20 Ağustos 2013 Salı

CEBREN VE HILE ILE ISGAL

Silivri Mahkemesi, Balyoz tertibinin kararlarını açıkladığı andan itibaren bende oluşan duygu ve düşünceler gayet berrak idi. Aslında Ergenekon dalgaları ile başlatılmıs olan McCarthy dönemi benzeri gözaltılar, suçlamalar, uydurma iddianamelerle sürecin nerelere varacağı aşağı yukarı belli olmuştu. Kendi diktatoryasını perdelemek amacıyla, dikkatleri başka yerlere çekme ve aynı zamanda Cumhuriyet ve üniter devlet yapısıyla hesaplaşma aracı olarak Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere birçok tertip yakın zaman aralıklarıyla harekete geçirildi.
Bu operasyonlar yürütülüp, dalga dalga Cumhuriyetin ruhu esir alınırken, kamuoyu ve medya olaylara kendi pencerelerinden bakarak iktidara destek verdi. Karşı çıkanlar bir bir içeri alındı. Halktan gelen cılız tepkileri maharetle bastıran iktidar, aslında kendi hesaplaşmasına paralel olarak, okyanus ötesi haberalma teşkilatlarının esas hedefi olan “Türkiye Cumhuriyeti´nin Silahsız İşgali”ni de hasarsız başarmış oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri hazırlıksız yakalanmıştı.
“Geliyorum” diye bas bas bağıran tehlike ve gayri nizami savaşa karşı koyacak güçte olan TSK, her nedense, üst komuta kademelerinin gereken reaksiyonu göstermemesi ve hatta “Kozmik Oda”sını bile açması bana çok tuhaf geldi. Ordu´nun savaş meydanındaki harekat merkezine bile girildi. Genelkurmay´dan tık yok!
Balyoz ve diğer operasyonlarla ordunun alt kademelerinden en üst kademesine kadar, tere yağından kıl çekercesine, yüzlerce subay ve general haksız ve mesnetsiz suçlamalarla gözaltına alınıp tutuklanırken ordusunu savunması ve mensuplarına sahip çıkması gereken genelkurmay baskanlari ve üst yönetim, ses çıkarmadı!
Düşman, cebren ve hile ile, birkaç imam hatipli ve "Ciamatci" eliyle Türk ordusunu ve Cumhuriyeti teslim aldı…
Mustafa Gençoğlu
İLK KURŞUN

Hiç yorum yok: