günlük yiyecek ve yatak götürülür, genelde hep kuzu yenir.
Safranbolu’da sabah namazı vaktinde kutlamaların yapılacağı yeşillik, sulak yerlere gidilir. Çünkü Hızır ve İlyas’ın sabah ezanı ile öğle ezanı arasındaki bir zaman diliminde buluşacaklarına inanılır.
Samsun’un Terme ilçesi Sakarlı beldesinde geleneksel hale gelen Hıdırellez şenlikleri yapılır. Şenlikler kapsamında at yarışları, yağlı güreş müsabakaları, halk konserleri, halk oyunları ve havai fişek gösterileri yapılır.
Sivas’ta Hıdırellez günü kırlara çıkılır. Yeşillik, ağaçlık ve sulu mesire yerlerinde piknik yapılır. Sinop’ta da Hıdırellez günü özellikle kadınlar kırlara çıkarlar. Bu güne Tekke bayramı veya Tekke günü derler. Bir gün önceden tekke yerinde dolap veya beşikler kurulur. Genç kızlar dolaplarda dönüp, beşiklerde sallanırken maniler söylerler. Daha sonra da “Alaylar alaylar” ve “Hisarımın çevresi” adlı oyunları oynarlar.
Tekirdağ’da, Hıdırellez genelde mesire yerlerinde kutlanır. Buralara günü birlik gidilir. Hemen her mesire yerinde Tekirdağ karşılaması, mendil oyunu, çiftetelli ve mendil kapma, can topu, istop, ip atlama, salıncak gibi çeşitli sportif oyunlar oynanır.
Yozgat’ta en zengin sofralar, Hıdırellez günü kırlarda, ağaç gölgeleri ve çimenler üzerinde açılır. Nişanlı oğlu veya kızı olanlar, dünürleri ile birlikte kırlara çıkıp yer, içer, eğlenirler ki buna “Eğrice yapma” denir.
Sivas’ta ise Hıdırellez gününe “Eğrilce”adı verilir. Nişanlı gelini olan aileler, bu gün gelinlerini ve gelinin akrabalarını pikniğe götürürler. Kırlarda yer içer, eğlenirler.
Hemen her yörede olduğu gibi, Zonguldak’ta da Hıdırellez günü kırlara çıkılır. 5 Mayıs gecesi, evinde bekâr erkek ve kız çocuğu olanların kapılarına teneke çakılır. Bu tenekenin anlamı, yarın toplanın pikniğe ve eğlence yerlerine gidelim demektir. Bu uyarıyı alan herkes sabah erkenden pikniğe giderler. Halkın büyük bir bölümü yeşil ve düz alanlarda eğlenir. Top oynanır, çeşitli yarışmalar düzenlenir ve getirilen yiyecekler bir arada yenir. Yöresel türkü ve maniler söylenir.
Ankara, Amasya, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Diyarbakır, Edirne, Hatay, Isparta, İçel, İzmir, Kayseri, Kırklareli, Kütahya, Manisa, Mardin, Ordu, Samsun, Sinop, Trabzon, Yozgat gibi illerimizde Hıdırellez günü (6 Mayıs) festivaller düzenlenir.
Anadolu’nun hemen her yöresinde yaşatılan bu geleneklere Anadolu dışındaki Türk Dünyasının muhtelif yerlerinde de rastlanır. Kırlara çıkmanın yanı sıra Hıdırellez günlerinde çeşitli seyirlik oyunlar da sergilenir. Bu tür faaliyetlerle eğlencelere renk katılır.
Ahıska Türkleri Hıdırellez günlerinde kutlamalar yaparlar. Hıdırellez günü, yakın köylerin halkı toplanarak dağa temaşaya çıkarlar, çalgılar çalıp eğlenirler. “Yığınak” dedikleri bu eğlenceler bir ay kadar devam eder. Biçim zamanı yeniden köylere dönülür.
Azerbaycan Türkleri Hıdırellezi 10 Şubatta kutlarlar. Kiçik çile ya da Hıdır Nebi bayramı olarak da adlandırdıkları bu günde çeşitli şenlikler düzenlerler. Çocuklar ve gençler evleri gezip, hediyeler toplarlar. Maniler söylenir, oyunlar oynanır.
Gagavuzlar ise Hıdırellez günü tartılırlar. Mevsim içinde zayıflayıp zayıflamadıklarına bakarlar. O gün her yerde oyunlar oynanır.
Kırım Türkleri, Hıdırellezden birkaç gün önce de eğlenmek için kırlara çıkarlar. Bu adete “Yavur yüzü” denir. Hıdırellez öncesinde kırlara çıkmak, bölgede yaşayan Hristiyanlardan önce Hıdırellezi karşılamak içindir.
Makedonya Türkleri, Hıdırellez günü su başlarına, ağaçlık yerlere giderek piknik yapıp eğlenirler.
Üsküp’te 5-7 Mayıs tarihleri arasında Uluslar arası Çalıklı Hıdırellez Bahar Şenlikleri Festivali düzenlenir. Bu festivale Ülkemizden de sanatçılar katılır.
Üsküp’te 5-7 Mayıs tarihleri arasında Uluslar arası Çalıklı Hıdırellez Bahar Şenlikleri Festivali düzenlenir. Bu festivale Ülkemizden de sanatçılar katılır.
Kosova’da da Hıdırellez kutlamaları oldukça yaygındır. Kosova şehirlerinden başlayarak en küçük köylerine kadar bu gelenek güzel bir çayırda, güzel bir kaynak, güzel bir nehir kenarında veya ünlü bir türbe etrafında ama hep açık havada, yeşilliğin bol olduğu bir yerde yaşatılır. Salıncaklar kurulur, davullar, zurnalar çalınır, oyunlar oynanır.
Yiyecek Hazırlama
Hıdırellez kutlamalarının en eski geleneğine uyarak kırlara çıkanlar tabii ki yanlarına çeşitli yiyecekler alırlar. Ev hanımları günlerce önceden başlayarak kırlarda ve bayram süresince evlerde yenilecek ya da fakir fukaraya, konu komşuya dağıtılacak veya çocuklara verilecek olan yiyecekleri hazırlamaya başlarlar.
Anadolu’nun hemen her yerinde bu tür hazırlıkları görmek mümkündür.
Bolu’nun Gerede ilçesinde Hıdırellez günü davul çalınarak Esentepe’ye gidilir. Herkesten odun toplanarak ateş yakılır. Yemekler pişirilir ve hep birlikte eğlenilir. Cumaova ilçesinde ise, Hıdırellez günü gelmeden önce kuru mısır pişirilir. Küllü su ile kabukları sıyrılır ve herkese ikram edilir. Hıdırellez çorbası olarak keşkek pişirilir.
Balıkesir’de Hıdırellez öncesinde, o gün yenecek yiyecekler hazırlanır. Özellikle “keşkek” yapılır. Eğer piknik için gidilen yerde akşama kadar kalınacaksa, genelde yiyecekler götürülür ve yemekler orada pişirilir. Yörede Hıdırellez günü yapılan yemekler şunlardır: kuzu eti, yaprak sarması, sebzeli yemekler, börek, pirinç veya bulgur pilavı, sütlaç, irmik veya un helvası. Ayrıca Hıdırellez günü sabahleyin kırlarda süt ve sütlü kahve içilir.
Erzurumlu hanımlar Hıdırellez günü mesire yerlerinde yemek üzere kete, çörek, baklava, börek, et, yumurta, civil peynir, taze lor gibi yiyecekler hazırlarlar.
Eskişehir’de ise, Hıdırellez günü mesire yerlerinde yemek için çörekler, gözlemeler, göbekliler, pastalar yapılır ve bol miktarda yumurta haşlanır. Bu iş yapılırken, suya soğan kabuğu atılır ve yumurtaların boyanması sağlanır.
İzmir’de yaşayan Tahtacı Türkmenleri Hıdırellez günü bol bol süt içerler. İzmit’te Hıdırellez günü için her evde hazırlık başlar. Kırlarda yenecek dolma, çörek, kaynamış yumurta, mücver, börek gibi yiyecekler hazırlanır.
Kandıra’da o yılın ilk beyaz peyniri Hıdırellez günü yapılır.O gün erkenden kalkan çocuklar mandıra denilen koyun ağıllarına giderek bu peynirden yerler.
Kırklareli’de Hıdırellez için özel yemekler hazırlanır. Özellikle kuzu ve oğlak kesilir ve bunların etleri pişirilir. Çörek yapılır. Çörek bir nevi yağlı, yumurtalı ekmektir. Hıdırellezden bir gün önce pazılar açılır., çörekler döşenir, aralarına yumurta, peynir ve yağlar sürülür. Hıdırellez sabahı üç beş aile toplanarak bir fırın yakarlar. Tepsiler içindeki çörekler pişirilir. Yine Hıdırellez için, hayvanların ilk süt mahsullerinden taze peynir yapılır.
Kütahya’da Hıdırellez günü kırlarda yemek üzere hemen her evde en nefis yemekler hazırlanır. Kuzu kızartmaları, dolmalar, börekler, helvalar yapılır. Yöresel “kirdi pidesi” ve “hamırsız” gibi yiyecekler bu güne ayrı bir özellik katar. Ayrıca, gözleme denilen Kütahya böreği, peynirli pide, tahinli ve haşhaşlı lokum, cimcik mantı, güveç, su böreği, baklava, irmik helvası gibi şeyler de kır eğlencelerinin vazgeçilmezidir.
Sakarya’nın Pamukova ilçesine bağlı köylerde Mayısın altısında, yani Hıdırellez günü başlayıp Mayısın sonuna kadar devam eden pilav pişirme geleneği vardır. Her köyün pilav günü ayrıdır. Pilavlık malzeme köylülerin ortak katkısı ile temin edilir. Büyük kazanlarda pişirilen pilav, davetlilerin de katılımı ile öğle namazından sonra çayırlık bir alanda yenir. Böylece dostluk ve samimiyet de gelişir.
Sivas’ta Hıdırellez günü için, tava adı verilen, fırında pişirilmiş et yemekleri, börek, mantı, su böreği, yumurta gibi yiyecekler hazırlanır.
Sinop ve çevresinde Hıdırellez dolayısıyla kadınlar tarafından düzenlenen Tekke günü için herkes maddi durumuna göre kuzu doldurur, tavuk pişirir, helva, börek ve türlü türlü hamur işi ve tatlılar yaparlar.
Trabzon’da düzenlenen Hıdırellez törenlerinde ise kuzu çevrilir, tavuk dolması, yalancı dolma, un helvası, hamsi buğulama gibi yemekler yapılır.
Yozgat’ta da Hıdırellez hazırlıkları genelde giyim ve yiyecek üzerinedir. Senenin en leziz ve çeşitli yemekleri Hıdırellez günü için hazırlanır. 5 Mayıs günü hemen her evde hazırlık vardır. Hanımlar ocağı çift yakar. Hatta bazıları mangala da kömür dökerek üç eder. Hanımların peştemalları akşama kadar çıkmaz. Kızlar, gelinler ve de kaynanalar bu faaliyete katılırlar. Kimi hamur açar, kimi sini kızartır. Kazanların biri iner, biri kalkar. Akşamın nasıl olduğu anlaşılmaz.
Zonguldak’ta Hıdırellez günü yenmek üzere genellikle büyük kazanlarda bulgur ve et karışımından oluşan pilav, tavuk ya da koyun etinden haşlama yapılır. Bu yemeklerin yanında helva ve börek bulunur. Ayrıca gözleme, boyanmış yumurta, baklava, su böreği, çörek ve meyve gibi yiyecekler yenir. Hıdırellezde en çok yapılan yöresel yemekler ise “keşkek”, “mıhlama” ve “bandırma”dır.
Anadolu dışında da Hıdırellez dolayısıyla çeşitli faaliyetler görülür. Mesela, Makedonya Türkleri Hıdırellez günü özel öğle yemeği hazırlarlar. En yoksul aileler dahi, “Kaymakçina”denilen bir çeşit yumurtalı süt tatlısı ve “Sütpite”denilen yumurtalı süt böreği hazırlarlar. Kosavalılar da Hıdırellez dolayısıyla, en sevdikleri yemekleri hazırlarlar.
Azerbaycan’da ise, Hıdır Nebi bayramının kutlandığı gün bütün evlerde haşıl pişirilir, pilav yapılır.
Batı Trakya’da Hıdırellez gününün özel yiyeceği “gölle”dir. Hıdırellez akşamı, hemen her yörede görevlendirilen bir kadın kendi muhitindeki komşuları gezerek her evden birer tas mısır toplar. Toplanan mısırlar ve odun, kazan, tepsi gibi malzemeler Hıdırellez günü piknik yapılacak yere götürülür ve mısır akşamdan ıslatılır. Hıdırellez günü kadınlar erkenden gidip ateş yakarlar, akşamdan ıslattıkları tuzlu mısırı kaynatırlar ve böylece Hıdırellez gününün öğle yemeği olarak düşünülen “gölle” hazırlanmış olur.
Temizlik Yapma ve Giyim Kuşamdaki Değişiklikler
Görüldüğü gibi Hıdırellez günlerinde Türk Dünyasında büyük bir canlılık yaşanır. Bu canlılık tabii ki bu günle sınırlı değildir. Çünkü, bu günün öncesinde başlayan faaliyetler vardır. Temizlik yapma ve kıyafet temin etme telaşı da bunlardan biridir. Bu günler Türk Dünyasında bir bayram havasında kutlanır. Dolayısıyla da bayram denilince akla temizlik gelir.
Hıdırellez öncesinde Andolu’nun birçok yerinde, Bursa, Bolu ve Yozgat’ta olduğu gibi, ev hanımları temizlik faaliyetlerine başlarlar.
Balıkesir’de Hıdırellez hazırlıklarının önemli bir kısmını ev ve çevre temizliği oluşturur. Bazıları da bir hafta öncesinden kendilerine yeni elbise alır veya diktirirler.
Türk toplumu Hıdırellez öncesinde temizlik faaliyetlerine daha çok yer verip, evlerin ve çevrenin daha temiz olmasına dikkat ederken, o günlerde giyilen kıyafetlerin de temiz, düzenli ve de yeni olmasına özen gösterir.
Bolu’da Hıdırellez günü özellikle kadınların giyime verdikleri önem bir maniyle şöyle dile getirilir:
Yandım alamadım
Para bulamadım
Kocama deyemedim
Hıdırellez günü geyemedim.
Para bulamadım
Kocama deyemedim
Hıdırellez günü geyemedim.
Söğüt’te, Hıdırellez günü pikniğe ya da türbe ziyaretine giden nişanlı kızlar ve yeni gelinler beraberlerinde getirdikleri tüm giysileri gün boyunca değiştirerek giyerler.
Erzurum’da Hıdırellez temizliğine bir hafta öncesinden başlanır. Hıdırellez gününe iş bırakılmaz ve o gün iş yapmak iyi sayılmaz.
Eskişehir’in hemen her yerinde Hıdırellez öncesinde duruma göre evler sıvanır ya da boyanır. Bahçeler temizlenir. Tabii ki vücut temizliğine de özen gösterilir. Hıdırellez sabahı gün doğmadan kalkılarak çocuklar banyo yaptırılır, sandıklardan bayramlık giysiler çıkarılarak giyilir.
Yozgat’ta Hıdırellez ya da eğrice hazırlıkları daha çok giyim ve yemek üzerinedir. Yozgatlıların çoğu bahar elbiselerini ilk defa Hıdırellez günü giyerler. Özellikle genç kadınlar ve kızlar bu gün güzel desenli, üstün kaliteli, modaya uygun ve yeni bir elbise ile dışarı çıkmak isterler. Nişanlı oğlu veya kızı olanlar da Hıdırellez dolayısıyla gelinlerine ve damatlarına giyecek ağırlıklı hediyeler gönderirler.
Sinop’ta Hıdırellez dolayısıyla kutlanan Tekke bayramı ya da tekke günü için de kadınlar yeni elbiseler alırlar.
Kütahya’da Hıdırellez dolayısıyla kırlara çıkan kadınlar, kızlar en güzel elbiselerini giyerler. Hatta orada değiştirmek için birkaç takım elbise de bohçalarda bulundurulur.
Zonguldak’ta Hıdırellez günü herkes temiz ve yeni giysiler giyer.
Gagavuzlar, Hıdırellez öncesinde de yaza hazırlık olarak temizlik yaparlar.
Makedonya Türkleri Hıdırellez günü mutlaka banyo yaparlar. Ayrıca kadınlar kına yakar ve süslenirler. Makedonya’da köylerde yaşayan Arnavutlar ise, Hıdırellez gecesini uyanık geçirmeye çalışırlar ve hava nasıl olursa olsun akarsuda yıkanırlar.
Makedonya Türkleri Hıdırellez günü mutlaka banyo yaparlar. Ayrıca kadınlar kına yakar ve süslenirler. Makedonya’da köylerde yaşayan Arnavutlar ise, Hıdırellez gecesini uyanık geçirmeye çalışırlar ve hava nasıl olursa olsun akarsuda yıkanırlar.
Kosova’da yaşayan Türkler, Hıdırellez günü erken saatlerde temizlik yaparlar. Pencereler, kapılar temizlenir, duvarlar, ağaçlar kireçlenir, her taraf süpürülerek temizlenir.
Hediyeleşme, Akraba Ziyareti, Sohbetler ve Sosyal Dayanışma
Hediyeleşme, akraba ziyareti, eşle dostla sohbet, zayıfa yoksula yardımcı olmak toplumumuzun her zaman ön planda tuttuğu hasletlerdendir. Bu hasletler bayramlarda daha da artarak devam eder. Hıdırellez günleri de bayram havasında kutlandığı için, bu günlerde Anadolu’nun sevecen, sıcak kanlı insanları hemen her yörede her zamankinden daha fazla eşini dostunu ziyaret eder. Bu arada yardımlaşma da doruk noktasına ulaşır.
İzmir’de nişanlı kızın evine erkek tarafınca bir kuzu götürülür. Kuzunun alnına bilezik veya altın takılır.
Kırklareli’de Hıdırellezde yenmek için, hayvanların ilk süt ürünlerinden yapılan taze peynirden, koyun ve keçisi olmayanlara da dağıtılır.
Kırıkkale yöresinde erkek tarafı, nişanlı gelinleri için, Hıdırellez günü süslenmiş bir kuzu gönderir.
Sivas’ta nişanlı kızlara Hıdırellez günü giyecek hediye edilir. Ayrıca gelin, gelinin akrabaları ve erkek tarafının akrabaları birlikte bir mesire yerinde eğlenmeye giderler.
Söğüt’te Hıdırellez günü çıkılan mesire yerlerinde özellikle erkekler birbirleriyle sohbet ederek vakit geçirirler.
Tekirdağ’da insanlar, Hıdırellez günü, yiyecek, giyecek gibi şeylerini başkalarıyla paylaşma yoluna giderler. Hıdırellez günü hazırlanan yemeklerden, kesilen kurbanlardan fakirlere dağıtılır.
Tokat’ta Hıdırellez günü erkenden kalkılır ve dargın olanlar barıştırılır. Gönüller alınır.
Zonguldak’ta Hıdırellez günü mümkün olduğunca muhtaçlar, yaşlılar ve çocuklar sevindirilmeye, onlara iyilik edilmeye çalışılır. Herkes böyle bir gayret içindedir. Mesire yerlerinde bir arada bulunan insanlardan bir kısmı çeşitli oyunlarla eğlenirken bir kısmı da sohbet etmeyi yeğler.
Ad Verme
Hıdırellez Türk toplumunu o kadar çok etkiler ki bu etki yer ve şahıs adlarına, hatta atasözü ve deyimlere bile yansır.
Türk Dünyasının hemen her yerinde “Hızır-İlyas”, “Hıdırellez” ve “Hıdırlık” adını alan pek çok cami, tekke, ziyaret yeri, türbe, mezarlık, dağ, tepe, mesire yeri, akarsu ve köy vardır.
Mesela, Ankara’da Hıdırlık Türbesi, Çorum’da Hızırlık Ziyaretgâhı, Denizli’de Hızırlık Sultan Ziyareti, Edirne’de Hızırlık Tekkesi, Hatay’da Hızır Makamı, Kütahya’da Hızırlık Mescidi, Merzifon’da Hızırlık Tepesi, Mudurnu’da Hızırlık Kayası, Ladik’te Hızırlık Ziyareti, Giresun’da Hızır Kayaları sayılabilir.
Afyon yakınlarında bir dağın adı “Hıdırlık Tepesi”dir.
Ağrı’nın Hamur ilçesine bağlı Hıdırdodik köyü vardır.
Amasya’da Hızır-İlyas Camii vardır. Ayrıca, Hamamözü bucağına bağlı “Hıdırlar köyü” bulunmaktadır.
Antalya’da Kumluca ilçesine bağlı köylerden birinin adı Hızırkahya köyüdür.
Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde “Hıdırlık Dede”adını taşıyan bir yatır bulunur ve evlenmek isteyen kızlar mezarını taşlayıp etrafında üç defa dönerler. Sonra taş yığınının hemen yanına çömelerek toprak üzerine bir erkek resmi yaparlar.
Bingöl’de İlyas Gölü vardır. Bolu’nun Düzce ilçesine bağlı köylerden biri Hızırdere adını taşımaktadır.
Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı köylerden birinin adı “Hıdırlar”, Lapseki ilçesine bağlı köylerden birinin adı da “İlyas köy” dür.
Çankırı’nın merkez ilçeye bağlı köylerinden birinin adı “Hıdırlık köyü” dür.
Çorum’da Hıdırlık Mahallesi diye bilinen bir semt vardır. Aynı isimle anılan camide kubbeli bir mahalde bulunan sandukalar “Hıdırlık Sultan” ismiyle anılır. Ayrıca, Mecidözü ilçesi yakınındaki Elvançelebi köyündeki tekkede, Hızır’a izafe edilen bir makam ve bir çeşme vardır.
Diyarbakır’ın doğusunda ve Dicle nehrinin kuzeyinde Hızırilyas/Hıdırilyas köyü vardır.
Divriği’nin Kuluncak köyünde Hızır Pınarı vardır, burası kutsal kabul edilir ve halk burada kurban keser.
Erzurum’un Horasan ilçesine bağlı Hızırilyas köyü bulunmaktadır.
Eskişehir’de Hıdırellez günü kutlamaların yapıldığı mesire yerlerine Hıdırlık –Hızırlık adı verilir.
Hatay’da “Dokuz Kardeş”çayının kolları arasında beyaz kubbeli, dört köşeli ve tek kapılı ziyaret yerleri, “Hıdır” olarak adlandırılır. Samandağ ilçesine bağlı köylerden biri “Hıdırbey köyü”dür.
Isparta’nın Yalvaç ilçesindeki bir mesire yeri “Hıdırlık”adını taşır. “Hıdır Tepe” de denilen bu yerde Yalvaçlılar Hıdırellezi kutlarlar.
İzmir’de Hızır-İlyas Boğazı ve Hızır-İlyas Adası adını taşıyan mekanlar vardır.
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde Hıdranlıkantarma; Nevşehir’in Kozaklı ilçesinde Hızıruşağı; Muğla’nın Datça ilçesinde Hızırşah adlı köyler mevcuttur.
Kayseri’nin Yahyalı ilçesine bağlı “İlyas köy”bulunmaktadır.
Kırklareli’nin Merkez ilçeye bağlı köylerinden biri, “Karahıdır”adını taşır. Kırklareli merkezde de bir mahallenin ve eski İstanbul yolu üzerinde 19.yüzyılda yapılmış bir çeşmenin adı “Kocahıdır”dır. Ayrıca, Pehlivanköy ilçesine bağlı bir köyün adı da “Hıdırca”dır.
Kütahya’da mesire yerlerinden biri “Hıdırlık” adını taşır. Simav ilçesine bağlı “Hıdırdivanı”adlı bir köy bulunmaktadır. Yine Kütahya’da, Selçuklular tarafından XIII. Yüzyılda yapılmış “Hıdırlık Mescidi” adını taşıyan bir yapı mevcuttur.
Sivas’ta, Ellezler (İlyaslar) adını taşıyan bir aile vardır. Bazı yörelerimizde “Ellez”soyadı olarak da kullanılmaktadır.
Tunceli’nin Çemişgezek ilçesine bağlı köylerden birinin adı “Hıdır Oğuz”dur. Yörede, “Üryan Hıdır” adıyla anılan bir ziyaretgah bulunmaktadır. Yine aynı yerde, Payamdüzü Köyü yakınlarında Hıdır İlyas mevkii bulunmaktadır.
“Adım Hıdır, elimden gelen budur” sözü ve Hıdırellez birleşik ismini oluşturan Hıdır ve İlyas adları Anadolu’da yaygındır. “Hıdırlar”sözcüğü de soyadı ve de takma ad olarak kullanılır.
Türkiye dışında, Azerbaycan, Türkistan, İran, Irak, Suriye, Lübnan, Mısır, Cezayir ve Fas gibi ülkelerde Hızır’a ait olduğu kabul edilen makamlar vardır. Ayrıca, Tuna nehrinin Karadeniz’e döküldüğü yerde Hızır-İlyas Boğazı yer alır. Bir diğer Hızır-İlyas Boğazı da Preveze yakınlarında bulunur. Midilli Adasının batısında Hızır-İlyas Adası, Kırım’da Azak şehri yakınlarında Hızır-İlyas makamı, Hindistan’ın Koka şehrinde Hızır-İlyas adını taşıyan bir mescid bulunur. İran’da Abadan sahilinde Hızır-İlyas’a ait bir makam ve Hürmüz şehrinde bir mezar vardır. Kudüs yakınında Karye-i Hızır-İlyas adlı bir köy ve Hz. İlyas’a ait olduğu sanılan Mühr-ü İlyas, Makam-ı Hazreti İlyas adını taşıyan bir makam bulunur.
Ateş Yakma ve Üzerinden Atlama
Hıdırellez geleneklerinden biri de ateş yakma ve üzerinden atlamadır. Mesela,Bolu’nun Mengen ilçesinde Hıdırellez günü ateş yakılıp üzerinden atlanır.
Burdur’da Hıdırellez günü, kuru otlardan ve tahtalardan ateş yakılır. Yılın başarılı ve verimli geçmesi için herkes bu ateşin alevleri üzerinden atlar.
Bursa’nın bazı mahallelerinde ve köylerinde Hıdırellez sabahı daha gün doğmadan sokaklarda, daha çok dört yol ağızlarında eski hasırlarla ateş yakılır ve üzerinden atlanır. Bu eski bir Türk geleneğidir. Ateşten atlayanların sıhhatli olacağına inanılır.
Nazardan koruyacağı inancıyla, yakılan ateşten kalan küllerden alına sürülür. Uludağ yöresinde yaşayan Türkmenler, 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan geceyi “Ateş Gecesi”olarak adlandırırlar. Köy meydanlarında ateş yakarak üzerinden atlarlar ve çeşitli oyunlar oynarlar.
Eskişehir’de Hıdırellez günü en önemli olay ateşten atlamaktır. Gerek il ve ilçe merkezlerinde sokak aralarında, gerekse köylerde yakılan ateşler sabaha kadar canlı tutulmaya çalışılır. Evlerden toplanan eski hasırlar, otlar, samanlar ve çalı çırpıdan yakılan bu ateşlerin üzerinden atlanırken şu sözler söylenir:
Gavur taş ben kuş.
Gavur karsı yarık ben yürük.
Gavur kara toprak ben yeşil toprak.
Bu sözleri söyleyerek yedi defa ateşin üzerinden atlandığında, günahlardan arınıldığına, hafiflik kazanıldığına inanılır.
Gavur karsı yarık ben yürük.
Gavur kara toprak ben yeşil toprak.
Bu sözleri söyleyerek yedi defa ateşin üzerinden atlandığında, günahlardan arınıldığına, hafiflik kazanıldığına inanılır.
İstanbul Halkalı’da da Hıdırellez akşamı köy meydanlarında ateş yakılır ve üzerinden atlanır. İnanışa göre, bütün fenalıklar, musibetler ateşten atlarken öteki tarafta kalır ya da ateşe dökülür. Bir daha da eski sahibini bulamaz. Evlerdeki eski hasırları yakmak da uğurlu sayılır. Her türlü uğursuzluk hasırın yanmasıyla yok olur.
İzmir’de ise Hıdırellez eğlenceleri 5 Mayıs’ta düzenlenen “çalı çırpı gecesi”ile başlar. Akşamüzeri evlerden getirilen veya bahçelerden, arsalardan toplanan odunlar, çalı çırpı ve tahta parçaları hava kararınca yakılır. Müzik eşliğinde oynanır. Ateşin üzerinden üçer defa atlanır. Bazı yöreler de ise değnek uçlarına mum bağlanıp, yakılır ve bu şekilde diğer mahalle ve meydanlar gezilir. Ateş söndükten sonra bu yöremizde de herkes nazar değmemesi için alnına kül karası sürer.
İzmit’te Hıdırellez gününün akşamında sokaklarda ateş yakılır. Büyük küçük tüm mahalle sakinleri bu ateşten atlar. Ateşten atlamanın “kaza ve belalardan kurtulma” anlamına geldiğine inanılır.
Kırklareli’de Hıdırellez gecesi evlerin önünde hasırlar yakılır ve ateşin üzerinden atlanır. Kilis ve çevresindeki köylerde Hıdırellez akşamı ateş yakılır ve etrafında çeşitli seyirlik oyunlar oynanır. Kütahya’da da Hıdırellez ateşi yakılır.
Tekirdağ’da da Hıdırellez günü hasır yakma ve üzerinden atlama adeti vardır. Küçük çocuklar kollarından tutularak ateşin üzerinden atlatılır. Korkanlar ise, ateşin harareti geçince atlar. Kısacası, ateşten atlamayan kimse kalmaz. Ateşten atlayanlar, kötülük perilerinden daha üstün ve daha kuvvetli olduklarına inanırlar.
Uludağ ve çevresinde Hıdırellez akşamı, yani 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece, “Ateş Gecesi” adıyla delikanlılar arasında eğlenceli bir gece alemi yapılır. Çocuklar, delikanlılar ve bütün gençler evlerindeki eski hasırlar ve yanabilecek ne kadar madde varsa, hepsini köy meydanına yığarlar. Etrafını çevirerek, ateşin üzerinden atlarlar ve ateşin çevresinde oyun oynayıp türkü söyleyerek gece yarısına kadar eğlenirler.
Zonguldak’ta Hıdırellez günü ateş yakma adeti görülür. Geniş bir alanda yakılan bu ateşin üzerinden atlanıldığında, bir yıllık günahların kişinin üzerinden kalkacağına, kısmetinin açılacağına inanılır.
Anadolu’nun birçok yöresinde görülen bu adet, Anadolu dışında da yaygındır. Mesela, Dobruca Türkleri, Nevruz günü olduğu gibi Hıdırellez günü de ateş yakarak üzerinden atlarlar. Özellikle çocuklar ateşin üzerinden, “ağırlığım gavura”diyerek atlarlar.
Gagavuzlar’da özellikle Hıdırellez günü ateş yakma ve üzerinden atlama adeti vardır. Hatta bu günden sonra kırlara çıkacak bütün koyunlar da ateşin üzerinden atlatılır. Onların da böylece belalardan, kötülüklerden korunacağına inanılır.
Makedonya’da yaşayan Yörükler içinse, Hıdırellez önemli bir gündür.Dolayısıyla Hıdırellez akşamı bütün gençler yüksek yerlerde ateş yakarlar.
Bütün bu adetler, ateş kültü ile ilgilidir. Eski Türklerde ateş kutsal sayılır, Tanrı’nın bir hediyesi olarak görülürdü. Bu yüzden Türk topluluklarında eskiden beri ateşe tükürmek, ateşi su ile söndürmek, ateşle oynamak hoş karşılanmaz. Ayrıca ateşin kötülükleri, hastalıkları yok ettiğine inanılır. Bu nedenle ateşin üzerinden atlayan insanlar, bütün ağırlığın, uğursuzluğun, ağrı, acı ve kötülüklerin üzerilerinden dökülerek yanmasını temenni ederler. Ateşin temizleme ve arındırma özelliği olduğuna inanılır.
Hızır Baba İnancı
Kaynağını Hıristiyan inancından alan ve dünya toplumlarının hemen hepsinde yılbaşı sembolü olarak bilinen “Noel Baba” figürüne benzer bir figür, Türk Dünyasında Hıdırellez kutlamaları esnasında da ortaya çıkar ki bu “Hızır Baba” figürüdür. Hıdırellez kavramı da Hızır’la ilgili olup, Hızır ve İlyas adlarının halk ağzında birleştirilmiş şeklidir.
Gümrü’de yaşayan Türkler arasında da benzer adetler görülür. Sac üzerinde kavrulmuş buğday un şekline getirilir. İçine şerbet karıştırılarak biraz pişirilir. Govud adı verilen bu yiyecek ve biraz da su, niyet edilerek bir odaya konur. Hıdırellez gelip bu sudan içip, govuddan yerse, niyet sahibinin bütün niyetleri gerçekleşir. Bu maksatla oda üç gün kapalı tutulur. Önceden işaret konulmuş olan su ve govudda bir azalma olmuşsa, Hıdırellezin geldiğine inanılır ve dileklerin gerçekleşmesi beklenir.
Tebriz bölgesinde Kırklar adını taşıyan Türk aşireti, Hoy-Rizaiye civarındaki Karakoyunlu Türkmenleri ve Tatarlar’da da benzer gelenekler vardır. Tatarlar Hıdırellez akşamı, yere serdikleri beyaz bir örtü üzerine un serperler.Ertesi sabah unun üzerinde Hıdır’ın atının izini ararlar ve eve gelip gelmediği hakkında hüküm yürütürler. Eğer at nalına benzer bir ize rastlarlarsa, bu undan derhal ekmek yaparlar, bir kısmını yer, bir kısmını da dağıtırlar.
Türkistan sahasında kut veren, kutlu kılan, ilahi kaynaklı varlık ve şahısların ortak adı “Kıdır” olarak bilinir. Altay, Kazak ve Kırgız Türkçesinde “Kıdıruv”kelimesi gezmek, seyahat etmek anlamına gelir. Aynı şekilde Altay, Kazak, Kırgız, Karakalpak ve Doğu Türkistan Türklerinde, sürekli halk arasında gezen,insanlara yardım eden varlık kut iyesi sayılır ve “Kıdır”adıyla anılır.
Kazak Türklerinde ise Nevruz günü aynı zamanda “Hıdırellez günü” olarak da anılmaktadır. Hızır iyiliği ve cömertliği temsil eder.Hızır yeni düşen güneş ışığının sembolüdür. Burada 6 Mayıs Hıdırellez günü, Nevruz’la birleştirilmiştir.
Anadolu’nun pek çok yöresinde Hıdırellez günü kırlarda kuzular kesilir, yemekler yenir. Ancak bunlar hep Hızır için yapılır. O’nun elinin değeceği her şey şifalı addedilir. Bu nedenle, gül ağaçlarının yoksa diğer ağaçların dallarına akşamdan elbiseler asılır. Hızır gece gelip o elbiselere dokunursa, o yıl hastalıklardan uzak sağlıklı ve mutlu bir yıl geçirileceğine inanılır.
Bazı yörelerimizde ise, Hıdırellez günü kırk bir çeşit çiçek toplanıp, kaynatılır ve suyu Hızır’ın içtiğine inanılan ab-ı hayata benzetilerek içilir. Hızır’ın geçtiği yerlerde nasip-kısmet dağıttığı inancı yaygındır. Bu nedenle Hıdırellezden bir gün önce, iki genç kız ellerinde su dolu bir küple kapı kapı dolaşarak talih açmak için, kadınlardan küpe, yüzük, toka, düğme, iğne gibi nişanlar toplar ve dilek dilenerek bunlar küpün içine atılır. Üzeri beyaz bir tülbentle bağlanarak bir gül ağacının altına saklanır. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde toplanan kadınlar küpü açarlar. Nişanlardan haberi olmayan bir kız elini güvece sokarak bir nişan çıkarır ve avucunda saklar. Diğer bir kız da ezberden mani okur. Okunan mani, çıkan nişanın sahibine aittir. Maniler dileğe göre etraftakilerce yorumlanır.
Yine Hızır’ın geldiğine inanılan Hıdırellez gününün bir gün öncesinde sekiz-on yaşlarında bir kız çocuğuna tuzlu hamur yaptırılır. Bu hamur çörek şeklinde pişirilerek iki kısma ayrılır. Bir kısmı evin damına konur. Onu bir karga alır ve hangi yöne giderse, gencin kısmetinin o yönde açılacağına inanılır. İkinci kısım ise akşam yemeği yerine yenir ve su içilmeden uyunur. Çöreğin etkisi ile çok susayan kişiye rüyasında Hızır, sevdiği ya da evleneceği kişiyi gösterir. Onun eliyle su ikram eder. Böylece bekar gençler evlenecekleri kişileri, nişanlı kızlar ve taze gelinler de gurbetteki sevdiklerini rüyalarında görmüş olurlar. Anadolu’nun bazı yörelerinde ise Hızır’ın geleceği akşam herkes atının yelesini ve kuyruğunu yıkayıp tarar, örgü yapar. Eğerini vurur, gemler, göğsüne ve boynuna gerdanlık süslemeler takar ve avluya çeker. İnanışa göre, başkalarına yardım etmek için Hızır bu atlara biner ve darda kalanların yardımına koşar.
Yine Hızır’ın geldiğine inanılan Hıdırellez gününün bir gün öncesinde sekiz-on yaşlarında bir kız çocuğuna tuzlu hamur yaptırılır. Bu hamur çörek şeklinde pişirilerek iki kısma ayrılır. Bir kısmı evin damına konur. Onu bir karga alır ve hangi yöne giderse, gencin kısmetinin o yönde açılacağına inanılır. İkinci kısım ise akşam yemeği yerine yenir ve su içilmeden uyunur. Çöreğin etkisi ile çok susayan kişiye rüyasında Hızır, sevdiği ya da evleneceği kişiyi gösterir. Onun eliyle su ikram eder. Böylece bekar gençler evlenecekleri kişileri, nişanlı kızlar ve taze gelinler de gurbetteki sevdiklerini rüyalarında görmüş olurlar. Anadolu’nun bazı yörelerinde ise Hızır’ın geleceği akşam herkes atının yelesini ve kuyruğunu yıkayıp tarar, örgü yapar. Eğerini vurur, gemler, göğsüne ve boynuna gerdanlık süslemeler takar ve avluya çeker. İnanışa göre, başkalarına yardım etmek için Hızır bu atlara biner ve darda kalanların yardımına koşar.
Ankara yöresinde, Hızır’ın Hıdırellez günü otları kamçıladığına böylece otların çabuk büyüdüğüne inanılır.
Balıkesir’de Hıdırellez günü erkenden Hızır’ın bütün evleri dolaştığına inanılır. Dolayısıyla o gün çok erken kalkılır. Hatta 5 Mayıs gecesi uyumayanlar bile olur. İnanışa göre Hızır, Hıdırellez gecesi bütün evleri dolaşır ve ağzı açık her kaba dokunarak bereketli kılar. Dolayısıyla akşamdan çoğu yöremizde olduğu gibi burada da bazı kişiler yiyeceklerin kapaklarını açık tutarlar.
Bolu’da Hıdırellez günü evlerde bir miktar süt mayalanmadan bırakılır.Hızır’ın geleceği ve süte dokunarak mayalayacağı düşünülür. Seben ilçesinde, mayasız süt yoğurt olursa bir yıl boyunca o yoğurt maya olarak kullanılır. Göynük’te ise bu yoğurttan birer parmak alınarak diğer yiyeceklere de sürülür. Yörede Hıdırellez günü ağaç kaşıklar ateşe atılır, eğer yanmayan kaşık varsa Hızır’ın uğradığına işaret sayılır. Yine Hızır’ın geleceği düşüncesiyle o gün ambarlar ve kapılar açık tutulur.
Bursa’da ise Hıdırellez gecesi dört yol ağızlarına , akşam ile yatsı arasında kiremit veya taş parçalarından, arzu edilen plana göre, evcikler yapılır. İnanışa göre, Hızır İlyas, o gece mutlaka dört yol kavşaklarından geçer ve herkesin isteğinin gerçekleşmesine yardım eder. Böylece evi olmayanların eve kavuşacakları ümit edilir.
Burdur’da Hıdırellez günü, Hızır’ın sulak ve yeşillik yerlerde dolaştığına inanılır. O gün herkesin içinde Hızır’a rastlamak, onun İlyas’la buluştuğunu görmek inancı ve ümidi vardır.
Erzurum’da Hıdırellez günü erken kalkılır. O gün erkenden Hızır’ın bütün evleri dolaşacağına inanılır. Erken kalkmayanlar Hızır’ın dağıttığı bereketten yararlanamazlar. Hatta o gece hiç uyumayıp ibadet edenler de olur.
Eskişehir’de, 5 mayıs gecesi Hızır’ın özellikle yeşillik olan yerlere geleceğine inanılır.
Isparta ve çevresinde Hızır ile İlyas hakkında değişik inanışlar vardır. Mesela: “Ab-u hayat” içerek ölümsüzlüğe kavuşmuş olan Hızır ve İlyas Hıdırellez günü görüşürler. Hızır karada, İlyas da denizde yaşayan iki ayrı peygamberdir. Bunlar uzun süre ayrı kalmışlardır, ancak 6 Mayıs günü birbirlerine kavuşurlar. Bir başka inanış ise şöyledir: Hızır ve İlyas adlarında birbirlerini çok seven iki veli kişi yüksek bir yere çıkmış o sırada ani bir fırtına ile yağmur başlamış bu yüzden birbirlerinden ayrılmak zorunda kalan bu insanlar ancak 6 Mayıs günü görüşürler. Yörede Hızır, darda kalanlara yardımcı olma, bereket getirme, dilekleri gerçekleştirme gibi anlamlarda kullanılır. Hızır gibi yetişmek, Hızır babaya adak adamak, Hıdırellezde buluşalım, Kul bunalmayınca Hızır yetişmez gibi yörede kullanılan deyim ve atasözleri de bu anlamları taşır.
Yalvaç’ta ise Hıdırellez günü sabah namazından sonra, Hıdırlık denilen yerdeki “Hızır Taşı”na gidilir ve taşın dibine metal para gömülür. Bunu yapanlar kendisinin, aile ve çoluk çocuğunun mal, mülk ve servetinin artacağına inanırlar. Yine yörede Hıdırellez günü Hızır’ın evlere gelerek un, şeker, yağ gibi yiyecek maddelerine dokunduğuna ve bunların bereketini artırdığına inanılır. Dolayısıyla o gün yiyeceklerin ağzı açık tutulur.
İstanbul ve çevresinde ise, Hıdırellez günü gül fidanlarının altına konulan veya dallarına bağlanan dilek eşyasının üzerine Hızır’ın elini süreceğine, böylece dileklerin gerçekleşeceğine ve hastalıkların iyileşeceğine inanılır.
İzmir’de ise Hıdırellez akşamı bazı evlerde pilav pişirilir.Hiç kullanılmamış tahta kaşıklar pilavın etrafına konur. İnanışa göre, gece Hızır Dede gelir, pilavı yer, kaşığı ters çevirip gider ve bundan sonra o evde yoksulluk görülmez.
Kandıra’da yöresel inanışa göre, Hıdırellez, Hızır ve İlyas peygamberlerin gökte buluştukları gündür. O gece bütün dilekler kabul olur.
Yozgat’ta da 5 Mayıs günü, yani Hıdırellezden bir gün önce evler temizlenir. Çünkü, Hızır’ın o gün yeryüzünde gezdiğine, bazı evlere uğrayıp hayır ve bereket getirdiğine, dokunduğu şeylerin hiç tükenmeyeceğine inanılır. Bu yüzden hem evler temizlenir hem de yiyecek maddelerinin ağızları açık bırakılır. Bu adeti, yani kapı, pencere ambar ve yiyecek kaplarının Hıdırellez akşamı ağızlarının açık bırakılmasını, yukarıda belirtilen yörelerimiz dışında Konya, Denizli, İzmir, Muğla, Eskişehir, Bilecik, Bursa, Tekirdağ, İstanbul, Çankırı, Çorum, Kastamonu, Samsun ve Sinop’ta da görmek mümkündür.
Zonguldak’ta Hızır, Peygamber olarak nitelendirilir. Dolayısıyla Hıdırellez günü Hızır Peygamberin dünyaya gelişiyle birlikte, onun getirdiği rüzgarla her nesnenin bol ve bereketli olacağına inanılır.
Görüldüğü gibi, Türk insanının zihninde Hızır, Hızır-Nebi, Hızır-İlyas, Hıdırellez, Kıdır, Kızır gibi kelimelerle ifade olunan bir Hızır kültü ve bu kült etrafında teşekkül edip, yaşatılan gelenekler vardır. Bazı yerlerde bu gelenekler Nevruz günü; bazı yerlerde Hıdırellez günü bazı yerlerde ise her ikisinde gündeme gelir. Zaman ve yerler bazen farklı da olsa, Hızır geleneği ve ilgili inançlar, Türkiye, Balkanlar, Kazakistan, Kırgızistan, Altaylar, Özbekistan, Azerbaycan, Kafkasya gibi çok geniş bir coğrafyada yaşatılır.
Alaattin UCA
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi
Sayı 34, Erzurum 2007
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi
Sayı 34, Erzurum 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder