27 Nisan 2015 Pazartesi

2070 sonrası dünya; insan 2.0.. - Doç. Dr. Sait Yılmaz


Giriş
Tüm Türkiye, 7 Haziran 2015 genel seçimlerine odaklandık. Her parti kendine göre bir Türkiye vaat ediyor, çoğunun oy kaygısı ile söyledikleri ile düşündükleri bir vizyon olmaktan öte pragmatik temenniler ifade ediyor. Peki, dünya nereye gidiyor? 20 ya da 50 sonra nasıl bir dünyada yaşayacağız? Muhtemelen o gün geldiğinde sizin hayallerinizde olan Türkiye, bambaşka bir dünya ile entegre olmaya çalışan, şimdi hayal edemediğiniz bir ülke olacak. Ya 2070 sonrasında torunlarınızın torunları nasıl bir dünyada yaşayacak? O zamanki resimden bakıldığında bugünkü Türkiye nasıl gözükecek? Türkiye’de iç politika; seçimler öncesi yapamayacağın şeylere söz verme, seçim sonrasında ise neden yapamadığını açıklama stratejisi üzerine yapılır. Aslında Türkiye’nin sorunu her zaman aynıdır; kalkınma ve büyüme için iç kaynaklar yetersizdir ve bunların nereden bulunacağı temel sorundur. Türkiye’nin 200 milyarı kısa dönemli olmak üzere 640 milyar dış borcu var, merkez bankasının rezervleri ise 130 milyar. Türkiye’deki fabrikaların %70’nin arkasında yabancılar var. Bankalarımız, sigortacılığımız %80 yabancıların kontrolünde, borsamızda ise %85’den fazla yabancı girişli para bulunmaktadır. Türkiye’nin %6 büyümesi için her yıl dışarıdan en az 60 milyar dolara ihtiyacı var. 2002 sonrası Türkiye’ye gelen 485 milyar dolar yabancı sermaye girişi durunca ekonomik büyüme de durdu. AKP hükümeti, son on yılda Cumhuriyetin 80 yıllık birikimlerini 50 milyar dolara çerez etti. Devlet adamlığı, kaynakları en optimum ve rasyonel kullanma sanatıdır. Bunu beceremeyenler bayrak, demokrasi, din üzerinden siyaset yaparak, toplumu kutuplaştırarak, Osmanlıcılık gibi hayaller ile iktidarda kalmaya çalışırlar. Türkiye’de de dincilerin yelkenleri söndü, suç ve çıkar üzerine kurulu bu ağın kendi kendine dağılacağı günler çok yakın. Atatürk bize bir ideoloji değil, akla ve bilime dayalı, her zaman gerçeklere uygun davranmamızı söyleyen bir düşünce sistemi bıraktı. Yolumuz açıktır. Yeter ki Atatürk’ün kurduğu tam bağımsız ve milli egemen bir devlet anlayışı içinde ülke çıkarlarımıza yönelik milli politikalar izleyelim, başka ülkelerin değil, kendi ülkemizin oyunlarının aktörü olalım. Bunun içinde geleceği gören, politika ve stratejilerini buna göre oluşturan Atatürkçü kadrolara ihtiyaç var. Bu makalede size 2070 ve sonrası bir dünya için entelektüel çalışmaların ortaya çıkardığı ipuçlarını açıklamaya çalışacağım.

Bugünkü dünyanın trendleri..
Bir yandan bilimsel ve teknolojik devrim, diğer tarafta Fransız devrimi ve sanayileşme toplum hayatımızda siyasi, ekonomik ve toplumsal yapımızda büyük değişim ve ilerlemelere yol açtı. Öte yandan, ideolojiler ve hükümet biçimlerinin getirdiği anlaşmazlıklar dünya savaşlarına neden oldu. İnsanlık son iki yüzyılda üç önemli faktör ile dönüşüme uğradı; yüzyıldan daha az zamanda nüfusumuz dörde katladı, geçmişin var olma endişesinden farklı olarak bireysel ve kolektif düşünce sistemimiz kısa dönemli ufuk yapısı ile oldukça değişti, kullandığımız teknolojiler birkaç nesil öncesine göre hayatımızda çok daha etkili rol oynamaya başladı. 20. yüzyılda endüstrileşme zenginlik ve fakirlik arasındaki farkı gittikçe açmış, 1990 yılında dünya nüfusunun %20’sini barındıran Batı ticari enerji kaynaklarının %70’ini tüketmişti. Dünyadaki kentleşme 1900’de %15’den 1990’da %45’e, 2000’de ise %50’e yükselmiştir. Dünya üretim hacmi 1900’de 1 trilyon dolar iken 1973’te 14 trilyon dolara yükselmiştir (1). 2011’de dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan 2014’de Çin, bilimsel araştırma alanında ABD’yi geçti. Bugün, Ph D sahibi bilim insanı ve mühendislerin %90’ı Asya’dadır (2). Bilimsel laboratuvarlar, araştırma merkezleri ve akademik kuruluşlar uzun zamandır yeni fikirler ve buluşlar peşinde çalışıyor. Bu gayretler geleceğimizi belirleyecek etkenlerden sadece biri ama en önemlisi. Bu yüzden, henüz geleceği kimse yazamayacak olsa da bilimsel ve teknolojik gelişmelerin geleceğimizi nasıl değiştirebileceği ile ilgili öngörüleri ve muhtemel değişimleri ifade edebiliriz. Çünkü geçmiş bizim geleceğe nasıl baktığımızı etkilerken, hayallerimiz bilimsel ve teknolojik gelişmelere yön verir. 

20. yüzyılda yaşanan en büyük teknolojik devrim hiç şüphesiz bilgi teknolojisi alanında olmuştur. Bilgi teknolojisinin başlıca bileşenleri şunlardır (3); (1) Bilgi işlem teknolojisi (bilişim teknolojisi); Bilgi işlemde yazılım ve donanım teknolojilerinin kullanımı. (2) Uydu teknolojisi, uydular aracılığı ile bilgi aktarımı. (3) Mikro-elektronik teknolojisi; daha hızlı ve hassas işlem birimlerinin geliştirilmesine yönelik teknolojiler. (4) Telekomünikasyon teknolojisi; iletişim alanında geliştirilmiş yeni teknolojiler (dijital teknoloji, fiber optik teknolojisi, lazer teknolojisi, akıllı terminal, internet, tele işlem, videotex, telekonferans, fax, CD Room ve video-disk). (5) Esnek otomasyon teknolojileri kapsamında yer alan jenerik teknolojiler; gelişmiş malzeme teknolojileri, biyoteknoloji ve enerji teknolojileri, nükleer enerji, uzay ve havacılık teknolojileri. 21. yüzyıl; 1989 yılında, birkaç ay aralıklarla, Sovyetler Birliğinin çöküşü, ilk klonlama ve internetin ortaya çıkmasıyla başladı (4). Sovyetlerin çöküşü ile 1989 sonrası hegemonya düzeninde süper güç olarak ABD yalnız kaldığı için ‘tek kutuplu’ dünya sistemi içindeyiz. 2014 yılında Ukrayna ile birlikte Soğuk Savaş sonrası dönemin 11 Eylül 2001 ile belirlenen paradigmalarını bir kenara bırakıyor ve yeni bir dünya düzenine yelken açıyoruz. Çünkü artık içinde bulunduğumuz dönemi 11 Eylül sonrasının kuralları ile açıklama imkânı kalmadı. Yeni dönemin temel özellikleri şu şekilde sıralanabilir;

- Stratejik büyük güç mücadelesinin Asya-Pasifik bölgesine kayması, başta Çin olmak üzere bölge ülkelerinin askeri kapasitelerini hızla geliştirmekte olması,

- ABD’nin aktif güç dengeleme stratejisini terk ederek, müdahaleleri bölgesel güçlere bırakması, Avrupa’dan uzaklaşarak yeni bölgesel müttefikler araması,

- Dünyanın içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz nedeni ile müdahalelerin sivil güç-istihbarat işbirlikleri, cerrahi askeri operasyon niteliğine dönüşmesi,
- Soğuk Savaş’ın uluslararası güvenlik kurumlarının (NATO, BM vb.) etkinliklerinin azalması, terörün devlet enstrümanı olarak mutasyonu,

- 21. yüzyılın güvenlik ortamına gücün yeni boyutlarının (yumuşak, akıllı) ortaya çıkışı, dış müdahalelerin kapsam değiştirmesi (R2P, geriden liderlik), 

- Uluslararası güvenlik gündemine yeni istikrarsızlık ve çatışma (siber, uzay, çevre, enerji, virüs vb.) konuları eklenirken, ekonomik güvenliğin öne çıkması,

- Şirketler, sermaye akışı, iş imkânları, tüketici pazarları gibi farklı ilişki türleri ile derinden iç içe geçmiş küresel ekonominin evrimi,

- Milyarlarca insanı birbiri ile iletişimini ve etkileşimini sağlayan, büyük miktarlarda bilgi akışına imkân veren haberleşme ve bilgi teknolojileri,

- Nüfus, şehirlere göç, çevre kirliliği, çölleşme artarken; başta su ve enerji olmak üzere doğal kaynakların ve canlı türlerinin azalması,

- Biyolojik, biyokimyasal, genetik ve materyal bilim teknolojilerindeki devrimsel yeniliklerin getirdiği bütün katı cisimlerin moleküler olarak dizaynı ile bitkiler, hayvanlar ve insanların evrimsel özelliklerinin değiştirebilme potansiyelinin gelişmesi,

- İnsan uygarlığının yönünü kökten değiştirebilecek iletişim, sağlık, enerji, endüstri, ziraat, inşaat, ulaştırma gibi alanlarda beklenen yeni küresel dönüşüm.



Geleceği nasıl düşündüğümüz geçmişi de nasıl algıladığımızla ilgilidir. Din kitaplarının veya tarot falcılarının söylediği dünyanın sonu senaryosu ile bilimin kendi içinde ortaya koyduğu gelecek düşünceleri farklıdır. Doktorlar DNA’nın izinden, çevreciler küresel ısınmadan, siyasal bilimciler büyük güç ilişkilerinden yola çıkarak farklı geleceklere varabilirler. Yakın geleceğin dünyası ile ilgili ilk üzerinde durmamız gereken şey, muhtemel dünya düzeni ile ilgili olmalıdır. Geçmişte bugün anladığımız biçimi ile yani modern devlet düzenine dayalı bir uluslararası düzen yoktu. Bu anarşi düzenini değiştiren 1648’deki Westfalia sonrası ortaya çıktığı kabul edilen ulus-devlet sistemi ve 16. yüzyılda Portekiz ve Hollanda ile başlayıp İngiltere tarafından devralınan ‘hegemonya’ düzeni oldu. İngiltere, hegemonyayı 1945’de ABD’ye teslim etti ve halen devletlerin temel birim olduğu bir dünyada, hegemonya düzeni içinde yaşıyoruz. Geleceğin dünya düzeni ile ilgili ihtimaller şunlardır; (1) Bugünkü düzenin küçük değişimlerle devamı, (2) Çok kutuplu dünya, (3) İki kutuplu dünya, (4) Atlantik Hâkimiyeti, (5) Kaos, (6) Dünya Devleti. Gidişat çok kutupluluğa doğru olup, bugünkü ABD’nin tek süper güç, diğerlerinin büyük güç statüsünde olduğu; 1+4 (ABD + Çin, RF, AB, Japonya) dengesi; 0+5 veya 2+3’e dönüşebilir. Önümüzdeki 30 yılın sonunda yeni dünya düzenini ABD’nin çöküşünün durması, Çin’in dünya savaşını kazanması, Rusya’nın toparlanması ve yükselen güçlerin konumu belirleyecek. Ancak, bütün bunlar güç ve aktör bazlı değerlendirmeler içindir. Gelecekte geniş topraklara ve büyük kaynaklara sahip olanlar değil, düşünce ve teknoloji üreten uluslar dünyada hâkim konumda olacaktır. Bir yanda bilgi ve iletişim kaynaklarına sahip olan ve zamanla yarışan ülkeler; öte yanda ise, elektronik devrimden uzak kalmış ülkeler bulunacaktır.



2070’lerden sonra dünya.. 

İnsan 2.0; insanımsı hayat..


İnsanın ortalama yaşam süresi 2070’lerde 110 yıla çıkacak, hücre büyülüğündeki bilgisayarlar insan vücuduna yerleştirilmeye başlanacak. Yalnız yaşayanlar için sosyal robotlar geliştirilecek, sanal arkadaşımız olacak, benzer şekilde yapay zekâya sahip ve kendi yüzü ve sesi olan, sesi tanıyabilen (avatar) robotlar 2030’larda kişisel asistanımız olacak. İnsanlar daha çok kazanmak ve harcamak dışında yani sahip olmak dışında mutluluk kaynakları arayacak. 2040’tan sonra mutluluk arayışı bir endüstri olacak, mutluluk ölçülmeye başlanacak. İnsanlar idealist ama sinik, ifade ettikleri ve gerçek kişilikleri çok farklı olacak, sosyal ağlar ile irtibatlı ama yalnız ve kişisel özgürlüklerine düşkün olacak. Halen 9 ülkede kaybolan din olgusu gittikçe ortadan kalkarken, geçmişe özlem ve Mesih beklentisi marjinal hale gelecek. 2040’lardan sonra daha çok alet insan vücuduna yerleştirilerek, gelecekte insan-makine karşımı yeni bir insan türü (İnsan 2.0) ortaya çıkacak. 2045’de sanal ve gerçek yaşam arasında bir fark kalmayacak. 2060’da insanın beynine ilk makine girecek, bu yüzden bilgisayar virüsleri insanlar için en büyük tehdit olacak. 2095’lerde insan-robot melezi yapılar uzak galaksileri keşfe gidecek, dijital yaşam ölümsüzlüğü getirecek. 2200’de yeni gezegenlerde yaşam ağır vergiye tabi olacak. 2150’de insanımsılar ortalama 584 yıl, 2275’de ise 800 yıl yaşayacak. Gezegenler arası insan türleri ortaya çıkacak, daha ileride ölümsüzlüğe gidilecek. 

Eğitim..
Gelecekte eğitim her zaman elimizin altında olacak, bilgileri ezberletmek yerine, onların arasında ilişki kurmaya odaklanacak. Eğitim okulların inisiyatifinden çıkarak on-line hale gelecek, dersler dijital üniversitelerde herkese açık olacak. Eğitime devletin katkısı azalırken, öğretmenler ve müdürler dijital çağa ayak uyduracak yaratıcı yöntem ve materyaller bulmak zorunda kalacak. Bir konuya harcanan zaman iki dakikayı geçmeyecek, 2030’larda çocuklar zamanın çoğunu sanal dünyada geçirecek. 2040’da çocukların %60’ı fiziksel olarak okula gitmeden eğitim alacak. Eğitimde oyunlaştırma (gamification) yöntemi yani insanların davranışlarını ve eğilimlerini değiştirmek için oyun mekanizmalarının, aslında oyun olmayan aktivitelere uygulanması yaygınlaşacak. Yetişkinlerde kişisel avatarlar arkadaşın yerini alacak. İnsanlar yavaş düşünmeye başlayacak, beyin-makine ilişkisi IQ’leri düşürecek. 

Kişisel genetik ve yenilenme tıbbı..
Eğitim gibi sağlık hizmetleri de özelleşirken, sağlık sigortaları sağlık hizmetlerinin dağıtılmasına belirleyici konumda olacak. Önce akıllı telefon uygulamaları ve özel dijital sağlık izleme sistemleri ile kronik hastalıkların ortaya çıkışı engellenerek maliyet-etkinlik sağlanacak. Yaşam ve sağlık dijitalleşecek. Yapay hayat formu ile sağlığınız, enerjiniz, çevre ile etkileşiminiz kontrol altında olacak. Biyonik kulaklardan sonra dişlerin de kendini yenileme imkânının ortaya çıkması ile dişçiler işsiz kalacak, 2030’larda kök hücrelerden organlar yapılacak. Her bireyin genetik özellikleri incelenerek yaşayabileceği hastalık ve sağlık sorunları önceden tespit edilerek, sağlık masrafları azaltılacak. Vücuda yerleştirilecek izleme aygıtları ve 2050’lerde elbiselerimizde olacak sensörler vasıtası ile tüm sağlık değerlerimiz, depresyon ve intihara eğilim 7/24 uzaktan izlenebilecek. Ancak, bu teknoloji kötü amaçlı kullanımlara da imkân verecek. İnsanlar için doğumdan önce karakter özellikleri seçilebilecek. Alzheimer tedavi edilecek, 2050’lere doğru engellilerin kayıp organlarının yeniden büyümesi sağlanacak. 2099’da hastalıkların %99’na çare getirilecek.

Özel hayatın gizliliği kalmayacak..
Dijitalleşmenin güvenliğe iki önemli etkisi; mesafelerin yok olması ve özel bilgilerin ortadan kalkması, elektronik ortamda her türlü bilginin edinilebilmesi ya da çalınabilmesidir. Bugün terörle mücadele yasası maskesi altında banka işlemlerimiz, alışverişlerimiz, internette gezdiğimiz sayfalar, sohbetlerimiz, sağlık durumumuz, seyahatlerimiz, telefon konuşlarımı kaydediliyor, izleniyor. Yeni casus yazılımları ile telefonunuz uzaktan kontrol ile açılabilmekte, kapalı olsa bile bilgisayarınızın kamerası ve mikrofonu ile haberiniz olmadan konuşmalarınız kaydedilmekte, resimleriniz ya da videonuz çekilmektedir. OnStar sistemi dâhilinde arabanıza yerleştirilen mikrofonlar ile konuşmalarınız takip edilmektedir. Diğer yazılım programları ile klavyenizdeki vuruşlar takip edilerek şifreleriniz ve diğer özel bilgileriniz kaydedilmektedir. Yakın gelecekte kara kutuların arabalara da konulması zorunlu olacak, halka açık yerlerde detektör kullanılacak, milyarlarca kamera her açıdan sizleri izleyecek, dünya genelinde DNA örnekleriniz tutulacak, özel hayat bitecek. Önce, bilgisayarlarda klavye, maus kalkacak, doğrudan beyin-makine etkileşimi sağlanacak, bu gelişme beyin kontrolünde de kullanılacak. Her şeyiniz internette kayıt altında olacak, çorabınızın bile IP no.su olduğundan dolapta hangi renkte kaç çorap kaldığını izleyebileceksiniz, herkes de sizin tam kimliğinizi, yerinizi ve statünüzü gerçek zamanlı olarak takip edebilecek. 

Yeni çalışma hayatı, yapay zeka ve robotlar..
Binaların içindeki ofislerde düzenli iş yapmak yerine, ev ya da kahvelerde dijital ortamda projelerimizi takip edebileceğimiz çalışma masaları olacak. Resmi emeklilik 2040’larda kalkacak ve 2050’den sonra çoğu kişi kendi işinde çalışacak. Duyusal internet mühendisliği, sanal döviz finansal planlayıcısı, kişisel avatar dizaynı, kuşaklar arası çatışma danışmanı, insan organı üreticisi, hacker ilişkileri yöneticisi, atık bilgi uzmanı, uzay seyahat acentesi, kişisel itibar danışmanı, özel hayatı koruma memuru, dikey çiftçi, iklim değiştirme, üçüncü nesil seyahat acentesi, finansal kemer sıkma danışmanı, entelektüel eserleri geliştirme uzmanı, şirket etik başkanı, robot ilişkileri danışmanlığı gibi yeni işler iş hayatına katılacak. 2030’larda Güney Kore’deki evlerin %98’inde robot olacak. Nesneler akıllı olacak, düşünüp tasarlanıp kendi aralarında karar verebilecek. 2050 yılından itibaren akıllı robotların sayısı oldukça artacak. Nesneler sanatlaşacak, resim yapmaya ve müzik bestelemeye başlayacaklar. 2070’lerde ise insanlarla eşit haklara sahip olacaklar. Robotlara karşı bir akım da doğacak, robotların yasak olduğu yaşam bölgeleri oluşturulacak. Arabalar kendi kendini sürecek.



Nüfus ve demografi..
1900’de 1.6 milyar olan dünya nüfusu 2000’de 6.1 milyar oldu, BM tahminlerine göre büyük savaşlar, salgın hastalıklar gibi ani kitlesel ölümler olmaz ise 2043’de 9 milyar, 2083’de 10 milyar olacağız. Önce kuzeydeki sonra güneydeki insanlar yaşlanacak, yüzyılın ikinci yarısında genel bir yaşlanma, devrimlerin gücünü azaltacak. Kadınların eğitimi ve işgücüne katılması ile boşanmalar artacak, online ilişkiler tercih edilecek. 50 yıl önce ABD’de doğan çocukların %5’i evlilik dışı iken bugün bu oran %41’e ulaştı. Bu rakamların en yüksek olduğu ülkeler; İzlanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç, en az ise Yemen. Bu trend aynı zamanda bu tür ülkelerde nüfusun azalacağının da göstergesi. Japon nüfusu mevcut doğum oranı ile bugünkü 127 milyon nüfustan 2050’de 100 milyona, 2100’de ise 64 milyona düşecek. Batı nüfusu gibi Çin ve Hindistan da yaşlanıyor. Çin’de 120 erkeğe, 100 bayan düşmesi evlilikleri azaltacak. Rus nüfusu azalarak, 2050 yılında Yemen ile aynı olacak. Çalışan nüfus ihtiyacı Batıya göçü sürdürecek. Büyük şehirlerin varoşları suç deposu olmaya devam edecek. Bugüne kadar dünya tarihinde bilinen en büyük deprem Şili’de 9.5 şiddetinde oldu. Amerikalı bilim adamlarına göre olabilecek en büyük deprem 10’dan daha büyük şiddet ile Californiya’da gerçekleşecek. 2028’de İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor. Çok öldürücü bir salgın hastalığın (biyolojik virüsler) ortaya çıkması yüzbinlerce insanı öldürebilir. İklim değişikliği sonucu toz, sülfür dioksit ve karbondioksitin konsantre olması ile ortaya çıkacak volkanik kış dünyada ısıyı oldukça düşürecek, ziraat yapılamayacağı için yiyecek fiyatları artacak ve büyük göçler yaşanacak. Uzaydan bulunacak yabancı bir uygarlık veya yeni bir dünya bulunması, gittikçe ölümsüz hale gelecek insan hayatı demografisini kökten değiştirecek. 

Dijitalleşme, küresel akıl ve dijital demokrasi..
Dünyada 500 milyon insan her gün en az bir saat internette online oyun oynuyor. Bu insanların ABD’de %55’i, İngiltere’de %60’ı kadın, Facebook’ta yorum yapanların %60’ı, resim koyanların %70’ini de kadınlar oluşturuyor (5). Halen ABD’deki boşanmaların %20-30’unda Facebook damgası var. 2025’de bilgisayarlar insan bedenine enjekte edilecek, beyin ile temas sağlanarak hiçbir şeyi unutmayacağız. 2030’larda radyasyonsuz telefonlar başın içine yerleştirilecek, sesli iletişim kalkacak. En küçüğün teknolojisi ile bilgisayarlar 2040’da milyarlarca kez daha hızlı olacak. 2070’de DNA bilgisayarı ile hayallerimizi kaydedip, paylaşabileceksiniz. Bulut sistemi ile birlikte internet, sağlayıcılar, bilgi bankaları yani tüm bilgisayarlar ilave yazılım, hafıza ve işlem gücü ile birbirine bağlanmaktadır. Oluşan bu gezegen sinir sistemi dünya aklını entegre etmektedir. Haberleşme ve bilgisayarlardaki gelişmeler, insanlar arasındaki ortak düşünce ve duyguları geliştirerek, oluşturacağı yeni değerler ve normlar ile küresel bir akıl oluşturacak. Küresel akıl ile Batının size dayattığı hikâyenin öngördüğü sistem ve hayat tarzına rıza göstermeye ikna olacaksınız. İnsanların internet üzerinden bilgiye erişme kolaylığı, düşünce ve isteklerini çok geniş bir kesime süratle yayma imkânı sosyal hareketleri tetiklemenin ötesinde insanların tercihlerini doğrudan ortaya koyduğu bir katılımcı ortamda demokrasi anlayışımızı da değiştirecektir. Yeni uygarlığın temellerinden biri internet ile birbirine bağlanan insanların demokrasiye doğrudan katılımı olacak. Estonya seçimlerinde oylar 2005’den beri internet üzerinden veriliyor. Oyların %30’u elektronik yani e-oy ile verildi ve bunun için akıllı kimlik kartı sistemi kullanıldı (6). Partilere demokrasi yalanı söyleyen liderlerin ikiyüzlü politikaları değil, halkın hemen her konuda tercihini dikkate alan ve yatay bir demokrasi toplumu yön verecektir. Sosyal medya, şirketlerin ve hükümetlerin halkın isteklerini ve tepkilerini belirlemede daha yaygın olarak kullanılacak, seçimlerde oylamalar sosyal medya üzerinde yapılacak. 

Mega ve akıllı şehirler..
1800 yılında dünya nüfusunun %3’ü şehirlerde yaşarken 2008’de %50’i geçti. 2007’de nüfusu 1 milyondan fazla 468 şehir vardı, Tokyo’nun nüfusu 40 milyona yaklaştı. 2013’de dünyada nüfusu 10 milyondan fazla 23 megaşehir varken, 2025’de bu rakam 37’e çıkacak. Kentli göçebe olacak insanların çoğu, on milyondan fazla nüfusu olan şehirlerde yaşayacak. 2050’de Afrika’nın %50’si şehirlerde yaşayacak. İklim değişikliği, kaynak dağılımı, artan nüfus ve enerji ihtiyacı gibi sorunlar enerji, ulaştırma ve altyapısı ile akıllı şehirler gerektirecek. Boru hatları, yolları ve binaları ile mevcut şehirlerin daha etkin, zaman kazandıran, daha az atık üreten, hızlı tamir edilen ve daha ekonomik bir yaşam sağlaması için Kore’de 2000 yılında ilk akıllı şehir çalışması başladı. 2018 yılına kadar Avrupa’da; akıllı su sayaçları, enerji göstergeleri mecburi olacak, 2020’de gerçek zamanlı yol durumuna göre otoban ücreti alınacak, kaldırımlardan yayalar izlenerek trafik ışıkları otomatik yanacak. Mobil aletler ile ev eşyaları uzaktan komuta edilecek. 2040’da dünyadaki binaların %80’i sanal olarak kopyalanacak. 2060’da çöp toplamanın yerini sıkıştırmalı boru hatları alacak, düşünen şehirlere doğru gidilecek.

Yerel enerji şebekeleri ve ay turizmi..
Petrolün varili 1999’da 10 $ iken 2007’de 147$ oldu, 2026’a 200 $ olması bekleniyor. Son 40 yılda dünyadaki otomobil ve kamyon miktarı 250 milyondan 1 milyara ulaştı ve önümüzdeki 30 senede bu rakam da ikiye katlanacak yani petrole olan ihtiyaç çok daha artacak. Hâlihazırda fosil, elektrik ve nükleer santrale dayalı enerji şebekeleri ihtiyacı karşılamayacak, rüzgâr değirmenleri sökülecek. Kaynak savaşları hız alacak. Temiz enerji adaları, toryum reaktörleri gibi yeni yöntemler denenecek, Arktik bölgelerden petrol çıkarılacak. Danimarka’da petrol bedava olurken, 2038’de Suudi Arabistan petrol ithalatına başlayacak. Elektrikli aletler gittikçe küçülecek, yerel enerji santralleri ortaya çıkacak ve kişisel enerji kullanımının buradan yapılması mecburi olacak. Ulaştırma araçları gittikçe elektrikli hale gelecek, arabalar rengini değiştirebilecek. 2040’da güneş enerjisi uzaydan ışınlarla yönlendirilerek kullanılacak. 2040’ta ay’dan başlayarak gezegenlerde maden arama ve işletme faaliyetlerine başlanacak. 2070’den sonra dünya üzerindeki enerji kaynakları gereksiz olacak. 2044’te ay turizmi başlayacak, 2070’de uzay özelleşecek ve iş yerleri açılacak. 2100’lerde insanlar galaksiler arası göçlere başlayacak. 2070’lere kadar Japonlar uzay asansörü yapacaklar. Gezegenlerde 2100’e kadar içilebilir su çıkarılacak.

Çevre ve akıllı ziraat..
GMO’lu ürünler artmakta, gıda ve et fiyatları yükselmektedir. Ormanların azalması, çölleşme, iklim ısınması, ozon delinmesi, sanayileşmenin doğal yaşam imkânlarını azaltması gibi gelişmelere yeni tedbirler gerektirmektedir. 2027’de Miami, Venedik ve Dakka gibi şehirlerin büyük kısmı suya batacaktır. Verimli topraklar azalırken, organik olmayan tarım üretimi azaltacak, tarımda suya ihtiyaç artacak. Zararlılar gittikçe bağışıklık kazanırken, bitkilerin genetik çeşitliliği yok olmaya devam edecek. Küresel ısınma kuraklığı artıracak, küresel nüfus artarken gıdaya olan ihtiyaç özellikle ete yönelik tercih artacak. Tarım alanları şehir kenarlarına kaydırılacak. 2032’de okyanus ziraatı ile altında çiftçilik yapılacak. 2050’de dünya nüfusu %80 şehirlerde yaşayacağı için şehirlere yakın dikey tarım alanları kurulacak. Deniz ürünleri %80 et ihtiyacımızı karşılayacak, balıkçılık insansız yapılacak. 2050 yılına kadar; büyük okyanus tarım alanları, karbonla mücadele teknolojileri, yapay ormanlar, okyanuslar üzerinde bulut beyazlatma, küresel uzay aynası (güneş ışınlarının etkisini azaltmak için) gibi teknolojiler denenecektir.

Küresel ekonomi ve kapitalizm..
2025’de Çin dünyanın en büyük ekonomisi olurken, 2939’da Yen’in doların yerini alması bekleniyor. Dünyada refah ve güç Doğu’ya kayıyor. Teknolojik işler gittikçe sıradan insanların kapasitesini zorlarken, yeni üretim sisteminde köylü ve işçinin yerini otomasyon alacak. Alet kullanan, malzemeye şekil verebilen, bilgiyi kullanabilen yapay zekâ robotları, pek çok işe talip olacak. İş imkânlarının çok azalması, orta sınıfın yok olması, gelirlerinin çoğunun sermaye sahibine gitmesi büyük krizlere yol açacak. Zengin daha zengin olacak, dünyada 2040’ta bir milyon kişi dolar milyarderi olurken, ilk dolar trilyoneri 2080’de ortaya çıkacak. Bireycilik ve kolektivizm arasında arayışlar sürerken, ekonomide İskandinav kapitalizmi, dijital Maoizm ya da Çin yolu gibi yeni modeller ortaya çıkacak. Ekonomiler gittikçe finansallaşırken, yüksek teknolojinin getirdiği yeni üretim biçimleri ortaya çıkacak. Örümcek tedarik zincirlerine bağlı “sanal küresel fabrikalar” ile yüz yüze alışveriş sona erecek. İşçi ihtiyaçlarının sanal yollardan edinilmesi ile başka ülkelerde daha ucuz işgücüne yönelinecek (outsourcing), bunu işçiliğin robotlara ve otomatik sistemlere devredilmesi (robosourcing) izleyecek. Moleküler ekonomi ve nanoteknolojinin malzeme bilimlerinde sağlayacağı gelişme ile (molekül ve atomları yönlendirerek) özellikle küçük ürünlerde 3 boyutlu kopya alma (3D Printing) imkânı üretimi oldukça hızlandıracak. Fiziksel ürünlerin yerini dijital hizmetler ve sanal uygulamalar, doğal ürünlerin yerini nanoteknoloji ile üretilen gıdalar alacak. 

Güvenlik ve istihbarat; işlemediğimiz suçlar için hapse gireceğiz..
Önceki yüzyıllardaki toprak, demir, petrolün yerine, 21. yüzyılın stratejik kaynağı satabileceğimiz, saklayabileceğimiz ve hala elimizde tutabileceğimiz “bilgi” olacak. Bilgi; zenginlik ve güç, başkalarının hayatlarını kontrol, sürpriz saldırgan yöntemler için kullanılacaktır. Bilgisayarlar, bilgi ağları ve uydular artan bir şekilde, endüstri üretimini ve modern silah teknolojisini belirleyecektir (7). Siber yollardan ekonomik casusluk istihbaratta öncelik kazanacak. Bugün için siber casuslukta ABD bilgiyi çalarken, Çin hem çalmakta hem zarar vermektedir. Aspen Enstitüsü’nün 2010 yılında yaptığı araştırmaya göre entelektüel bilgi hırsızlığı nedeni ile ABD ekonomisi her yıl 373 bin iş, 16 milyar dolar kaybetmektedir. ABD için siber tehdit ilk sıraya yerleşmiştir. 2030’da 90 milyar alet internete bağlı olacak, her şey birbirine irtibatlanacak, internetten çıkmak suç olacak. Bugünkü ikinci nesil polislerin yerini elektronik olarak her ortamı izleyen ve kayıt altına alan, robotlar vasıtası ile suç mahalline müdahale eden polis sistemi alacak. 2040’lardan itibaren beyine yerleştirilen çipler ile suçlular izlenecek, insanlar sadece işlediği değil işleyeceği suçlar için de tutuklanacak. 2050’den itibaren DNA bilgi bankaları ile insanın evrimi kontrol altına alınacak, biyokrimonoloji çalışmaları ile insanları suç işlemeye iten nedenlere önlem alınacak. Nükleer devletler ve nükleer malzemelerin terörist maksatlar ile kullanımı gittikçe artacak, 2060’da dünyadaki devletlerin %25’inin açık ya da gizli nükleer programları olacak, 2080’de nükleer silahların yerini daha örtülü kitle imha silahları alacak. Bütün insanlığı tehdit eden en önemli olgulardan biri iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği küresel ısınma, ozon delinmesi, çölleşme ve ormanların yok olması, büyük göçler, içilebilir su kaynaklarının azalması gibi çevre sorunları olacak. 

Savunma; sınırsız savaş..
Dünya orduları 20. yüzyılın son çeyreğine kadar az çok aynı silah ve mühimmatı kullanırdı. 21. yüzyıl bu alanda üç ana gelişme ile başlamaktadır (8); imha veya yok etme özelliğinin evrimi, benzeri olmayan platformların ortaya çıkışı ve askeri teknolojide daha büyük sistemlerin yaratılması. Halen belirli savaş bölgelerinde büyük konvansiyonel kuvvetlere (tank, top, uçak) dayalı savaş sistemlerinden görünmezlik, insansız araçlar ve siber savaş vasıtaları ile belirli kişi ve altyapıyı hedef alan bir sisteme geçiş aşamasındayız. Yeni teknolojiler; silahların menzilini artırmakta, reaksiyon süresini azaltmakta ve insan kapasitesini aşacak şekilde savaş alanının koşullarını değiştirmekte, sınırsız hale getirmektedir. Ulusların güç sıralamasını asker veya silah sayısı değil, teknoloji güçleri belirleyecek ve askeri güç de bilgi ve uzay tekniğinin bir fonksiyonu olacaktır. 21. yüzyılın savaşları politika ve güç, ticaret ve endüstri, sanat ve kültür, bilim ve teknoloji gibi alanlarda internet üzerinden bilgi için yapılacaktır. Siber savaş, drone ve robotlar, özelleşmiş savaş, teknoloji ile güçlendirilmiş kişi ve küçük gruplar savaşın doğasını değiştirecektir. Halen ABD’nin 20 ülkede 63 aktif drone üssü bulunmaktadır. Dünyada yeni çatışmalar artık Doğu-Batı veya Kuzey-Güney etkisinde kalmayacak, hızlı ve yavaş ülkeler arasında olacaktır. Savaşlarda insanın yerini robotlar alacak, siber savaşlar ile ülkelerin güç kaynakları kesilecek, savaşın boyutları ve sınırları sonsuz olacak. Otonom robotlar biyoteknoloji ile insan benzeri askerler haline gelecek, Üçüncü Dünya Savaşı’nda ilk defa insanımsı robotlar kullanılacak.

Altıncı büyük yok olma ve evrenin sırrı..
Dünyada son 540 milyon yılda beş büyük yok olma (en son 65 yıl milyon önce) yaşandı yani tüm canlılar doğal bir felaket sonrası öldü. Birinci dünya; göktaşı, ikincisi; buzul çağı, üçüncüsü; sel ile yok oldu. İncil ve Kuran’da yeni kıyametin işaretleri ortak bir şekilde ifade edilmektedir; büyük bir deprem. Yeni yok olmayı bir asteroit çarpması veya büyük bir volkan patlaması tetikleyebilir. 2056’de büyük bir asteroit çarpması bekleniyor. Okyanuslar gittikçe buharlaşmakta ve bu tabaka güneş ışıklarını örtmektedir. Aşağıda hapsolan ısının neden olduğu aşırı sıcaklar zamanla her yeri kavurmaya başlayacaktır. Geriye kavrulmuş ve paslı bir dünya kalacaktır. Güneş %40 daha parlak hale gelecek, dünyada geride kalan her şey yanarak kül olacaktır. Bu yüzden gittikçe daha sıcak bir dünyada yaşam mücadelesi veriyoruz (9). Diğer bir kötü senaryo, güneşin sonunun gelmesidir. Eskisinden 200 kat daha büyüyecek olan Güneş kendi sistemindeki dünya dâhil tüm gezegenlerin ufkunu tamamen kaplayacaktır (10). Evrenin yüzde 98’i görünmezdir. Evrenin kütlesinin sadece yüzde 4’ü insanları, yıldızları ve gezegenleri oluşturan atomlardan meydana gelmektedir. Evrenin yüzde 23’ünü esrarengiz “karanlık madde”, yüzde 73’ünü ise karanlık enerji oluşturuyor. Evren, fiziksel kozmoloji kapsamında maruz kaldığı hızlı genişlemeden dolayı “şişmiş” bir yapıda. Ancak Evrenin yapısı ile fizik kanunları bir araya geldiği zaman, ortaya çıkan “quantum teorisi” evrenin bir yerlerinde geçmişin sonsuz defa tekrarlandığı bir alan olduğunu öne sürüyor. Evrenin bir yerlerinde, sonsuz sayıda siz varsınız. Bu kozmolojinin küçük, kötü sırrı. Işık yer çekimini, yer çekimi de zamanı kontrol ettiğine göre yer çekimini kontrol ederek zamanda yolculuk yapabiliriz. Eğer zamanda yolculuğu başarabilirsek, 13 milyar yıl geriye gittiğimizde ise Büyük Patlama’ya dönmüş olacak ve evren ile ilgili çok önemli sırları ortaya çıkaracağız.

Sonuç
2070 sonrası dünya için öngörülenlerin kesinlikle olacağını iddia edemeyiz. Burada açıkladıklarımız bilim ve teknoloji dünyasının en tepesinde çalışanların geleceğe ilişkin beklentileridir. Bu beklentilerin pek çoğu ile ilgili ilk safhaya zaten girilmiş, gelişme aşamasındadırlar. Yakın geçmişte imkânsız gibi görünen bazı düşüncelerin, bugün gerçekleşmeye başladığı dikkate alındığında; bugün hayal gibi görünen düşüncelerin de çok yakın bir gelecekte gerçekleşmesi mümkün olabilir. Mitolojide geçen Mısır tanrısı Theuth, krallarından biri olan Thamus’a “Yeni teknoloji çağının (yazı) insanların çok daha fazla hatırlamasına yardım edeceğini” söyler. Thamus ise; “İnsanlar hatırlamak için dış kaynaklara başvuracağından hafızanın kullanılması azalacak, ruhlara unutkanlık ekilecektir” diye cevap verir. Thamus’un endişesi bugün internet ile hayata geçiyor. İnternette benzer etkiyi yapacak, kendi hafızamıza değil, ortak hafıza ve akıla güvenmeye başlayacağız. İnsan şuuru ve aklı gittikçe dış etkilere açık hale gelecek. “Büyük data”nın artması ile her türlü bilgi toplanacak, işlenecek ve (istendiği gibi) anlamlı hale gelecek. Bugün facebook, twitter ile hayatımıza giren “her şeyin interneti” anlayışının yaygınlaşması ile insanı diğer canlılardan üstün kılan akıl tahakküm altına alınacak, bunların kötü amaçlı kullanımı sosyal istikrarsızlıklar gibi güçlü ülkelerin çıkarlarına hizmet eden yöntemler sağlayacaktır. Teknoloji, tüm olumlu sonuçlarının yanı sıra; yeni riskleri, maliyetleri, açmazları ve istenmeyen yan etkileri de beraberinde getirmektedir. Öte yandan, teknoloji sadece güç katan bir araçtır ve ne kadar ilerlerse ilerlesin insan, gelecekteki hayatın en önemli unsuru olmaya devam edecektir. Gelecek yüzyılda komünikasyon, biyoteknik, robotik ve yeni endüstri devrimi alanlarında en iyi hazırlığı yapan toplumlar ayakta kalacaktır (11).

Jeopolitiğin evrimi döngüseldir. Büyük güçler doğar, yükselir, düşer ve yok olur. Hatta yok olurken, tıpkı Osmanlı’nın Türkiye’yi doğurması gibi yavrular ve imparatorluk genlerini de aktarırlar. Yanlış ellerdeki Türkiye bugün doğum sancıları çekmektedir. Osmanlıcı ve mezhepçi dış politikası iflas eden Türkiye, Ortadoğu haritasında beklenen yırtılmadan nasibini alabilir. Türkiye’yi bugün yönetenler güce tapmakta, gücü devletin içini oyarak ele geçirmekte ama güç kullanmayı bilmemektedirler. Türkiye’nin geleceği Avrasya coğrafyasında ve Türk dünyasının lider gücü olmaktan geçmektedir. Bir ülke ulusal gücü için gereksinim duyulan özgün teknolojileri yaratmadıkça ya da geliştirmedikçe gerçek anlamda bir güce sahip olamadığı gibi dışa bağımlı bir ulusal gücü de çoğu zaman tehdit kaynaklarına bağlı kalır. Satın alınan bir teknoloji, tehditlere karşı caydırıcılık ve savunma gücünü kendi içinde zayıflatır. Türkiye nüfusunun yarısı 30 yaşın altında ve üniversite mezunu sayısı yakın gelecekte pek çok Avrupa ülkesinden fazla olacak. Ülkemizin %84’ü mobil alet sahibi ve 2015’te 11 milyondan fazla kişinin akıllı telefon sahibi olması bekleniyor. Türkiye’de Fransa ve Almanya’dakinden daha fazla, 30 milyonu geçen sayıda Facebook kullanıcısı var. Türkiye, e-ticaret için mobil aletler kullanan üçüncü ülke ve 4 milyondan fazla kişi mobil bankacılığı kullanıyor (12). Türk iş dünyasının %97’si küçük ve orta ölçekli işlerden oluşuyor ve işgücünün %80’ini kullanıyor. Türkiye, üçlü iletişim altyapısı ve teknolojiye dayalı, yenilikçi iş imkanları ile bölgesel ve uluslararası bir yenilik merkezi olabilir. Gelelim bugünün siyasete soyunanlarına; ancak tüm dünya insanlarına hitap eden, ortak değerleri savunan bir liderlik ülkesini yönetebilir ve dünyaya yön verebilir. Bunun için tüm insanlığa iş imkânı yani gelir sağlamak ve tüm dünyanın içinde kendini rahat hissedeceği kural koyucu olabilmek ülkenizi ve dünyayı yönetmenin temel şartıdır.

Doç. Dr. Sait Yılmaz

@DocDrSaitYilmaz

Kaynakça

(1) James E. McClellan III ve Harold Dorn: Dünya Tarihinde Bilim ve Teknoloji, Akılçelen Kitaplar, 3. Baskı, Çeviren: Haydar Yalçın, (Ankara, 2013),s.398.
(2) Richard Watson: 50 Ideas You Really Need To Know, Quercus Book, (London, 2014), p.20.
(3) Ercan Çelik: Bilgi Toplumu Savunma Hizmetleri, Millî Savunma Bakanlığı ARGE ve Teknoloji Dairesi, Savunma ve Güvenlik Bülteni: Sayı 23, (Ankara, Temmuz 2004).
(4) Jacques Attali: 21 nci Yüzyıl Sözlüğü, Genel Yayıncılık, (İstanbul, 1999), 7.
(5) Al Gore: The Future, Second Edition, WH Allen, London, 2014, p.47.
(6) Jason Healey: Estonia's Democracy Goes Digital, Cyber Statecraft Initiative of the Atlantic Council, (March 17, 2015).
(7) Alvin ve Heidi Tofler: 21. Yüzyılın Şafağında Savaş ve Savaş Karşıtı Mücadele. Çev. Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, (İstanbul, 1994), s.181.
(8) John Baylis, James Wirtz, Eliot Cohen, Colin S. Gray: Strategy in the Contemporary World”, Oxford University Press, (Oxford, 2002), p.245.
(9) National Geographic: Akıbetimiz, 26 Şubat 2011, 11.45.
(10) Brian Greene: The Elegant Universe: Superstrings, Hidden Dimensions, and the Quest for the Ultimate Theory, Vintage Books, (New York, 1999), p.171.
(11) Paul Kennedy: Yirmibirinci Yüzyıla Hazırlanırken, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çev. Fikret Ücçan, (Ankara, 1999), s.81-120.
(12) Metehan Oğuz: Technology Is The Path To Turkey’s Future, Turkish Heritage Organization, (March 31, 2015).
(13) Charles W.Taylor: 2010’da Bir Dünya: Ülkelerin Yeni Düzeni, ABD Kara Kuvvetleri Harp Koleji, (Washington, 1992), s.13-45. 
(14) Zalmad Khalilzad, Ian O.Lesser: Conflicts in the 21 st Century, Rand Corp. (1998),p. 67. 
(15) Brian Nichiporuk: Alternative Futures and Army Force Planning, Rand Arroyo Center, (Santa Monica, 2005), s.75-104.

ulusalkanal.com.tr

Hiç yorum yok: